WAN – Eğitim Sen Wan Şubesi Eğitim Sekreteri Lokman Babat, MESEM’lerin tarikatlar ve sermayedarlar için ucuz işgücü merkezlerine dönüştüğünü söyledi.
Gelişmişlik farklarına bakılmaksızın çocuk işçiliği tüm ülkelerin başlıca sorunları arasında yer alıyor. 15 yaş üstü çalışan çocuklar ile birlikte toplam çocuk işçi sayısı Türkiye’de 1 milyonu geçiyor. 2024 yılında çıraklar dahil edilerek yapılan hesaplamada çocuk işçi sayısı 1 milyon 312 bin 344’e yükselirken, 2020-2021-2022 AKP’nin iktidarında 191 çocuk işçi yaşamını yitirdi. 2023 yılı ve 2024 yılının ilk 5 ayında 80 çocuk işçi yaşamını yitirdi. Küçük yaşta çalışma hayatına katılan çocuklar, eğitimden yoksun kalırken aynı zamanda fiziksel ve psikolojik gelişimleri de olumsuz etkileniyor. Özellikle devletin ucuz iş gücü ve çocuk işçiliğinin de önünü açtığı Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM) ise sürekli gündemdeki yerini koruyor.
Çocukların, işverenlerin ucuz işgücü durumuna geldiğini vurgulayan Eğitim-Sen Wan Şubesi Yüksek Öğretim ve Eğitim Sekreteri Lokman Babat, MESEM ve ÇEDES’in eğitim adı altında yürütülen uygulamaların aslında çocukları tarikat ve patronlar için ucuz iş gücü olduğunu vurguladı.
ÇOCUK İŞÇİLİĞİ
Çocuk işçiliğinin bilimsel olarak 18 yaşından küçük olup herhangi bir yerde çalışan bireyler olduğunun altını çizen Babat, “Türkiye’de çalışan çocuklar tam anlamıyla kayıt altına alınmış değil. Okul çağında okulu tamamen bırakıp çalışıyorsa çocuk işçidir. Son dönemlerde Milli Eğitim Bakanlığının çıkarmış olduğu MESEM’le birlikte kayıtlı olan ve bu durumu eğitimin bir parçasıymış gibi gösterilen çocuk işçiliği var. Tam olarak kayıt altına alınmış değil. Sadece Milli Eğitim Bakanlığının verileri ile MESEM’e dahil olan çocukları sayabiliriz. Çıraklık kursları da var ve burada da yine aynı şekilde çocuk işçiliği mevcut. Sanayi, inşaat ve hatta bazı fabrikaların makine başında çalışan çocuklar olduğunu görüyoruz. Bu durumu MESEM’de kayıtlı olup hayatlarını kaybeden çocuklardan biliyoruz. İş kazaları denilen ama iş cinayetleri olarak gördüğümüz kazalarda ölen çocukları görüyoruz. Aslında hiç olmaması gereken yerlerde, alanlarda çalışan çocuklar bu durumu bize net gösteriyor” dedi.
‘YASAYI UYGULAMAYANLARA YAPTIRIM UYGULANABİLİR’
Çocuk işçiliğini önlemek için hem Türkiye’de hem de uluslararası düzenlemeler olduğunu fakat bu yasaların uygulanmadığını belirten Babat, “Avrupa’nın birçok yerinde MESEM’e benzer projeler var ama oradaki koşularda çocuklar gerçekten meslek ediniyor ve emekleri sömürülmüyor. Şöyle bir önlem alınabilir; belki de yasayı uygulamakta eksikliğe düşen her kurum kuruluş ya da işletmeye yaptırımlar uygulanırsa bunun önüne geçilebilir. Ya da uluslararası sözleşmeleri uygulamayan devletlere yaptırımlar uygulansa çocuk işçiliğinin önüne geçilebilir. Çocuk işçiliğini önlemek için belli kurumlardan ziyade devletin bunu engelleyecek politikalar üretmesi gerekiyor. Eğitim alanında bizlerin kanayan yarası durumuna gelmiş MESEM de direkt devlet tarafından kurulduğu için bu sorunun giderilebilmesi açısından umutlu değiliz. MESEM uygulaması eğitim adı altında yapıldığı için devlete göre eğitimde aksama olmuyor. Fakat 5 günlük okul sürecinde 4 günü iş yerinde 1 gün ise okulda geçiriyorlar. İşletmeler onları okuldaki 1 günün dışında hafta sonu da çalıştırıyor ve bunun takibi okul tarafından yeterince yapılmıyor. Yasal olarak çalışması gereken alanın dışında çalıştırılıyor ve hayati durumu riske giriyor” diye belirtti.
‘DEVLET ELİYLE ACI BİR TABLO YAŞIYORUZ’
Topluma bilinçli bir yoksulluk dayatıldığını ve ailelerin de mecbur kalarak çocuklarının MESEM’de çalışmasına rıza gösterdiğini söyleyen Babat, “Çocuğun yeri okuldur’ bilincine sahip olmayan aileler bunu destekleyen tutumlar sergileyince çocuklar patronların ucuz iş gücü haline geliyor. Çocuklara ticari gözle bakılıyor. Son zamanlarda MESEM ve ÇEDES gibi uygulamalara çocukları patron ve tarikatlara hazırlayan onları oraya yönlendiren bir eğitim sistemi oluşmuş. Çocuklar temel derslerden sadece 2’sini alıyorlar. MESEM’de şu ana kadar hayatını kaybetmiş ve kayıtlara geçen 12 çocuk var ve MESEM’de kayıtlı çalışan 480 bin öğrenci var. Devlet eli ile bu acı tabloyu yaşıyoruz. Maddi külfeti yüksek olan eğitim ve sınav sistemleri aileleri çocukları okuldan almaya ve çalıştırmaya yönlendiriyor. MESEM sistemi aslında kölelik sistemidir. Bu toplumun geleceğini yoksulluğa ve karanlığa hapsediyorlar. Devletler ve sistemler çocuğun mutluluğu ve sağlığından sorumludur. Bunu korumayı amaç edinmelidir. Ama şu an yaşanan gerçeklik bu değil” diye konuştu.
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***