AGIRÎ – Patnos Cezaevi’nde darp edilen 3 kadın tutsağı ziyaret eden avukat Ruken Keskin, “Aradan dört gün geçmesine rağmen vücutlarında işkence izleri hala duruyordu” dedi.
Agirî’de bulanan Patnos L Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan 3 kadın tutsak, 18 Aralık 2024 tarihinde gardiyanların fiziki şiddetine maruz kaldı. Tutsakların aileleri aracılığıyla yaptığı çağrının ardından İnsan Hakları Derneği (İHD) Agirî Şube üyesi ve avukat Ruken Keskin, cezaevini ziyaret ederek tutsaklarla görüştü.
Yapılan görüşmeyi aktaran Ruken Keskin, “Bana en çarpıcı gelen şey yaşanan psikolojik şiddetti. Uğradıkları işkenceyi anlatırken bile hala bunun etkisinde oldukları görülüyordu. Her 3 tutsağın da işkenceye uğradıkları net bir şekilde ortadaydı. Patnos Cezaevi daha öncesinde de defalarca hak ihlallerin olduğu ve bu yönde raporların olduğunu biliyoruz. İşkenceye uğradıktan 4 gün sonra görüşme yapmamıza rağmen hala tutsakların vücutlarının çeşitli yerlerinde morluklar görülüyordu. Hala bileklerinde kelepçe izleri görülüyordu” dedi.
Avukat Ruken Keskin
RAPOR VERİLMİYOR
Yaptıkları görüşmede kadınların 40’tan fazla gardiyanın kendilerine şiddet uygulandığını aktaran Ruken Keskin, “Tutsaklar ‘40-50 gardiyan tarafından 3 saat boyunca dayak yedik’ dediler. Şiddette maruz kalan kalp hastası kadın hastaneye kaldırılıyor. Tutsaklar fiziki şiddete uğradığına dair hastanenden rapor istiyor ancak tedavisi kalp rahatsızlığı üzerinden yapılıp cezaevine getiriliyor. Şiddete maruz kalan kadınlar cezaevi revirine gitme talepleri üzerine revire götürülüyor. Revir kapısı önünde de işkence ve bağrışmalar sürüyor. Bu sesleri doktorun duymaması mümkün değil. Doktorun, ‘Darp edildiniz mi? diye sorusuna tutsaklar ‘Siz duymadınız mı sesleri?’ demesine rağmen doktor darp raporunu tutsaklara vermiyor. Cezaevi reviri önünde devam eden işkence ve doktorun duymaması imkansız bir durum olmasına rağmen darp raporun verilememesi bir korku kültürüne dayanıyor. Korku kültürü; sizin yemin ettiğiniz meslek ilkelerini ve yeri geldiğinde insaniyetinizi dahi elinizden alabiliyor” diye konuştu.
‘DAHA SORUŞTURMA AÇILMADI’
Cezaevlerinde bu kadar hak ihlali ve işkence yaşanmasının temelinde cezasızlık politikası yattığını dile getiren Ruken Keskin, “Orada ‘dur’ diyebilecek bir yasa olmasına rağmen bu yasaların uygulanmaması söz konusudur. Olayın üzerinden iki hafta geçmesine rağmen hala soruşturma başlatılmadı. Suç duyurusunda bulunduk ancak bunca zamana rağmen hala soruşturma numarası dahi verilmedi. İşkence şikayeti zamana yayılarak, yaraların iyileşmesini bekliyorlar. İki hafta sonra işkence izlerinin tamamen kaybolabilir. Buna rağmen ne bir hastane sevki ne de bir soruşturma numarası verilmiş değil. Bırakın etkili bir soruşturma yürütülmesi hala soruşturma başlatılmadı. Bu tür durumlar işkencelerin tekrarına yol açar ve yarın başka işkencelerin olacağının işaretidir. Bu nedenle etkili bir soruşturma başlatılması ve yargının hızlıca devreye girmesi gerekir” şeklinde konuştu.
‘CEZASIZLIK POLİTİKLARI BİRBİRİNİ BESLİYOR’
Cezaevinde yaşanan hak ihlallerine karşı birçok insan hakları kurumunun raporlar tuttuğunu ancak tutulan raporların ise dikkatte alınmadığına dikkat çeken Ruken Keskin, “Bu kurumlar aylık, yıllık olarak düzenli olarak hak ihlallerini takip ederek tarihe not düşürüyor. İşkence denildiği anda insanların tüyleri diken diken olması gerekirken artık işkence bizim için bir normalleşme gibi oldu. ‘Patnos cezaevinde işkence var’ denildiğinde biz hukukçular olarak da normalmiş gibi geliyor. Çünkü defalarca olmuş. Kurumlar hazırladıkları raporları daha fazla gündeme getirmesi gerekiyor. Patnos cezaevinde darp edilen 3 tutsağın darp raporu almaması aslında yargı yolunu kapatmaktır. Cezaevinde kamera kayıtlarını silinmesi, delillerin yok edilmesi, elimizi, kolumuzu bağlıyor. Her ne kadar raporlar hazırlasak da etkin bir soruşturma açılmadığı için raporlar sadece yazılı ve tarihe not düşmekten öteye geçmiyor. Bir hak ihlaline sessiz kalmak aslında diğer hak ihlallerin yaşanmasına neden oluyor. Maalesef bu cezasızlıklar birbirini besleyen durumlar ortaya çıkartıyor. Bu konuda kamuoyuna çok önemli bir görev düştüğüne inanıyorum. İşkence ve hak ihlallerini kanıksama yerine bu olayları içselleştirmek ve kamuoyu baskısı oluşturma gerektiğini düşünüyorum” diye ifade etti.
MA / Mehmet Güleş
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***