ADEM YAVUZ ARSLAN | YORUM
Donald Trump seçimi kazanıp Beyaz Saray’a döndüğünde, “Bildiğiniz Amerika’yı unutun, artık her şey çok farklı olacak!” demiştim ama bu kadarını ben de tahmin etmemiştim. Bugüne kadar gümrük tarifeleri başta olmak üzere dünyayı da sarsan icraatlara imza atan Trump, asıl sürprizi eğitim alanında yaptı. Trump yönetimi, ABD elçiliklerine yabancı öğrencilerin vize randevularını durdurma talimatı verdi.
Karar F, M ve J vize türlerini kapsıyor ve ABD üniversitelerinde okuyan 1 milyondan fazla öğrenciyi doğrudan etkiliyor. Beyaz Saray ayrıca vize başvurusu yapan uluslararası öğrencilerin sosyal medya taramasına tabi tutulacağını duyurdu.
Aslına bakılırsa başkan Trump ile Harvard Üniversitesi arasındaki sürtüşmenin bu noktaya varmasını kimse beklemiyordu. Fakat geçtiğimiz günlerde ABD’de yaşanan bir gelişme, sadece Harvard Üniversitesi’ni değil tüm akademi dünyasını sarstı. Trump yönetimi, Harvard’ın uluslararası öğrenci kabul etme yetkisini ani bir kararla iptal etti. Gerekçe olarak, ‘üniversitenin son beş yıla ait protesto kayıtlarını federal yetkililere sunmaması ve kampüste, özellikle Yahudi öğrenciler için güvenli bir ortam oluşmadığı’ iddiaları öne sürüldü.
Ancak akademik çevrelerde bu karar, siyasi bir müdahale ve üniversite özerkliğine yönelik ciddi bir tehdit olarak algılandı. Çünkü olay Harvard’la sınırlı değil.
Mesele şu; Harvard’a yapılıyorsa, başka kime ne yapılmaz?
Harvard Üniversitesi dünyanın en zengin üniversitelerinden. 2023 yılı bütçe verilerine göre yıllık işletme bütçesi 6 milyar dolar, toplam bağış fonu ise 50 milyar dolar seviyesinde. Trump şu ana kadar Harvard’ın 2,2 milyar dolarlık fonunu ve yaklaşık 100 milyon dolarlık sözleşme bedellerini kesti.
Harvard Üniversitesi çok güçlü bir kurum olduğu için Trump’a direnebildi. Üniversite yönetimi, ‘yabancı öğrenciler olmadan Harvard’ın Harvard olamayacağını’ açıkladı. Fakat ABD genelindeki 2 bin 600 üniversitenin kaçı Trump yönetimine direnebilecek?
44 milyar dolarlık dev bir ekonomi
Sadece Amerikayı değil tüm dünyayı şoke eden bu karar çok tartışma çıkardı. Çünkü 2023-2024 akademik yılında ABD’de 1.1 milyon uluslararası öğrenci eğitim gördü. 502 bin uluslararası öğrenci yüksek lisans ve doktora programlarına devam etti.
Geçen yıl toplam 298 bin 705 yeni uluslararası öğrenci ABD üniversitelerine ilk kez kayıt yaptırdı. 331 bin öğrenci ile Hindindistan en çok öğrenci gönderen ülke. İkinci sırada 277 bin öğrenci ile Çin var. Türkiye ise geçen yıl 9 bin 148 öğrenci göndendererek, ABD’ye öğrenci gönderen ülkeler arasında 20. sırada yer aldı.
Resmi kayıtlara göre (NAFTA) bu öğrenciler, eğitim, konaklama ve yaşam harcamaları için ABD ekonomisine 43.8 milyar dolar katkı sağladı. Bu açıdan bakılırsa Trump’ın bırakın mevcut öğrencilere yasak getirmeyi aksine daha çok öğrenci almak için uğraşması beklenirdi.
Peki ABD ekonomisine bu kadar büyük katkı sağlayan aynı zamanda dünyanın en zeki insanlarının bu ülkede toplanmasını sağlayan sistem neden iptal ediliyor?
Akademiye siyasi müdahalenin yeni biçimi mi?
Bu olay, Amerikan üniversitelerinin federal otoriteye karşı ne kadar savunmasız olabileceğini gösterdi. Massachusetts Institute of Technology (MIT) Rektörü Sally Kornbluth’un ifadesiyle, bu “ciddi bir an.”
Çünkü ilk defa bir Amerikan başkanı, üniversitelere yönelik siyasi hoşnutsuzluğunu doğrudan öğrenci vizesi sistemini kullanarak cezalandırma yoluna gitti.
Berkeley Üniversitesi’nden eğitim politikaları uzmanı John Aubrey Douglass durumu şu sözlerle özetliyor: “Harvard şu anki kurban olabilir ama bu, ABD’deki tüm büyük üniversitelerin özerkliğini aşındırmaya yönelik eşi benzeri görülmemiş bir girişimdir.”
ABD’deki üniversitelerde uluslararası öğrenci sayısı son 25 yılda iki katına çıktı. Harvard gibi seçkin üniversitelerde bu oran yüzde 25’in üzerinde. Bu öğrenciler sadece finansal kaynak sağlamıyor, aynı zamanda üniversitelerin kültürel, bilimsel ve entelektüel çeşitliliğine katkı sunuyor. Fakat bu son adım, yurt dışından gelen öğrencilere açık bir mesaj verdi: Artık hoş karşılanmıyorsunuz. Harvard’da okuyan Pakistanlı bir öğrenci olan Abdullah Shahid Sial’ın sözleri dikkat çekici: “Bize burada istenmediğimizi hissettirmek istediler. Bunda da oldukça başarılı oldular.”
Amerika için kayıp olan sadece öğrenciler değil
Uluslararası öğrenciler, mezuniyet sonrası da ABD’de kalıp akademiye, teknolojiye ya da özel sektöre katkı sunuyor. Küresel düzeyde, Amerikan üniversitelerinde eğitim görmüş kişiler, hem ABD ekonomisine hem de diplomatik yumuşak gücüne katkıda bulunuyor. Bu fırsatlar şimdi siyasi hesaplaşmalar uğruna tehlikeye atılıyor.
Uzmanlar, Kanada, İngiltere ve Avustralya gibi ülkelerin bu öğrencileri kapmak için fırsat kolladığını belirtiyor. Trump’ın aldığı bu kararlar, ABD’nin eğitim alanındaki küresel cazibesine ağır bir darbe vuruyor. Trump yönetimi uygulamaya konan yasağı “Ülkeye kimin geldiğini bilmek istiyoruz!” diye savunuyor.
“Yabancı öğrenciler Amerikalıların yerini alıyor” algısı
Karara destek veren bazı muhafazakâr çevreler, Amerikan öğrencilerin Harvard gibi okullara girme şansının azaldığını, kontenjanların “yabancılar” tarafından doldurulduğunu savunuyor. Ancak bu yaklaşım, akademik başarıyı değil milliyeti ölçüt alan bir dar görüşlülüğe dayanıyor.
Heritage Foundation’dan Jay Greene’e göre, ‘uluslararası öğrenciler başlangıçta Amerikan eğitimine dış perspektif katmak ve ülkelerine döndüklerinde Amerikan değerlerini yaymak için kabul ediliyordu. Ancak bu sayı çok artınca, o fayda yerini kültürel bir tehlikeye bıraktı.’
Bu tür görüşler, üniversitelerin küresel vizyonunu sınırlandırmaya yönelik ideolojik bir baskının parçası haline geliyor. Her ne kadar mahkeme kararı geçici olarak yürürlüğe konulsa da, verilen mesaj açık: Direnen üniversite cezalandırılır.
Bu sadece Amerika’nın değil, dünyanın dört bir yanındaki akademik kurumların da geleceğini ilgilendiriyor. Üniversiteler ancak özgür olduklarında gelişebilir. Siyasi müdahale, bilimi ve özgür düşünceyi boğar. Bugün hedefte Harvard var. Ama yarın kimin olacağını kimse bilmiyor.
O yüzden bu gelişmeyi sadece bir üniversiteye yapılmış bir saldırı olarak değil, düşünceye, bilime ve özgürlüklere yönelmiş sistematik bir tehdit olarak görmek gerekiyor.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***