AHMET KEMAL GENÇ | HABER ANALİZ
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Batı (özellikle ABD ve İngiltere), dünyada dengeleri sağlamak için büyük askeri ve ekonomik adımlar attı. Günümüzde ise Batı, Çin’in ekonomik gücünü, Rusya’nın Ukrayna’daki etkisini ve İran’ın Orta Doğu’daki stratejik varlığını sınırlamak istiyor. Bu süreçte Kürt meselesi de önemli bir yer tutuyor. Batı, bölgedeki Kürtleri kendi küresel planlarına göre şekillendirmeye çalışıyor.
Koronavirüs sonrası dünya düzeni yeniden şekillenirken Batı, Orta Doğu’daki devletleri kontrol altında tutmayı ve güç dengelerini kendi çıkarları doğrultusunda düzenlemeyi hedefliyor. Türkiye, İran, Irak ve Suriye’de yaşayan Kürtler bu planların merkezinde.
Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru (IMEC), Hindistan’dan Avrupa’ya uzanan yeni bir ticaret yolu ve Kürt bölgelerinden geçiyor. Batılı stratejistler, bu yolun güvenli hale gelmesi için bölgede faaliyet gösteren bazı silahlı grupların etkisiz hale getirilmesi gerektiğini belirtiyor. Hamas, Hizbullah ve Husilere yönelik son operasyonlar da bu planın bir parçası olarak değerlendiriliyor. PKK’nın tasfiyesinin de bu planının bir parçası olduğu belirtiliyor.
Türkiye ve yeni çözüm süreci
Türkiye’nin geçmişte Kürt meselesiyle ilgili çözüm girişimleri olmuştu. Ancak bu seferki süreç, yalnızca PKK ile değil, tüm Kürt siyasi gruplarını kapsayacak şekilde genişletiliyor. Batı’nın baskısıyla hızlandırıldığı iddia edilen bu sürecin, Türkiye’nin bölgesel dengelerde elini güçlendirmesi için kritik olduğu belirtiliyor.
2013 yılında Türkiye, Kürtlerle barış fırsatını kaçırarak baskı politikasını seçmiş ve bu durum Kürtlerin farklı aktörlerle ilişkiler geliştirmesine yol açmıştı. Bugün ise İsrail’in bölgedeki etkisini arttırması ve Kürtlerle yakınlaşması, Türkiye’nin bölgesel etkisini zayıflatma riski taşıyor. Bu yüzden Türkiye, alel acele yeni bir çözüm süreci başlatarak Kürtlerle ilişkilerini yeniden düzenlemek zorunda kalıyor.
Batı’nın ‘barış’ üzerindeki etkisi
Batı, hem Türk hem de Kürt taraflarına barış yapmaları için baskı uyguluyor. Zira onlara göre, Batı’nın, Avrasya’da kurmak istediği yeni askeri ve ekonomik sistemin zarar görmemesi için Türkler ile Kürtlerin barış içinde yaşaması gerekiyor.
Bu sadece Türkiye’deki siyasi partilere değil, aynı zamanda PKK, PDK, YNK ve SDG gibi Kürt gruplarına da yönelik bir yönlendirme olduğu belirtiliyor. Barzani’nin sürece dahil olması da bu planın bir göstergesi olarak yorumlanıyor. Ayrıca DEM partili hayetin; “Biz bu konuyu çözemezsek 70 millet dahil olacak.” söylemi de Batı’nın müdahiliğine işaret ediyor.
PKK’nın geleceğiyle ilgili süreç, Kürt hareketinin uluslararası arenada yeniden şekillendirilmesi anlamına da geliyor. Diğer grupların (Hamas-Hizbullah) askeri operasyonlarla etkisiz hale getirilmesine rağmen, PKK’ye daha farklı bir strateji uygulanıyor.
Türkiye’yi bu sürece iten bir diğer faktör ise İsrail’in Kürtlerle geliştirdiği özel ilişkiler ve İran’ın Kürt bölgelerini etkileme çabaları. Batı, Kürtleri İran’ın etkisine bırakmak istemediği için çözüm sürecini Türkiye dahil tüm taraflara dayatıyor.
Bugün Kürtlerin geleceği, küresel güçlerin planlarıyla şekilleniyor. Türkiye’nin iç siyasetteki gerilimleri, kayyım atamaları, İmralı ile yürüttüğü görüşmeler ve Suriye’deki Kürtlerle ilgili tutumu karmaşık bir süreç izlese de, genel tablo Batı’nın yönlendirdiği büyük bir proje olduğunu gösteriyor.
Bu yeni dünya düzeninde Kürtlerin rolü büyük bir değişim sürecine girmiş gib görünüyor. Artık hiçbir bölge ülkesi, Kürtlere yönelik politikalarını Batı’nın onayı olmadan belirleyemeyecek yorumları artmaya başladı.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***