PKK’nın bugün kendini feshetme ve silah bırakma kararı aldığı açıklaması, aylardır devam eden bir “sürecin” sonunda gerçekleşti. Adı tam konmasa da “yeni çözüm süreci” olarak nitelenen bu süreçte en çok öne çıkan isimlerdden biri de eski Zaman gazetesi yazarı, siyaset bilimci Mümtaz’er Türköne oldu.
MHP camiasına yakın bir isim olan Türköne, Devlet Bahçeli’nin Abdullah Öcalan çağrısı ile başlayan süreçte PKK’nın silah bırakacağını, kendini feshedeceğini ilk yazan isimlerden biriydi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın süreci istemediğini de yazan Türköne, zaman zaman iktidar cenahındaki isimlerin sert eleştirilerinin de hedefi oldu.
Bugün PKK’nın aldığı fesih ve silahsızlanma kararı sonrası yeni bir yazı yazan Mümtaz’er Türköne, asıl işlerin bundan sonra başlayacağını, “el mahkum” demokratikleşmenin kaçınılmaz olduğunu vurguladı.
Erdoğan’ın süreci baltalamak için “elinden geleni yaptığını” bir kez daha yazan Türköne, “AİHM ve AYM kararlarını uygulamak zorundasınız. Eliniz mahkûm hukuka uyacak, demokrasinin tıkanan bütün ana arterlerini açacaksınız. Somutlaştıralım: Ekrem İmamoğlu’nu, Selahattin Demirtaş’ı, Osman Kavala’yı, Can Atalay’ı, Ümit Özdağ’ı içerde tutamazsınız” yorumunda bulundu.
Mümtaz’er Türköne’nin TheTurkishPost isimli sitede “PKK silah bıraktı, ya diğerleri?” başlığıyla yayımlanan yazısının tamamı şöyle:
‘PKK KENDİNİ İMHA EDERKEN 3 ŞART İLERİ SÜRÜYOR’
Sadece 40 yılı aşkın bir terör dönemi değil, aynı zamanda 1924 ayarlarıyla varlığını sürdüren bir asrı aşkın ulus-devlet mimarisi dönemi sona erdi. Ezberlenmiş kalıplara göre korkmaktan vazgeçmelisiniz: Ulus devletten, hatta üniter yapıdan vazgeçilmeyecek; ancak ulus ile devlet arasında karşılıklı ilişkinin bütün ince ayarları yeniden yapılacak. Önümüzde fırsatlar denizi uzanıyor. Elimizde her hassas ayarı yapabilecek yetenekte iki araç var: Hukuk ve demokrasi.
Felaket tellalları, virane baykuşları çuvalladılar. Bu sonucu öngören birkaç kişinin arasında yer almanın haklılığı ile şimdi işin silah ve külah faslına takılanları uyarmak istiyorum. Hızla dikkatinizi hukuk ve demokrasi alanındaki gelişmelere, ilerlemelere çevirmek zorundasınız.PKK, kendini imha ederken üç şart ileri sürüyor: 1. Öcalan’ın sürecin önderliğini üstlenmesi, 2. Demokratik siyasetin önünün açılması, 3. “Sağlam bütünlüklü bir hukukî güvence”nin sağlanması.
Terörle mücadele, kayıpları göze aldığınız, dişinizi sıktığınız takdirde kolaydı. Nitekim 40 yılda Devlet, toplumu terörle birlikte yaşamaya alıştırdı. Dövüşmeye alışmış tarafları sabırla konuşmaya, anlaşmaya nasıl yaklaştıracaksınız? Çok büyük iş değil mi?
‘MESELE ASIL ŞİMDİ BAŞLIYOR’
Demokrasi ve hukuk için ne yapabileceğiz?
Su başlarını kesen devler panik halinde gelişmeleri izleyip, ipe un sererken, sadece devlet yetkisini kullananların değil hepimizin geniş bir sabra, ferasete ve basirete ihtiyacımız var.
Kimse kendini kandırmasın: Son nokta konulmadı, mesele asıl şimdi başlıyor.
Siyasetin sabit noktası olarak Süreç:
Şöyle bir metaforla anlatmayı deneyelim.
Uzayda sabit bir nokta olsa, kaldıracı yerleştirip dünyayı yerinden oynatabilirsiniz.
Fizik kanunlarını gözümüzde somut bir şekilde canlandırabilmek için Arşimet’in yaptığı bu benzetmeden “sabit nokta” metaforu çıkartıyoruz. Önünüzde birçok siyasî gündem resmî geçit yaparken, şüphesiz hepsinin birbiriyle ilişkisi vardır. İçerisi-dışarısı, partilerin-şirketlerin rekabeti, halkın fikirleri ve talepleri, iktidarların politikaları ve muhalefetin itirazları, ezenler-ezilenler aynı evren içinde hayat bulur. Bazıları sebep, bazıları sonuç bazısı sebeplerin sebebi olarak bu evrene dahil olur. Gelişmeleri en gerçek haliyle takip edebilmek için sebeplerin sebebini, yani Arşimet’in sabit noktasını yakalamanız gerekir.
‘SÜREÇ OLMASAYDI, TÜRKİYE AÇIK BİR FAŞİST DİKTA REJİMİNE GEÇERDİ’
Soruyu doğru sorunca, cevap kendiliğinden bulunuyor.
Bahçeli’nin fiilen 22 Ekim’de başlattığı Süreç olmasaydı, 19 Mart operasyonundan hangi sonuçlar çıkardı?
Kapsamlı analizlerin yapıldığı, bütün aktör ve faktörlerin hesaba dahil edildiği, gerçeklerin baş tacı edildiği muhakemeler sonucunda varılacak sonucu peşinen söyleyelim: Türkiye, Türk usulü açık bir faşist dikta rejimine geçerdi.
Alt yapısı kurulmuş, planlaması yapılmış, derinden işleyen, epeyce yol alan Süreç’in baskısı ve zorlamasıyla bu ihtimal ortadan kalktı. Çok sıradan bir benzetmeyle ifade edelim: Süreç, 19 Mart operasyonunu dövdü ve hizaya getirdi.
Neden?
Çünkü, 19 Mart operasyonun tam planlandığı gibi uygulansaydı, ortada Süreç diye bir şey kalmazdı. Hemen herkes anladı ki, İmamoğlu terör soruşturmasıyla tutuklansa, İBB’ye kayyım atansa, Süreç karaya oturmuş olacaktı.
Süreç o kadar güçlü, derin ve ülke menfaatleri açısından o kadar vazgeçilmez şekilde baş köşeye oturdu ki, 19 Mart’ı planlayanlar boyun eğip bu süper kahramana teslim olmak zorunda kaldılar.
Türkiye uçurumun kenarından döndü.
Kürt sorununun çözüm umudu bile, demokrasiyi kurtarmaya yetti.
Şimdi heyecanla beklenen sonuç önümüzde: PKK silahları bıraktı. Terör sona erdi.
Kimsenin bahanesi kalmadı.
‘ARTIK AİHM VE AYM KARARLARINA UYMAK ZORUNDASINIZ’
Yumuşama yetmez, her şeyin değişmesi lâzım:
Muhalefeti “düşman hukuku”na göre yok etmenin gerekçesi olarak tepe tepe kullanılan terör silahı artık yok. Oyuncağı elinden alınmış çocuk gibi etrafı yıkmaya hazırlananların patırtılarına aldırmayın.
Artık ne Terörle Mücadele Kanunu’nun ne de her eleştiriyi düşmanlık olarak gören terör bahanesinin bir anlamı kalmadı. Toplantı, Gösteri ve Yürüyüş hakkını kullananlara artık terörist muamelesi yapamazsınız. Trafik terörü, meyve-sebze terörü, akran terörü gibi yaygın olarak kullandığınız deyimleri bile değiştirmek zorundasınız. İşkencelerin üstünü, terörle mücadeleyi zaafa uğratmamak bahanesi ile kapatamazsınız. Her demokratik tepkiyi terör olarak mahkûm edemezsiniz. Yazdıkları yazılardan, yaptıkları haberlerden dolayı hapse atılan gazeteciler için “onlar gazeteci değil terörist” diyemezsiniz.
Bir yargı kararına dayanmadan, hatta hiçbir gerekçe göstermeden halkın oyuyla göreve gelmiş belediye başkanları yerine kayyım atayamazsınız.
AİHM ve AYM kararlarını uygulamak zorundasınız.
Eliniz mahkûm hukuka uyacak, demokrasinin tıkanan bütün ana arterlerini açacaksınız.
Somutlaştıralım:
Ekrem İmamoğlu’nu, Selahattin Demirtaş’ı, Osman Kavala’yı, Can Atalay’ı, Ümit Özdağ’ı içerde tutamazsınız.
Süreç’in selameti için hatırlatalım: Ümit Özdağ’ın mutlaka Öcalan’dan önce serbest kalması lâzım.
‘ERDOĞAN SÜRECİ BALTALAMAK İÇİN ELİNDEN GELENİ YAPTI’
Başarı kimin eseri?
Bu sonuç Bahçeli’nin eseri. En büyük pay ve onur ona ait.
PKK’nın yayımladığı, uzun fesih bildirgesi 70’lerin Soğuk Savaş jargonu ile, Reel Sosyalizm sloganlarına boğulmuş. Öcalan’ın 27 Şubat açıklaması arı-duru, yol gösteren ve pratik bir metindi. Öcalan’ın arkaik PKK örgütü üzerinde haklı otoritesinin sebebi, Süreç içinde kendiliğinden ortaya çıkıyor. Süreç’in Kürt siyaseti tarafının, Öcalan’ın hakiki devrimciliğine şiddetle ihtiyacı var. Nitekin PKK’nın fesih kararının, Öcalan’ın önünün açılmasıyla mümkün olduğu ayan beyan anlaşılıyor.
Bahçeli’den sonra geldiğimiz nokta onun eseri.
Erdoğan’a gelince.
Lafı eğip bükmeye gerek yok. Erdoğan Süreç’i baltalamak için elinden geleni yaptı. Bahçeli’nin 22 Ekim’deki meşhur konuşmasına Ahmet Türk’ü durup dururken görevden alarak verdiği cevap niyetini anlamak için tek başına yeterli oldu. 19 Mart operasyonu amacına ulaşsaydı Süreç yine akamete uğramış olacaktı.
Şimdi Süreç’e ve sonuca sahip çıkmasının inandırıcı hiçbir anlamı ve karşılığı yok. Selahattin Demirtaş’tan başlayarak savaş esiri muamelesi gören siyasî tutuklular serbest kalana kadar da inandırıcı olamayacak.
PKK’nın kendini feshetmesinin pratik ve somut sonuçları var. Kayyım atamalarının gerekçesi bütünüyle ortadan kalkmış oldu. Eğer Süreç’in karşılıklı güven esasına dayalı olarak yolunda ilerlemesi bekleniyorsa, belediye başkanlarının hemen göreve dönmesi gerekir.
‘YENİ DÖNEMDE TERÖR KELİMESİ ARTIK OUT…’
Süreç artık Türkiye’de bütün siyasî gündemlerin sabit noktası. Kaldıracı takacak ve her şeyi yerinden oynatacaksınız. 23 yıldır kesintisiz devam eden AK Parti iktidarı da buna dahil.
İktidar değişikliği de seçim gündemi de Süreç’e bağlı olarak ilerleyecek.
Tarihî dönüm noktaları, yeni dönemlerin başlangıcıdır. Süreç, yüz yılı geride bıraktı. Yeni, yepyeni bir dönem başladı.
Bu yeni dönemde “terör” kelimesi artık out, yerine hukuk ve demokrasiyi koyacaksınız.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***