Türkiye Genel Hizmetler İşçileri Sendikası (Genel-İş) Araştırma Dairesi, “Türkiye’de Genç Emeği Raporu”nu yayımladı. Raporda, 15-24 yaş aralığındaki gençlerin yalnızca yüzde 39,5’inin istihdama katılabildiği, kalan yüzde 60,5’nın ise iş gücüne dahil olamadığı belirtildi. TÜİK, OECD, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerinden yararlanılarak hazırlanan raporda, 15 yaşın çocukluk sınırında olduğu gerçeğine dikkat çekilerek, bu yaş grubunun istihdam verilerine dahil edilmesinin çocuk emeğini görünmezleştirdiği ve meşrulaştırdığı belirtildi.
“Türkiye’de genç istihdamı, neoliberal politikaların ve sermaye yanlısı ekonomi anlayışının doğrudan mağduru haline gelmiştir. 15-24 yaş aralığındaki milyonlarca genç, sistematik olarak işsizliğe, güvencesizliğe ve kayıt dışı çalışmaya mahkûm edilmekte; emeği ucuz işgücü olarak metalaştırılmaktadır. Devletin kamusal istihdamı küçültmesi, eğitim ile üretim arasındaki köprüleri zayıflatması ve iş piyasasını tamamen piyasa dinamiklerine terk etmesi, gençlerin geleceğini belirsizlik ve yoksullukla kuşatmaktadır. Daha da çarpıcısı, henüz çocuk sayılması gereken 15 yaşındaki bireylerin dahi işgücü istatistiklerine dâhil edilmesi, çocuk emeğinin normalleştirilmesine ve sömürülmesine zemin hazırlamaktadır. Bu tablo, yalnızca bireysel değil sınıfsal bir sorunun yansımasıdır; genç işsizliği, sermayenin kâr hırsıyla şekillenen emek rejiminin yarattığı yapısal bir krizdir. Gençlerin onurlu, güvenceli ve insanca bir yaşam sürebilmesi ancak emekten yana politikaların hayata geçirilmesiyle mümkün olabilir.”
Gençlerin istihdamı, genç işsizliği, Avrupa’da çalışma hayatındaki gençler, ne eğitimde ne de istihdamdaki gençler, (NEET) gençlerde sendikalaşma ve yoksulluk konu başlıklarında çalışmaların olduğu raporda şu ifadeler yer verildi:
Genç kadınların istihdama katılım oranı, genç erkeklerin yarısı kadar
“Cinsiyet eşitsizliği, toplumun birçok farklı alanında olduğu gibi iş gücü piyasasında da kendini gösteriyor. 15-24 yaş arasındaki erkeklerin istihdam oranı yüzde 51,7 (yaklaşık 3 milyon 119 bin kişi) iken, aynı yaş grubundaki kadınların istihdam oranı yüzde 26,4’te (yaklaşık 1 milyon 490 bin kişi) kalmaktadır. Bu fark, erkeklerin iş gücüne katılım oranının, kadınların katılım oranından iki kat daha fazla olduğunu göstermektedir. Kadınların iş gücüne katılımının düşük olmasının arkasında birçok faktör bulunmaktadır; toplumsal cinsiyet rolleri, ailevi sorumluluklar ve cinsiyet temelli ayrımcılık bu engellerin başında gelmektedir.
Meslek lisesi mezunları, üniversite mezunlarından daha çok istihdam olanağı buluyor
Türkiye’de meslek lisesi mezunları, üniversite mezunlarına kıyasla daha yüksek oranda istihdam ediliyor. 15-24 yaş grubuna ilişkin verilere göre, üniversite mezunlarının istihdam oranı yüzde 56,5 iken mesleki ve teknik lise mezunlarının istihdam oranı yüzde 57,3’tür. Genel lise mezunlarının istihdam oranı ise yalnızca yüzde 36,4’tür. Bu sonuçlar, lise düzeyinde alınan mesleki ve teknik eğitimin, genel akademik eğitimden daha yüksek bir istihdam yarattığını göstermesi açısından önemlidir. Türkiye’deki istihdam beklentisi, Avrupa ülkelerine benzer şekilde, iyi eğitimli üniversite öğreniminden ziyade yükseköğrenim gerektirmeyen, teknik beceri isteyen işlere yöneliktir. Koşulların böyle olmasına rağmen, yükseköğrenimde bulunan genç sayısı giderek artmakta; istihdama meslek lisesi mezunu olarak katılanların sayısı ise düşük seyretmektedir. Bu durumda üniversite mezunu işsiz sayısı artmakta olup, meslek lisesi mezunu gençlerin istihdama katılım oranı, diğer eğitim durumlarına göre daha yüksek görülmektedir.
Avrupa’da genç istihdam oranları düşük, Türkiye OECD’nin 6 puan altında
Pandeminin iş gücü piyasası üzerindeki etkileri, özellikle genç nüfusun istihdam oranlarında halen belirgin bir şekilde hissedilmektedir. OECD’nin 2023 yılı verilerine göre, birçok Avrupa ülkesinde 15-24 yaş aralığındaki bireylerin istihdam oranlar yüzde 50’nin altında kalmaktadır. Bu durum, genç iş gücünün kırılganlığını ve yapısal istihdam sorunlarının derinliğini ortaya koymaktadır. Türkiye’de genç istihdam oranı
OECD’ye göre 2023 yılında yüzde 37,6 olarak ölçülmüştür. Bu oran, AB ortalaması olan yüzde 35,8’in bir miktar üzerinde iken OECD ortalaması olan yüzde 43,7’nin altında kalmaktadır. Tablodan da görülebileceği üzere, Avusturya (yüzde 53,1), Almanya (yüzde 50,9) ve Japonya (yüzde 47,8) gibi ülkeler genç istihdamında yüksek oranlara sahipken; Yunanistan (yüzde 18,3), Bulgaristan (yüzde 18,8), İtalya (yüzde 20,4) gibi ülkelerde gençlerin istihdam düzeyleri oldukça düşüktür.
Her 4 gençten biri NEET
Genç nüfusta eğitim programlarını sürdürmemekle birlikte, hala istihdama dahil olamayan oranındaki artış devam etmektedir. 15 ile 29 yaş arasında, ne eğitimde ne de istihdamda olan gençlerin sayısı (NEET) geçtiğimiz yıl 4 milyon 676 bine (yüzde 25,9) ulaşmıştır. Yani her 4 gençten biri, ne eğitimine devam etmekte ne de iş gücüne katılmaktadır. NEET oranının yüksek olması, genç işsizliğinin yanı sıra kayıt dışı çalışmanın yoğunluğunu da gözler önüne sermektedir. Cinsiyet farkı, NEET verilerinde de net bir şekilde görülmektedir. Ne eğitimde ne de istihdamda olan kadın sayısı, erkek sayısının iki katından fazla olup bu durum toplumsal eşitsizliği bir kez daha vurgulamaktadır. 15-29 yaş arası erkeklerin 1 milyon 448 bini (yüzde 15,7) NEET statüsünde bulunurken, kadınlarda bu sayı 3 milyon 228 bine (yüzde 36,5) yükselmektedir. Bu da her 3 genç kadından birinin, eğitimine devam etmediği halde istihdama da dahil olamadığını göstermektedir.
Eğitimini tamamlayan veya bir şekilde devam etmeyen ve bununla birlikte istihdam edilmeyen gençleri kapsayan ‘NEET’ OECD verisinde Türkiye yüzde 22,5 oranla Avrupa birincisi. Avrupa ve diğer dünya ülkelerinde bu oran 20’nin altındadır.
Türkiye’de geniş tanımlı genç işsizlik oranı yüzde 37,3
Gençler, çalışma hayatına katılımları konusunda birçok ayrımcı politikaya maruz kalırken ülkemizde genç işsizliği en önemli sorunlardan biri haline gelmiştir. Gençler iş bulamadıkları için psikolojik, sosyal ve ekonomik açıdan ciddi sorunlar yaşamakta; bu nedenle de güvencesiz, düşük ücretli ve kayıt dışı işlere yönelmektedir. Pandemi sonrasında TÜİK’in açıkladığı işsizlik oranlarında bir düşüş görülse de, zamana bağlı eksik istihdam, potansiyel iş gücü ve işsizlerden oluşan geniş tanımlı işsizlik giderek artmaktadır. Gençlerde ise bu oran çok daha yüksektir. 15-24 yaş arası genç nüfusta, geniş tanımlı işsizlik oranı 2024’ün son çeyreğinde yüzde 37,3’tür. Aynı dönemde, geniş tanımlı genç işsizliği, dar tanımlı genç işsizliğin 21,6 puan üzerindedir.
Her iki genç kadından biri işsiz
2024’ün son çeyreğinde Türkiye’de 15-24 yaş arası genç erkeklerin dar tanımlı işsizlik oranı yüzde 11,5, geniş tanımlı ise yüzde 31,2’dir. Aynı yaş grubundaki kadınlarda bu oranlar sırasıyla yüzde 22,9 ve yüzde 46,7 olup, kadın işsizliği erkeklerin iki katını aşmaktadır.
Üniversite sayısı 93’ten 208’e çıkmasına rağmen, niteliksiz ve altyapısız eğitim kurumları nedeniyle üniversite mezunlarının yüzde 24,9’u işsizdir. Genç işsizlik, eğitim seviyesi yükseldikçe artmakta, lise ve altı eğitim düzeyine sahip gençlerde ise daha düşüktür.
Genç işsizlik oranı yüzde 17,4 ile AB (yüzde 14,5) ve OECD (yüzde 10,5) ortalamalarının üzerindedir. Türkiye, genç işsizliğin en yüksek olduğu ülkeler arasında 4. sıradadır. En düşük oranlar Japonya (yüzde 4,1), Almanya ve Kore’de gözlemlenmiştir.
Sendikalaşma oranı gençlerde çok düşüktür: 15-29 yaş arası 9,2 milyon işçinin yalnızca yüzde 9’u sendika üyesidir. 15-19 yaş aralığında bu oran yüzde 0,52’ye kadar düşmektedir. Kayıt dışı istihdam da gençlerin sosyal güvenceden yoksun olduğunu göstermektedir.
Yoksulluk oranı genel nüfusta yüzde 13,3 iken, 15-24 yaş arası gençlerde yüzde 17,1’e, 0-14 yaş arası çocuklarda yüzde 21,8’e çıkmaktadır. Genç kadınlar arasında bu oran yüzde 18,6’dır. Cinsiyet temelli eşitsizlik yoksullukta da kendini göstermektedir.
Bu veriler, gençlerin eğitimden çalışma hayatına, sendikal örgütlenmeden temel sosyal haklara kadar çok yönlü bir dışlanma ve güvencesizlik yaşadığını ortaya koymaktadır.”
“Üniversitelerdeki bilimsel eğitim sistemine yönelik baskılar kaldırılmalı”
Raporda genç istihdamına yönelir önerilere de yer verildi:
“Üniversitelerdeki bağımsız, özerk ve bilimsel eğitim sistemine yönelik baskılar kaldırılmalı; ‘Her şehre bir üniversite’ politikalarından vazgeçilerek mevcut üniversite ve meslek yüksekokullarının niteliği artırılmalıdır.
Genç istihdamını artıracak kamu yatırımları yapılmalı ve gençlerin düzenli iş yaşamına geçişleri kolaylaştırılmalıdır. Gençlerin sendika hakkını özgürce kullanabilmesi için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalı; sendikal örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılmalı ve örgütlenme özgürlüğü sağlanmalıdır.
İşsizlikle mücadele ve istihdamı artırmaya yönelik geliştirilecek politikalarda, genç kadınların iş gücüne eşit biçimde katılımını destekleyen cinsiyet eşitliğine dayalı kamu politikaları hayata geçirilmelidir. Gençlerin ucuz iş gücü olarak görülmesi ve kayıt dışı çalışmaya yönlendirilmesi engellenmelidir.”