İSTANBUL – Cezaevlerindeki durumun demokratikleşmenin önünde engel olduğunu belirten MATUHAYDER Eşbaşkanı Mehmet Zeki Kılıç, cezaevlerindeki hukuksuzluklara karşı ortak mücadeleye çağırdı.
Kürt sorununun demokratik çözümüne ilişkin tartışmalar devam ediyor. Süreç bağlamında tartışılan konularında başında ise cezaevleri, hasta tutsaklar ve İdare ve Gözlem Kurulu’nun kararları geliyor. 10’uncu Yargı Paketi’nde beklenen düzenlemelerin yer almaması ve infaz yasasındaki ikili uygulamaların devam etmesi de tepkilere neden oldu.
Marmara Tutuklu ve Hükümlü Aileleriyle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (MATUHAYDER) Eşbaşkanı Mehmet Zeki Kılıç, sürece ve cezaevlerindeki duruma dair değerlendirmelerde bulundu.
Cezaevlerinde çok sayıda hasta tutsak ve infazı yakılmış tutsak bulunduğuna vurgu yapan Kılıç, uzun yıllar boyunca cezaevinde kalan tutsaklara yönelik pişmanlık dayatmaları olduğuna dikkat çekti. Hasta tutsakların ATK raporlarına rağmen keyfi uygulamalarla cezaevinde tutulduğunu belirten Kılıç, devletin kendi hukukunu işletmediğini söyledi.
‘İNFAZ YAKMALAR DEVAM EDİYOR’
Tek taraflı çabanın sorunları çözmediğini dile getiren Kılıç, toplumun tamamı için barış ve demokratik bir ortamın yaratılması gerektiğini belirtti. Devletin atması gereken adımlar bağlamında 10’uncu Yargı Paketi’nin beklentileri karşılamadığını ifade eden Kılıç, “10’uncu Yargı Paketi’nde en azından hasta, infazı yakılmış ve müebbet almış tutsaklar noktasında bir beklenti vardı. Ancak iktidarın bu konuda samimi olmadığını gördük. Hâlâ keyfi uygulamalar devam ediyor. Bolu Cezaevi’nde 72 hasta tutsak var. Bu hasta tutsakların hepsi bir an önce bırakılması gereken arkadaşlarımız. Buna rağmen bir adım atılmamış ve keyfi olarak arkadaşlarımız kurula çıktığında 6 ay daha erteleme kararı verilebiliyor” diye konuştu.
‘ANAYASAL DEĞİŞİKLİK GEREKLİ’
Türkiye’de yaşanan anti-demokratik sorunların anayasadan kaynaklandığını ifade eden Kılıç, devletin ‘terör’ kavramını muğlak ve yoruma açık şekilde kullandığını söyledi. Terörle Mücadele Kanunu’nda (TMK) bir değişikliğin zorunlu olduğunu belirten Kılıç, “Tamamıyla teröre endeksli bir siyaset ve teröre endeksli bir anayasa düzenlemesi yapmışlar. Bu ülkenin bir bütününü ya da bu ülkede yaşayan 30 milyonun üzerindeki insanı, bir terör kavramı üzerinden yok sayamazsınız. O yüzden bu ülkenin demokratikleşmesi için anayasanın değişmesi gerekiyor. Hukuktaki bazı kavramların da değişmesi gerekiyor. Bir hakkınızı arıyorsunuz, greve çıkıyorsunuz; ‘Alın bu teröristtir, atın içeri.’ deniliyor. Sokakta bir röportaj yapıyorsunuz, ‘Alın bu teröristtir, atın içeri.’ deniliyor” diye konuştu.
‘UMUT HAKKI TANINMALI’
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın rolünü oynayabilmesi için umut hakkının tanınması gerektiğinin altını çizen Kılıç, umut hakkının bir insan hakkı olduğunu ve Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde yer aldığını hatırlattı. Kılıç, “Devletin şu anda Sayın Öcalan’a umut hakkını tanıması gerekiyor. Sadece Sayın Öcalan değil, birçok arkadaşımıza da tanıması gerekiyor. Özellikle ağırlaştırılmış müebbet alan arkadaşlarımıza. Ama keyfi, kendi çıkarlarına göre uygulamalar devam ediyor” ifadelerini kullandı.
‘SESİMİZİ BİRLEŞTİRELİM’
Tutsakların özgürlüğü ve toplumun kendini özgürce ifade etmesinin barışın temel şartlarından biri olduğunu vurgulayan Kılıç, sözlerine şöyle devam etti: “Bunun için biz; tüm toplumu, özellikle tutuklu ailelerini, bu sürece birlikte örgütlü şekilde cevap vermeye ve beraber mücadele etmeye çağırıyoruz. Sesimizi gereken her yere duyuralım. Çocuklarımızın mücadelelerinde ne kadar haklı olduklarını tekrar gösterelim. 30 yıllık arkadaşlarımız cezaevlerinden çıkıyor; gerçekten çok moralliler, motivasyonları çok yüksek. Biz bu hukuksuzluğa karşı birleşelim, bu hukuksuzluğa karşı sesimizi birleştirelim.”
MA / Yeşim Tükel
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***