15 Temmuz darbe girişimi hakkındaki AKP/Erdoğan iktidarının retoriği, şüphesiz mevcut rejim için bir inanç mesabesinde tabu olarak kabul edilmektedir. Bu retoriğe göre darbe girişimi Gülen cemaati mensubu askerler tarafından planlanmış ve uygulanmış, ancak iktidarın ve halkın direnci ile bastırılmıştır. Yine bu kabule göre Cemaat, amacı darbe yolu ile iktidarı ele geçirmek olan atipik bir silahlı terör örgütü olarak görülmektedir.
Bu retorik yoğun bir şeytanlaştırma politikası sonucunda halkın büyük bir kısmına da kabul ettirilmiştir. Yüzbinlerce masum ve hiçbir şiddet eylemine katılmamış/desteklememiş insan hakkında terör örgütü soruşturması başlatan, on binlercesini bundan mahkûm eden ve artık iktidarın bir aparatı haline gelen Türk yargısı da bu retoriği aynen benimsemiştir. Darbe girişimi Gülen cemaatine yönelik davalarda çok önemli bir role sahip. Zira mahkûm edilen bu insanlar hakkında herhangi bir suç, şiddet eylemi veya şiddet çağrısı tespit edilemedi. Bu sebeple Cemaatin gizli planı olarak kabul ettikleri ‘iktidarı darbe yoluyla ele geçirme’ hedefini bu insanların bildiği ve bunun terör örgütü suçunun manevi unsuru olduğu mahkeme kararlarında yer almaktadır.
BM KARARI İLE İKTİDARIN 15 TEMMUZ SENARYOSU TAMAMEN ÇÖP OLDU
Hal böyle olunca şüpheli darbe girişimi retoriğine halel getirebilecek en ufak bir ihtimale rejim tarafından izin vermemektedirler. Mesela 4 Ekim 2016’da çalışmalarına başlayan Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu üç aylık çalışma süresinin sonunda ek süre talebinde bulunmadığından (iktidarın engellemesi ile) 4 Ocak 2017’de hukuken sona erdi. Dönemin meclis başkanı İsmail Kahraman rapor genel Kurula teslim edilmediği için hükümsüzdür derken, Komisyon başkanı Reşat Petek (o da AKP’li) ise raporun tamamlanarak Meclis Başkanlığı’na teslim edildiğini, ancak Genel Kurulda görüşülmediğini açıkladı. CHP’li komisyon üyeleri ise kendi bilgileri dışında Rapora ilave bir bölüm konduğunu açıkladılar. Velhasıl kendi kontrollerindeki bir komisyonda bile darbe girişimi hakkında mevcut söylem ile en ufak bir farklılık istemediklerinden Raporu resmi olarak tanımadı ve yayınlamadılar.
Ancak gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır. Nitekim kendilerinin yazdığı darbe girişimi ile ilgili senaryonun/kurgunun tamamının adeta ‘çöp’ olduğu Akın Öztürk hakkında Birleşmiş Milletler Haksız Tutukluluk Çalışma Grubu’nun kararı ile tescillenmiş oldu. Akın Öztürk, hem iktidar ve hem de yargısı tarafından darbe girişiminin bir numarası olarak kabul edildiğinden bu karar ayrıca bir ehemmiyete haizdir. Kararda Çalışma Grubu, Öztürk’ün darbe girişimi sonrasında özgürlüğünden mahrum bırakılmasının, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ile Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme’ye aykırı ve keyfi olduğuna karar verildi.
ÇIRILÇIPLAK SOYULARAK ÇEŞİTLİ İŞKENCELERE MARUZ KALDI
Aslında Akın Paşa darbe girişiminin yaşandığı dönemde 1-20 Temmuz 2016 tarihleri arasında yıllık izinde idi ve darbe girişimi başladıktan sonra Hava Kuvvetleri Komutanı’nı durumu kontrol altına almak amacı ile kendisinin Akıncı hava üssüne gitmesini talep etmiştir. Yine Genelkurmay Başkanı’nın emri ile darbe gecesi darbecileri durdurmaya çalışmak için Akıncı Üssü Karargâhı ile 143. Filo’da darbeye karışan şahısların bulunduğu yer arasında üç dört kez gidip gelmiştir. Genelkurmay Başkanlığı tutuklanmasından üç gün sonra bir basın açıklaması yayınlayarak Öztürk’ün darbe girişimi gecesi emir alarak darbeyi durdurmak için Akıncı Hava Üssü’ne gittiğini belirtmiştir.
Darbe girişimi bastırıldıktan/darbeciler bundan vazgeçtikten sonra 16 Temmuz 2016’da Akıncı üssünden ayrılmış ve akşam evine geçmiş, ancak 17 Temmuz gecesi tanık olarak ifade vermek için bir davet almıştır. İfade vermek üzere Merkez Komutanlığı Karakolu’na vardığında ise hakkında bir karar olmaksızın gözaltına alınarak polis nezaretine konulmuş, kapalı bir spor salonuna götürülerek çırılçıplak soyulduktan sonra tüm televizyonlarda yayınlanan korkunç görüntülerle de alenileştirilen şekilde insan onuru ile bağdaşmayacak kötü muameleye ve çeşitli işkence biçimlerine maruz kalmıştır (uzun süre dizlerinin üzerinde durmaya zorlanmış, tırnaklarına asit dökülmüş, ciddi şekilde dövülmüş, yiyecekten mahrum bırakılmış, tuvaleti kullanmasına izin verilmemiştir). Bu durum baro avukatı tarafından belgelemiştir.
GEREKÇELİ KARAR GRAMER HATALARINA KADAR İDDİANAME İLE AYNIYDI
18 Temmuz 2016 tarihinde tutuklandıktan sonra 26 Mayıs 2017 tarihine kadar 10 ay 8 gün boyunca katı tecrit koşullarında tutulmuş, 31 Mart 2017 tarihli iddianamede darbe girişiminin lideri olmakla suçlanmış, Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 20 Haziran 2019 tarihinde 141 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına ve binlerce yıl hapis cezasına çarptırılmıştır. Gerekçeli karar gramer ve noktalama hatalarına kadar iddianamenin bir tekrarından ibaretti. Mahkeme, tekrarlanan işkence şikayetleri hakkında hiçbir işlem yapmadığı gibi, işkence yoluyla elde edilen ifadeleri ve delilleri dava dosyasından çıkarmamış, sanık ve tanıklardan alınan ifadeler yokmuş gibi gerekçeli kararı kaleme almıştır. Mahkeme ayrıca önemli tanıkları, sanıkların ve avukatlarının bulunmadığı kapalı bir oturumda özel olarak dinlemiş, sanıklar ve avukatların onlarla yüzleşmesi ve soru sormasına izin vermemiştir. Darbe gecesine ait çeşitli kameraların 319 saatlik kaydından sadece 101 saatlik görüntü sanıklarla paylaşılmıştır. O gece ölen 141 kişi hakkında otopsi veya balistik incelemesi yapılmamıştır. Mahkeme aynı zamanda müşteki konumundaki kişileri bilirkişi olarak atamıştır. Yargılamalar sırasında sanıklar öfkeli bir kalabalığın önünde 100 metreden fazla yürümek zorunda bırakılmış, kendilerine sürekli hakaret edilmiştir.
BÜTÜN DELİLLER LEHİNE OLDUĞU HALDE DARBENİN 1 NUMRASI İLAN EDİLDİ
Hükmü veren 17. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı, bazı sanıklar hakkında ilk tutuklama kararını veren hâkim olup, Polis Akademisi tarafından düzenlenen bir çalıştayda ‘Gülen grubuyla mücadele ederken somut delil sunmaya gerek olmayacağı ve en ufak bir şüphe bile varsa Devletin bundan yararlanması gerektiği’ yönündeki ifadeyi onaylamış, kararı verdikten hemen sonra ödüllendirilerek Yargıtay üyesi yapılmıştır.
Böylesi bir hâkim ve mahkemeden; böylesi bir soruşturma ve yargılamanın sonucundan adil ve hakkaniyete uygun bir karar çıkmasını kimse bekleyemez. Kararı okuduğunuzda Akın Paşa’nın bütün deliller lehine olduğu halde aklın kabul etmeyeceği şekilde darbenin bir numarası olarak suçlandığını görebiliyorsunuz.
Netice itibariyle Çalışma Grubu kararında, Öztürk’ün gözaltına alınmasında bir suçüstü durumunun bulunmadığını, darbeyi önlemeye çalıştıktan sonra evine dönmüş olduğunu ve Akıncı Hava Üssü’nden ayrıldığı zaman ile ifade vermeye çağrıldığı zaman arasında herhangi bir suç faaliyetinde bulunduğuna dair bir gösterge bulunmadığını not ederek gözaltına alınması ve tutuklanmasının keyfi olduğu sonucuna varmıştır.
İŞKENCE İLE ELDE EDİLEN İFADELER DELİL OLARAK KULLANILDI
Adil yargılanma hakkına ilişkin olarak ise Çalışma Grubu; Öztürk’ün ceza yargılamasının kritik bir aşamasında avukat tutma hakkının ihlal edildiğini, dosyaya erişiminin kısıtlandığını, uzun/aşırı tecrit uygulandığını tespit etmiş, Öztürk’ün mahkumiyetinde baskı altında ve işkence ile elde edilen tanık ifadelerinin kullanıldığına ilişkin iddialarını hükumet tarafından çürütülemediğini ve bundan ciddi endişe duyduğunu ifade ederek ‘Böyle bir uygulama yalnızca hukuki ve ahlaki standartları ihlal etmekle kalmayacak, aynı zamanda tüm yargı sürecinin inandırıcılığını ve güvenilirliğini de zedeleyecektir. Bir ceza davasında böyle bir delile izin verilmesi, adaletin ciddi şekilde yanlış tecelli etmesi anlamına gelecektir. Daha da önemlisi, bu ilkeler sadece sanığın kötü muamele mağduru olduğu durumlarda değil, aynı zamanda üçüncü tarafların etkilendiği durumlarda da geçerlidir ve adaletin bütünlüğünün her durumda korunmasını sağlar.’ demiştir. Sonuç olarak Çalışma Grubu, adil yargılanma hakkına yönelik ihlallerin, tutukluluğuna keyfi bir nitelik kazandıracak kadar ağır olduğunu tespit ederek özgürlüğünden mahrum bırakılmasının III. kategori kapsamında da keyfi olduğuna karar vermiştir.
Kararda Çalışma Grubu hükumetten, Öztürk’ün sağlık durumuna ilişkin endişeler nedeniyle “acil eylem” prosedürünü başlattığını belirterek durumunun gecikmeksizin düzeltilmesi için gerekli adımların atılmasını, derhal serbest bırakılarak kendisine uygun bir tazminat ve diğer telafi haklarının tanınmasını, neden olunan ihlallerin bağımsız bir şekilde soruşturulmasını ve sorumlu olanlara karşı tüm uygun önlemlerin alınmasını talep etmiştir.
SİSTEMATİK ÖZGÜRLÜKTEN YOKSUN BIRAKMA İNSANLIĞA KARŞI SUÇ
Kararda son yedi yılda Türkiye’de keyfi tutuklamalarla ilgili yapılan başvuru sayısında önemli bir artış olduğunu kaydederek, tüm bu davalarda takip edilen yöntemle ilgili ciddi endişelerini dile getirmiş ve uluslararası hukukun temel kurallarını ihlal eden yaygın veya sistematik özgürlükten yoksun bırakma uygulamalarının insanlığa karşı suç teşkil edebileceğini hatırlatmıştır. Ayrıca 2006’dan bu yana Türkiye’ye resmî ziyarette bulunmadığı belirtilerek mevcut durumun incelenmesi için bir ülke ziyareti yapma arzusu yinelemiştir
Darbenin bir numarası olarak lanse edilen bir kişi hakkındaki yargılamanın bütünüyle sorunlu olduğu; aleyhinde delil olmaksızın, işkence altında alınmış ifadelerle, savunma hakkı tanınmadan hüküm aldığı bir uluslararası kuruluş tarafından tescillenmişken, darbenin kendisi hakkındaki hükumet tezi de artık inandırıcılığını yitirmektedir.
Bu dava şunu göstermektedir: kurgu mahkemelerde bir tiyatro gibi oynanarak karara bağlanan bu davalar, gerçek bir mahkeme veya bağımsız bir kurumun karşısında çıkarıldığında lime lime dökülmektedir. Bu nedenle olsa gerek bu davalar bir oldu bittiye getirilerek tamamlanmış, gerçek bir yargılama yapılarak suçlular bulunmaya çalışılmamıştır. Bindirilmiş kıtaları hiçbir inandırıcılığı olmayan hikayeler ile ikna edebilirsiniz, ancak başında ifade ettiğim gibi gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır ve gerçekler ortaya çıktıkça darbe girişimi hakkındaki hikâyenin hiçbir hükmü kalmayacaktır.
KRONOS
17 Şubat 2025 GÖRÜŞ
Kaynak: Kronos
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***