İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) yönelik yürütülen ‘terör’ ve ‘yolsuzluk’ soruşturması kapsamında 19 Mart’ta gözaltına alınan Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) Başkanı ve CHP’nin cumhurbaşkanlığı ön seçim adayı İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, 22 Mart’ta çıkarıldığı Çağlayan Adliyesi’nde, 23 Mart günü sabah saatlerinde tutuklandı. İmamoğlu, İBB’ye yönelik olarak “yolsuzluk” suçlamasından yürütülen soruşturma kapsamında, “ihaleye fesat, kişisel verileri kaydetme, rüşvet ve örgüt kurma” iddialarıyla tutuklandı. İmamoğlu hakkında “kent uzlaşısı” kapsamındaki “terör” soruşturmasından adli kontrol kararı verildiği basına servis edildi ancak daha sonra mahkemenin karar için beklediği duyuruldu.
Tutuklama kararının ardından CHP’den yapılan ilk açıklamada, “Bunun hesabını verecekler. Bu çocukların geleceğini karartmayacaklar. Oy kullandığımız sırada karar geldi. Dün bu ülkede canlı yayın yapılamadı. Televizyonlar karartıldı, siyasetçiler tutuklandı. Kenan Evren yapmadı bunu. Bunun hesabını verecekler” denildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “yolsuzluk” suçları nedeniyle hazırladığı tutuklamaya sevk yazısında, İmamoğlu için “örgüt lideri” tanımı yapıldı. Savcılar, “ihaleye fesat, kişisel verileri kaydetme, rüşvet ve örgüt kurma” suçundan tutuklanmasını talep ettikleri İmamoğlu’nun, Beylikdüzü Belediye Başkanlığı döneminde örgütün temellerini attığını öne sürdü.
19 Mart’ta gözaltına alınan İmamoğlu, 22 Mart günü saat 19.00’da savcılık ifadesi için Vatan Caddesi’ndeki İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nden Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ne götürüldü.
Saat 21.50’de “terör” ve “yolsuzluk” iddialarına ilişkin olarak başlayan iki savcılık ifadesi yaklaşık 1,5 saat saat sürdü ve saat 23.20’de sona erdi.
Savcılık, 23 Mart’a dönülen gece, sabaha karşı saat 03.15’te İmamoğlu, Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan, İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat ve Reform Enstitüsü Direktörü Mehmet Ali Çalışkan tutuklama talebiyle Nöbetçi Sulh Ceza Hâkimliği’ne sevk etti.
Hakimlik sorgusu, tutuklama talepli sevk saatinden 2 saat 25 dakika sonra saat 05.40’ta başladı ve 2 saat sürerek saat 07.35’te tamamlandı.
İmamoğlu, hakimliğe sevk edilmesinden 2 saat 32 dakika sonra 23 Mart’ta saat 10.07’de tutuklandı.
Terör suçlamaları: YSK’nın onayladığı belediye meclis üyeleri, tutuklama gerekçesi gösterildi
Terör savcılarının tutuklama sevk yazısında ise İBB ve ilçelerdeki 18 belediye meclis üyesinin PKK ile bağlantılı oldukları, “Kent Uzlaşısı” kavramı adı altında İmamoğlu’nun desteklenmesi için bu kişilerin seçime kısa süre kala CHP’ye üye kaydı yaptırdıkları ifade edildi. Bu isimlerden birinin PKK’nın Kandil kampına giderek, silahlı terör örgütü üyesi olan kızıyla fotoğraf çektirdiğinin anlatıldığı sevk yazısında, 2014 tarihli bu fotoğraflara da yer verildi.
Sevk yazısında, İmamoğlu’nun, Azad Barış adlı firari durumdaki örgütün alan sorumlusuyla irtibatı bulunduğu da öne sürüldü. İmamoğlu’nun, “İlçe seçim kurulu ve YSK neden bu isimlere onay verdi?” şeklindeki savunmasıyla ilgili değerlendirme yapılmayan sevk yazısında, “Belediye başkanı seçilmek için Kent Uzlaşısı’na iştirak ettiği ve böylece örgüte yardım suçunu işlediği” öne sürüldü. Savcılık, İmamoğlu ile birlikte, Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan, Reform Vakfı Başkanı Mehmet Ali Çalışkan ve İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat’ın da tutuklanmasını talep etti.
Dört gün sonra adliyeye çıkarıldı: Yönetilen suçlamalar ne?
İmamoğlu, dört günlük gözaltı süresinin ardından dün akşam saatlerinde İstanbul Çağlayan Adliyesi’ne getirildi. Hakkında iki ayrı suçtan gözaltı kararı bulunan İmamoğlu, önce terör bürosu savcısı tarafından sorgulandı. Emniyetteki ifadesinin aksine sorulara ayrıntılı yanıtlar veren İmamoğlu, bu ifadesi tamamlandıktan sonra bu kez yolsuzluk suçları nedeniyle farklı bir savcıya ifade verdi. Her iki ifade tamamlandıktan sonra savcılar ayrı ayrı değerlendirme yaptı. Her iki savcı da İmamoğlu için tutuklama talebinde bulundu.
Terör soruşturmasına ilişkin savcılık tutuklama sevk yazısında, “PKK/KCK terör örgütünün başta İstanbul olmak üzere metropol illerde etkinliklerinin arttırılması amacıyla fiilen 31 Mart 2024 tarihinde gerçekleşen yerel seçimlerde hayata geçirdiği “KENT UZLAŞISI” faaliyetiyle ilgili olarak terör örgütü yöneticilerinin söz konusu seçim öncesinde görüş ve talimatlarını terör örgütüne müzahir medya aracılığıyla ilettiği, ayrıca seçim sonrasında da bir kısım yöneticiler tarafından olgunun dile getirildiği” belirtildi.
Bu konuya ilişkin örgüt yöneticilerinin yaptığı açıklamaların sıralandığı yazıda, CHP 27. Dönem Milletvekili Yıldırım KAYA’nın, “terör örgütüne müzahir Medya Haber isimli yayın organında 11 Şubat 2025 tarihinde verdiği röportajda “Cumhuriyet Halk Partisi ile DEM, HDK ittifak yaparak İstanbul’da çok açık bir şekilde açık ara seçimleri kazandı” dediği anımsatıldı.
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) adlı yapının nasıl kurulduğunun anlatıldığı yazıda, farklı kentlerde yürütülen HDK soruşturmaları dosyalarına giren ifadelere yer verildi.
Yazıda, bu tespitler üzerine, Kent Uzlaşması yoluyla, terör örgütüyle anlaşma yapıldığı, bu anlaşmanın gereği olarak İstanbul’daki belediye meclis üyeleri ve bazı başkan yardımcılarının atandığı, bu isimlerin örgütle irtibatlarının bulunduğu, yerel seçimden kısa süre önce CHP’ye kayıt yaptırdıkları, Ataşehir ve Kartal Belediye Başkan Yardımcıları ile 8 İBB meclis üyesi olmak üzere toplam 10’unun hukuksal durumu ayrıntılı olarak anlatılan HDK verilerinde geçtiği ve HDK mensubu olduklarının tespit edildiği kaydedildi. Bu isimlerin tutuklandıkları vurgulandı. Bu isimler dışında 8 belediye meclis üyesinin de HDK haricinde terör örgütüyle irtibatlarının bulunduğu, toplam 18 belediye meclis üyesinin tutuklandığı ifade edildi.
Sancaktepe örneği
Sevk yazısında bu isimlerden Sancaktepe Belediye Meclis Üyesi Elif Gül’ün durumunun, konunun vahametinin anlaşılması açısından dikkat çekici olduğu vurgulandı. Bu kişinin, terör örgütünün kırsal alanında faaliyet gösteren kızını örgüte teslim ettiği ve Kandil bölgesinde diğer örgüt mensupları ile beraber fotoğraf çekildiğine dair tespitlere ulaşıldığı kaydedildi. Sevk yazısında bu fotoğraflara da yer verildi. Fotoğrafların 2014 tarihli olduğu da belirtildi.
Tutuklanan diğer belediye meclis üyelerinden elde edilen bilgilerin de sıralandığı yazıda, şu değerlendirme yapıldı:
“Soruşturma derinleştirilerek sürecek”
“Sonuç olarak yukarıda örnekleme olarak yer verilen şahısların KCK yürütüme kurulu üyesi Duran Kalkan’ın 2024 yerel seçimler öncesinde yaptığı açıklamada vücut bulan, kamuoyunda “KENT UZLAŞISI” olarak bilinen, terör örgütü mensuplarının metropol belediyelerine sızdırılması talimatı doğrultusunda ilimizdeki çeşitli ilçe belediyelerine yerleştirildikleri, çoğunun ayrıca İstanbul Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi olmalarının sağlandığı, şüphelilerin terör örgütünün mali yapısının desteklenmesi ve alan saha gücünün arttırılmasını ortak ve organize bir plan dahilinde hedefledikleri, soruşturma kapsamında ortaya koyulan deliller ile şüphelilerin HDK üyesi oldukları, Halkların Demokratik Kongresi (HDK)’nın legal görünümlü bir cephe yapılanması ve TBMM’ye alternatif bir meclis olduğu, hiyerarşik olarak PKK/KCK terör örgütünün sözde Türkiye Yürütmesi olan KCK/TDÖ parça örgütlenmesi altında siyasi alan yapılanmasının çatı yapısı olarak yer aldığı, benzeri bir oluşum olan DTK’nın Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin 02/12/2019 tarih ve 2018/4589 Esas- 2019/7385 Karar sayılı kararıyla PKK/KCK terör örgütünün unsuru olarak ayrıca terör örgütü olarak kabul edildiği, KCK yürütüme konseyi üyelerinin yukarıda ortaya koyulan talimat ve telkinlerinde “demokratik özerklik” amaçlarına ulaşmak maksadıyla hayata geçirilen “KENT UZLAŞISI” stratejisine HDK ve bileşenlerine hayati bir rol verildiği, bu kapsamda HDK’nın sosyal alandaki faaliyetleri ile eş güdümlü şekilde siyasal alanda da “KENT UZLAŞISI” modeli üzerinden metropol belediyelerindeki kritik noktalara HDK üyelerinin sızdırıldığı, nitekim şüphelilerin ifadelerine de kısmen yansıyan şekilde şüphelilerin siyasi tutum ve davranışlarının bu doğrultuda ve üst düzey örgüt yöneticilerin talimatına göre şekillendiği, bu kapsamda şüphelilerin PKK/KCK terör örgütünün uzantısı olan HDK içerisinde faaliyet yürüttükleri, KCK eş başkanları ve yürütüme konseyi üyesi olan üst düzey örgüt mensuplarının talimatları ile “demokratik özerklik” planını hayata geçirmek maksadıyla ilimiz ilçe belediyelerinde kritik konumlara getirildikleri ve bu şekilde İstanbul Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi olarak görev yapmalarının sağlandığı anlaşılmakla terör örgütünün metropol illerde etkinliğini arttırma amacını haiz Kent Uzlaşısı faaliyetinin hayata geçmesi adına iştirakleri tespit edilecek diğer tüm şahısların deşifre edilmesi için soruşturmalarımız derinleştirilerek devam edecektir.”
Azad Barış faktörü
Sevk yazısında, firari Azad Barış adlı kişinin PKK siyasal alan yapılanması sorumlusu olduğu iddia edilerek, bu kişinin yüklü miktardaki hesap hareketleri özetlendi. Düzenli ve resmi geliri olmayan Barış’ın, buna rağmen adına kayıtlı 2 adet araç ve 3 adet gayrimenkul kaydının bulunduğu, bunlardan bir tanesinin de HDP Genel Merkez Ek binası olduğu, HDP ile olan tapu devri sırasında mevduat miktarının nasıl 21.000.000 TL’ye yükseldiğinin gelen veriden anlaşılamadığı, tüm bankacılık iş ve işlemlerin muvazaalı ve işleme konu paranın kaynağının şüpheli olduğu vurgulandı.
Anonim isimli bir sosyal medya kullanıcısının, “Yedili koolisyonun adayı Kılıçdaroğlu’nu destekleyen HDP’nin Diyarbakır Milletvekili adayı Azad Barış, seçimi kazanmaları halinde gerçekleştirecekleri planı itiraf etti: Özerklik kuracağız ve Afrin’i geri alacağız” paylaşımlarına yer verilen sevk yazısında, Ekrem İmamoğlu, Ahmet Özer, Mahir Polat, Resul Ekrem Şahan ve Murat Ongun’un Azad Barış ile irtibatlı oldukları ve kent uzlaşısı örgütsel faaliyetine iştirak ederek, “Silahlı Terör Örgütüne Yardım Etme” suçunu işledikleri kaydedildi.
Adli kayıt suç sayıldı
İmamoğlu ve diğer isimlerin Kent Uzlaşısı’na destek verdiklerine yönelik gizli tanık ifadeleri ve diğer ifadelerin özetlendiği sevk yazısında, İmamoğlu’nun 2018-2025 tarihleri arasında terör suçlarından adli kaydı olan 138 farklı kişiyle iletişiminin olduğu kaydedildi. Belediye iştiraki şirketlerde işe alınan 21 kişinin de terör örgütleri ile iltisaklı olduklarına yönelik bilgilerin saptandığı vurgulandı.
“Bilerek iştirak etti”
Sevk yazısının değerlendirme bölümünde de şu tespitler yapıldı:
“Tutuklama istemiyle sevk edilen şüphelilerin PKK/KCK terör örgütü siyasal alan sorumlularından Azad Barış ile olan ortak, yoğun ve süreklilik arz eden ve örgüt mensubu ve belediye personeli olan tanık beyanlarını destekleyen 31/03/2024 tarihli seçime yakın dönemi öncesine ilişkin irtibatlarına dair içerikler, kendilerinin sair terör örgütü mensuplarıyla irtibatlarına dair tespitler, mali analiz raporları içeriği, Azad Barış ve firmalarının Kent Uzlaşısı faaliyetleri ve söylemlerine ilişkin açık kaynak tespit içerikleri, faaliyet doğrultusunda Belediyelere sızdırılan belediye meclis üyeleri ve başkan yardımcıları ile personellerden ibaret terör örgütü mensuplarının örgütsel bağlarına dair tespitler (yukarıda da vurgulandığı gibi bu tür diğer şahısların tamamıyla deşifresine ilişkin soruşturmalar devam etmektedir) bir arada değerlendirildiğinde; şüpheli İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İMAMOĞLU’nun diğer şüphelilerle birlikte yerel seçimlerde, belediye meclis üyesi listelerinin kendisinin onayıyla belirlenmesi, kendisinden habersiz belirlenemeyeceği olgusu da nazara alındığında kendisinin Belediye Başkanı seçilebilmesi amacıyla desteklenmesi karşılığında terör örgütünün yönetimince de ifade edilen metropollerde etkinliğinin arttırılması amacını taşıyan “kent uzlaşısı” faaliyetine bilerek iştirak etmek, bir kısım terör örgütü mensuplarının Belediyelerde etkili yerlerde görev alması, diğer bir kısım terör örgütü mensubunun veya öldürülen örgüt mensubu yakınlarının sözde değer ailesi tabir edilen yakınlarının kamu görevinde yer almasını sağlamak suretiyle Yargıtay kararlarında da ifade edilen her ne surette olursa olsun örgütün hareketlerini kolaylaştıran ve yaşantısını sürdürmeye yönelik eylemlere iştirak ederek üzerilerine atılı PKK/KCK terör örgütüne yardım etme suçunu işledikleri…
“Ahmet Özer’i tavsiye etti”
Yine şüphelilerden Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan’ın kullanmış olduğu telefon ve dijital materyallerin şifresini kolluk görevlilerine vermedikleri, Reform vakfı kurucularından şüpheli Mehmet Ali Çalışkan’ın yanında cep telefonu olmadan eş zamanlı yakalama gözaltı tarihinden sonra kolluk görevlilerine teslim olduğu, bu şekilde ilişki ve irtibatlarının deşifresini engelleme amacında oldukları, yine dikkat çekici olarak şüpheli Ekrem İmamoğlu’nun terör örgütü mensubiyeti nedeniyle kamu davası açılan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’i seçilmesi kendisinin tavsiye ettiğine dair beyanda bulunduğu anlaşılmakla; Şüphelilerin üzerilerine atılı suçu işlediklerine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve tutuklama nedenlerinin bulunduğu anlaşılmakla; tutuklanmalarına karar verilmesi kamu adına talep olunur.”
İmamoğlu’na örgüt liderliği suçlamasından tutuklama talebi
Yolsuzluk suçlarından sorgulama yapan savcı da İmamoğlu için tutuklama istedi. Savcının hazırladığı tutuklama talepli sevk yazısında, İmamoğlu’nun “suç örgütü lideri olduğu” öne sürüldü. İmamoğlu ve Murat Ongun’un da aralarında bulunduğu bazı isimler hakkında 18 Ekim 2024 tarihinde savcılığın re’sen soruşturma başlattığına değinilen yazıda, şüphelilerin birçok belediye iştirakinde usulsüz ihaleler, doğrudan temin veya hizmet alımı nitelikli işler üzerinden ihaleye fesat karıştırma, nitelikli dolandırıcılık, kişisel verileri hukuka aykırı ele geçirme, rüşvet ve irtikap suçlarını örgütlü bir şekilde işledikleri iddia edildi.
“İmamoğlu lider, Ongun yönetici”
Sevk yazısında, “örgütün hiyerarşisi” başlığı altında, “örgütün tek söz sahibi olmakla birlikte, örgüt lideri ve yöneticisi tarafından verilen talimatların örgüt üyeleri eliyle gerçekleştirildiği, örgüt yöneticileri tarafından gizli toplantılar yapılarak, ihale verilecek şirketlerin önceden belirlenerek, ihale bedeli ve örgütün eline geçecek orana karar verildiği, tahsildar olan kişinin de bu toplantılara iştirak ettiği ve paraları da örgüt yöneticilerine teslim ettiği” ileri sürüldü.
“İmamoğlu liderliğinde, Murat Ongun’un yöneticiliğini yaptığı yapıda Medya A.Ş ve Kültür A.Ş üzerinde yakın çevresi aracılığıyla ihaleye fesat karıştırıldığı, hayali ihaleler ile kamu kurumu zararına dolandırıcılık faaliyetleri gerçekleştiği, naylon faturaların kesildiği” öne sürülen yazıda, yöneticiliğini Fatih Keleş’in yaptığı yapıda ise “kasa” olarak tabir edilen iş adamlarına ihalelerde ayrıcalıklar tanındığı, rüşvet veya irtikap neticesinde elde edilen gayrimenkullerin bu iş adamlarının üzerine verildiği, Keleş’in belediyeden alacaklarını tahsil etmek isteyen iş adamlarından “komisyon” adı altında paralar aldığı” iddia edildi. Yazıda, “yöneticiliğini Tuncay Yılmaz’ın yaptığı yapıda iş adamlarından temin edilenmen faatlerin İmamoğlu’nun ortağı olan şirketler üzerine alınarak kişisel zenginleşmesinin sağlandığı” iddia edildi.
“Örgütün temelleri Beylikdüzü Belediye başkanlığı döneminde atıldı”
“İmamoğlu liderliğindeki suç örgütünün temellerinin Beylikdüzü Belediye Başkanlığı dönemlerinde atıldığı” öne sürülen yazıda, İmamoğlu’nun o tarihten beri yanında bulunan ve kendisine tabi olan kişileri İstanbul Büyükşehir Başkanı olduktan sonra, Büyükşehir Belediyesinin birimlerinin iştiraklerinin başına getirdiği, yönetici niteliğindeki şüphelilerin suç örgütünün devamını sağlamak maksadıyla kendi alt yapılanmalarını oluşturdukları tespit edilmiştir” denildi. Belediye iştiraklerinden ödeme alan iş adamlarının İmamoğlu’nun ortağı olduğu inşaatlara para aktarımı yaptığı, İstanbul’da yaşayan vatandaşların kişisel verilerinin örgüt faaliyetleri kapsamında hukuka aykırı şekilde ele geçirildiği iddia edilen yazıda, “Bazı iş insanlarını para vermeye zorladıkları, para vermeyenlere idari yaptırımlar uyguladıkları, belediyenin iş ve ihalelerini maddi menfaat karşılığında kendileri ile irtibatlı iş adamlarına verdikleri, belediyeden alacağı olan kişilerin ödemesinin yapılması amacıyla kendilerinden “komisyon” adı altında para talep edildiği” ifadelerine yer verildi.
Dolandırıcılık suçlaması
Yazıda, dosyada yer alan raporlardan, 2021- 2023 yılları arasında birçok ihaleye fesat karıştırıldığı, bu ihaleleri sadece kendilerine yakın kişilerin almasını sağladıkları, öne sürülerek, “bu kişilerin dikkat ekmemek adına yanlarında çalışan kişiler üzerine de bir çok şirket açarak Medya A.$ ve Kültür A.$’den yüksek bedelli işler aldıkları, bazı işlerin tek işlik olarak kurulduğu, sonrasında aktif ticari hayatinin olmadığı, bazı şirketlerin ise sadece naylon fatura kesmek için kurulduğu ve bu belirtilen fillerin hiyerarşik yapı içerisinde sürekli olarak kamu kurumu zarara dolandırıcılık suçunun işlendiği tespit edilmiştir” denildi.
“Haksız zenginleşmeye sebep oldular”
İş verilen kişilerin sözleşmeye aykırı davranışlarına karşın haklarında para cezalarının uygulanmaması nedeniyle kamu zararına neden olunduğu ve bu kişilerin haksız zenginleşmesine sebebiyet verildiği iddia edilen yazıda, “Muvazaalı sözleşme ve hizmet alımları neticesinde örgüt mensubu kişilerin yetkilisi olduğu şirketlere aktarılan para, örgüt mensuplarının yanlarında çalışan kişilere veya yakınlarına şirket kurmak ve bu şirketlerden sahte fatura almak suretiyle, paraların alt şirketlere aktarıldığı, alt şirketler de kendi aralarında sahte faturalar keserek dolaştırılan paranın nakit çekilerek örgütün tahsildarlarına elden verildiği” ileri sürüldü.
“Reklam izni gayrimeşru ücrete bağlandı”
Özel mülkiyete konu reklam alanlarını kiralayan şirketlerin belediyeden reklam asılması için izin alması gerektiğinden belediyeye başvuru yaptığı, Belediye Kentsel Tasarım Müdürlüğü izin vermeye yetkili olduğu halde şirketlerin Kültür AŞ’ye yönlendirildiği ifade edilen yazıda, “Kültür A.Ş’nin izin verilmesi karşılığı şirketlerden ücret istediği, şirketlerin bu ücretleri Kültür A.Ş grafik tasarım bedeli vbaltında muvazaalı sözleşme imzalamak suretiyle şirkete aynı konulu fatura kestiği, aynı konulu fatura kestiği böylece reklam iznini gayrimeşru şekilde ücrete bağlamış olduğu, bu yöntemle Kültür A.Ş’nin reklam bütçesi harici bir bütçe oluşturarak örgüt mensuplarına ait şirketlere bu paraların muvazaalı sözleşmeler ile aktarıldığı ve yüksek miktarda kamu zararına sebebiyet verildiği tespit edilmiştir” denildi.
“İmamoğlu tüm suçlardan sorumlu”
Yazının devamında, imara aykırı yapılaşmalara göz yummak maksadıyla örgütün kasası olarak tabir edilen iş adamlarının üzerine gayrimenkul alımı yapıldığı ve elden nakit para alındığı iddialarına yer verilirken, bu suretle kamu kurumu zararına dolandırıcılık suçu işledikleri ve milyarlarca lira kamu zararına neden oldukları öne sürüldü. MASAK, Vergi Denetim Kurulu ön raporunun ve tanık beyanlarından, öne sürülen iddiaların İmamoğlu ve diğer isimlerin emir ve talimatları doğrultusunda hiyerarşik yapı içerisinde sürekli işlendiği belirtilen yazıda, “Örgüt kurucu ve yöneticisinin örgüt bünyesinde işlenen tüm suçlardan sorumlu olacağı” belirtilerek, İmamoğlu’nun “Suç Örgütü Kurma Yönetme, Rüşvet Almak, ihaleye Fesat Karıştırmak, Kişisel Verileri Hukuka Aykırı Ele Geçirme, Nitelikli Dolandırıcılık, İrtikap, Suç Gelirlerini Aklamak, Haksiz Mal Edinme ve Vergi Usul Kanununa Muhalefet suçlarını işlediği hususunda somut delillere dayalı kuvvetli suç şüphesi bulunmaktadır” ifadeleri kullanıldı.
Emniyet ifadeleri
İmamoğlu’na en ağır suçlamalar ‘gizli tanık’ ifadelerine dayandırıldı
Ekrem İmamoğlu, 21 Mart’ta Mali Suçlarla Şube Müdürlüğü’nde verdiği ilk ifadede, yöneltilen sorulara, “Aslında burada bulunmamın yegane sebebi hakkımda başlatılan bir siyasi müdahale ve mücadele modelidir” sözleriyle tepki gösterdi.
İmamoğlu’na, sorgusu sırasında kendi fotoğrafının en başta yer aldığı, gözaltındaki diğer 99 kişinin fotoğrafının da bulunduğu liste ve listenin en başında yer aldığı “örgütsel şema” gösterildi. İmamoğlu, bu kişileri tanıyıp tanımadığı ve ilişkileri sorulunca, “Şu anda cevap vermek durumunda olduğum muhtelif soruların içeriğini anlamış bulunmaktayım. Bu mücadele biçimi ne yazık ki bir yargı tacizi şeklinde tarafıma yıllardır sürdürülmektedir. Muhtelif çeşitleriyle hakkımda açılan davalar ve sürdürülen soruşturmalar, daha gözaltına alınmadan bir gün önce kreşlerin kapatılmasıyla ilgili tarafıma tebliğ edilen soruşturma belgesi gösteriyor ki, halkın iradesine saygı duymayan iktidar mensuplarının tarafıma yürütmüş olduğu müdahalelerin bir biçimiyle de şu an itibariyle karşı karşıyayım” dedi.
Soruların önemli bölümünü, savcılıkta ifade vereceğini söyleyerek yanıtlamayan İmamoğlu’na en ağır suçlamalar, üç gizli tanığın ifadelerine dayanılarak yöneltildi. Gizli tanıklar, CHP İl Başkanlığı için para toplandığını, 2019 seçimlerinden sonra İstanbulluların verilerinin toplanarak sonraki yerel seçimde bunların adaylara satıldığını, CHP kurultayında delegelere para dağıtıldığını, DEM Parti’ye desteği için para verildiğini öne sürdü. İmamoğlu, bu soruların tamamına, “Muhatap almıyorum, şiddetle reddederim” yanıtını verdi. Sosyal medyaya yansıyan, İmamoğlu’nun danışmanı Murat Ongun’a ait ses kaydının da gizli tanık tarafından savcılığa verildiği, yasal dinleme ile elde edilmediği ortaya çıktı. İmamoğlu, ifadesinin sonunda, bu yöntemler için, “Yasal tüm haklarımı hayatım boyunca arayacağıma, yargılanmaları için elimden geleni yapacağıma milletimin huzurunda söz veriyorum” dedi.
İkinci ifadesi: “Kent uzlaşısı’ DEM Parti yöneticilerine sorulmalıdır”
İmamoğlu, İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nde verdiği ifadede de, kendisine yöneltilen “Yurt dışına illegal yollardan çıktınız mı?” ve “Terör örgütleri içerisinde aktif olarak faaliyet gösteren akrabanız veya yakınınız var mı?” sorularına sert tepki göstererek, her iki sorunun da “ahlaksız ve kasıtlı” olduğunu söyledi
“‘Kent uzlaşısı’ ifadesi bana değil, bugün Türkiye’nin siyasi gündeminde yoğun diplomasi içerisinde bulunan DEM Parti yöneticilerine sorulmalıdır” diyen İmamoğlu, “Özellikle 2019 İstanbul seçimlerinde, ‘İstanbul İttifakı’ ve ‘Türkiye İttifakı’ ifadelerini sayısız kez kullandım. Başka bir siyasi partinin yaptığı tanımlar ve aynı duyguları paylaşan kişilerin durumu, kendilerini bağlar” ifadelerini kullandı.
CHP’nin İstanbul ve birçok ilde, ‘Türkiye İttifakı’ söylemiyle, kapsayıcı bir yerel seçim politikası izlediğinin altını çizen İmamoğlu, “Bu çerçevede, İstanbul ve Türkiye’nin çeşitli il ve ilçelerinde oluşturulan belediye meclis üyesi listelerine, her siyasi parti ve görüşten isimler dahil edilmiştir. Örneğin; İstanbul’da birçok ilçede, geçmişte başta AK Parti olmak üzere İyi Parti, MHP, BBP ve DEM gibi farklı partilerde siyaset yapmış kişiler listelere alınmıştır” dedi.
Gözaltına alınmadan 12 saat önce diploması iptal edilmişti
İmamoğlu hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen ‘evrakta sahtecilik’ soruşturması kapsamında 31 yıl önce aldığı diploması da İstanbul Üniversitesi yönetimi tarafından 18 Mart akşamı iptal edilmişti. Bunun üzerine İmamoğlu, “Bugün diplomanın iptali umurumda değil, önemli ama esas umrumda olan; ülkede herkesin kazanılmış hakları tehlike altındadır. Bu akıl, bu milleti gerçekten tehdit eden akla dönüşmüştür, herkesin elinden her şeyi alabilirler, malını, mülkünü, mülkiyet hakkını, eğitim hakkını, seçilme hakkını, seçme hakkını, her şeyi elinizden alabilirler. Seçme hakkınızı da elinizden alabilirler” demişti.
İmamoğlu’na yönelik operasyonlar, CHP’nin ön seçiminden önce oldu
İBB Başkanı İmamoğlu, CHP’nin Cumhurbaşkanı aday adayı olarak katılacağı 23 Mart’taki ön seçimden önce iktidarın “İmamoğlu’nu 23 Mart’tan önce bitirelim” düşüncesinde olduğunu savunuyordu.
İmamoğlu, 15 Mart’ta Ankara’da yaptığı konuşmada, “Ülkeyi karıştırmaya hazırlanıyorlar; ’23 Mart’tan önce İmamoğlu’nun işini bitirelim’ derdindeler. Beni hapse atmaktan bile bahsediyorlar” demişti. İmamoğlu, “Tüm uyduruk iddiaları bir araya getirecekler, İmamoğlu’nun etrafında toplanmış çıkar amaçlı bir örgüt icat etme çabasındalar. Hepsi tek tek denetlenmiş göz önündeki ihaleleri bahane ederek yapacaklar, etrafımdaki kişileri de kurdukları kirli hesap düzeniyle onları suçlu ilan etmeye çalışacaklar. Bunları, kendilerine maşa olarak tuttukları gazeteciler, troller bunları yazıyorlar” diye konuşmuştu.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***