ADEM YAVUZ ARSLAN | YORUM
Bugüne kadar sayısız defa, “Bildiğiniz Amerika’yı unutun, artık yeni bir Amerika var.” diye yazdım ama galiba artık yeni bir güncelleme yapmamız lazım. Çünkü yakın çalışma arkadaşı Elon Musk ile tarihi bir kavgaya girişen Donald Trump hafta sonu bir başka kritik eşiği daha aştı. Bu kez merkezde, göçmen karşıtı operasyonlar var.
Öyle ki Amerika’da demokrasinin sınandığı bir döneme daha tanıklık ediyoruz. Başkan Donald Trump, anayasal protestolara karşı Ulusal Muhafızları devreye sokarak sadece göstericileri değil, Amerikan federal sisteminin dengesini de hedef aldı. Üstelik bunu, bir eyalet valisinin onayını dahi almadan yaptı.
Donald Trump, Los Angeles’ta iki gün süren protestoların ardından 2.000 kişilik askeri gücü sokağa sürerek bir ilke daha imza attı. Gerekçe: Göçmenlik baskınlarını protesto eden halkın “isyancı” ilan edilmesi.
Trump’ın Cumartesi günü imzaladığı yeni talimatname, artık herhangi bir göçmenlik karşıtı baskını protesto eden kalabalığı “isyan” kategorisine sokuyor. Barışçıl gösteriler —megafonlu sloganlar, birkaç yumurta atan gençler, öfkeli ama silahsız kalabalıklar— artık orduyla bastırılacak “güvenlik sorunları” olarak tanımlanıyor. Başkan, anayasal bir hakkı resmen kriminalize etmiş durumda.
BASKINLAR, PROTESTOLAR VE MÜDAHALE
Olayların fitili, Cuma günü ICE ajanlarının Los Angeles’taki Latin ağırlıklı mahallelerde düzenlediği ani baskınlarla ateşlendi. Protestolar hızla büyüdü, polis sert müdahale etti. 120’den fazla kişi gözaltına alındı. Ancak asıl kırılma noktası, Trump’ın federal askeri güçleri Kaliforniya Valisi’nin izni olmadan devreye sokmasıydı. Bu, 1965’ten bu yana bir ilk. Üstelik o dönem federal ordu, siyah haklarını savunan protestocuları korumak için devreye girmişti. Şimdiki hedefse: protestocuların bizzat kendisi.
Trump yönetimi, bu müdahaleyi 1807 tarihli “İsyan Yasası”na dayandırarak meşrulaştırmaya çalışıyor. Ancak hukukçular, bu yasanın bugünkü barışçıl protestolar için uygulanmasının hem yasal hem de demokratik açıdan vahim sonuçlar doğurabileceği konusunda uyarıyor. Kaliforniya Valisi Gavin Newsom, Trump’ın bu kararını “bilinçli bir provokasyon” olarak niteledi. Los Angeles Belediye Başkanı Karen Bass ise müdahaleyi “anayasa dışı güç gösterisi” olarak tanımladı.
Yerel yönetimler, kendi güvenlik kapasitelerinin yeterli olduğunu belirtse de Trump cephesi “şiddet yanlısı çetelerle mücadele” söylemini öne çıkararak bu itirazları yok sayıyor. Ama mesele sadece göçmenlik değil. Asıl tartışma, federal gücün eyalet iradesi üzerindeki tahakkümü. Trump’ın farklı siyasi görüşteki valilere karşı orduyu kullanması, Amerikan sisteminin temel yapı taşlarını tehdit ediyor.
AMERİKAN DEĞERLERİ TEHDİT ALTINDA MI?
Ulusal Muhafızlar, normalde sel, yangın, deprem gibi doğal afetlerde sahaya iner. Şimdi bu güç, anayasal haklarını kullanan barışçıl vatandaşlara karşı konuşlandırılıyor. Bu yalnızca hukukçuları değil, sıradan Amerikalıları da endişelendirmeli. Çünkü mesele, bir başkanın göç politikaları değil artık; ifade özgürlüğünün, toplanma hakkının ve eyaletlerin özerkliğinin sınanması.
Trump, adeta muhalif şehir ve eyaletlere savaş açmış durumda. Federal güç, yerel yönetimlerin üzerine yürütülüyor. Bu, Amerikan iç siyaseti açısından ciddi bir kırılma yaratıyor. Daha da önemlisi, ABD’nin yıllardır dünyaya sattığı “demokrasi modeli” söylemiyle de çelişiyor. Başka ülkelerdeki protestoları destekleyen bir ülke, şimdi kendi protestocularını bastırmak için orduyu sokaklara indiriyor. Bugün Los Angeles’ta susturulan halkın sesi, yarın başka ülkelerde özgürlük arayanların kulağında yankılanacak.
Ve belki de şu soruyu sorduracak: Dünyaya demokrasi dersi veren Amerika, kendi içinde otoriterliğe mi savruluyor?
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***