Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, yeni anayasa tartışmalarıyla ilgili görüşlere son noktayı koydu Türkiye’nin anayasal geçmişine atıfta bulunan Uçum, Cumhuriyet dönemi boyunca kabul edilen anayasaların tarihsel önemine dikkat çekti.
Yeni anayasa tartışmalarında zaman zaman Cumhuriyet döneminin anayasal birikimine vurgu yapıldığını belirten Uçum, “1921 Anayasası Kurtuluş sürecimiz bakımından, 1924 Anayasası ise Kuruluş sürecimiz açısından misyoner anayasalardır. Hakikaten Kurtuluş ve Kuruluşun kilometre taşı olan iki anayasa tarihine sahibiz” ifadelerini kullandı.
ISLAHAT, TANZİMAT, SENED-İ İTTİFAK…
Darbe ürünü olarak nitelendirdiği 1961 ve halen yürürlükte olan 1982 Anayasalarının da anayasal tarihe eklendiğini söyleyen Uçum, Osmanlı döneminden itibaren anayasal süreçlere etki eden metinlerin de dikkate alınması gerektiğini belirtti. Uçum, bu bağlamda 1876 Anayasası’nın yanı sıra Islahat Fermanı (1856), Tanzimat Fermanı (1839) ve Sened-i İttifak’ın (1808) da anayasal hareketler açısından önemli belgeler arasında yer aldığını ifade etti.
‘SAVAŞ KOŞULLARINDA KABUŞ EDİLEN ANAYASALAR…’
Tarihsel süreç boyunca Türkiye’nin anayasal müktesebatının güçlü olduğunu vurgulayan Uçum, bu metinlerin hem olumlu hem de olumsuz yönler içerdiğini vurgulayarak, özellikle batıcılıktan etkilenen ve darbecilikten kaynaklanan olumsuz unsurların da göz önünde bulundurulması gerektiğini söyledi.
Uçum, anayasa değişikliği sürecinde geçmiş anayasaların rolüne de değinerek, “Savaş koşullarında kabul edilen veya tek parti düzenine çerçeve oluşturan anayasalardan kurucu ilkeleri korumak dışında yeni anayasa için belirleyici seviyede esin almak hem mümkün değildir hem de uygun değildir” ifadelerini kullandı.
Tarihsel birikimden faydalanmanın önemine dikkat çeken Uçum, ancak esas olanın bu birikimin günümüze taşınan kazanımlarını ve kurucu ilkelerini korumak, eksiklerden ve hatalardan ders çıkarmak olduğunu belirtti. Türkiye’nin anayasal birikiminin temel kazanımları arasında Cumhuriyet, Üniter Yapı, Laiklik, Hukuk Devleti, Demokrasi ve Başkanlık Sistemi olduğunu belirten Uçum, yeni anayasanın bu ilkeleri esas alması ve güçlendirmesi gerektiğini vurguladı.
‘YENİ ANAYASA NE 1921 NE 1924’TÜR’
Yeni anayasanın temel çerçevesine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Uçum, şu ifadeleri kullandı:
“Yeni anayasanın bu bakış açısıyla ele alındığında; tüm kurucu ilkelerimizi ve kazanımlarımızı koruyacak, sistemsel uyumu ve iç tutarlılığı sağlayacak, çağa uygun hak ve özgürlükler düzeniyle yeni kazanımlar getirecek bir içeriğe sahip olması beklenir, öyle olacağına da şüphe yoktur.”
Yeni anayasanın ruhunun geçmişte değil, gelecekte olması gerektiğini belirten Uçum, “Yeni anayasanın ruhu ne 1921 ne 1924’tür. Yeni anayasa 2023 ruhuna sahip olmalıdır ve Cumhuriyetimizin yüzüncü yılının timsali olarak görülmelidir. 2053 ve 2071 vizyonlarımıza uygun olarak geleceği de kucaklayan bir felsefeyle hazırlanmalıdır” ifadelerini kullandı.
Kaynak: Haber Merkezi
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***