Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı (İBB) Ekrem İmamoğlu “Bizzat cumhurbaşkanının bilgisinde yürüyen İstanbul operasyonlarının gayesi belli ve nettir” dedi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile İBB ve TBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, bugün CHP Genel Merkezi’nde bir araya geldi. Daha önce planlanan toplantının gündeminde Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat’ın gözaltına alınması da vardı. Özel ile İmamoğlu, görüşmelerinin ardından İstanbul’da durumu yakından takip eden CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, Genel Başkan Yardımcıları Gökan Zeybek, Sevgi Kılıç ve Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır ile çevrimiçi toplantı yaptı. Ardından Özel ile İmamoğlu, genel merkezde ortak basın toplantısı düzenledi.
İmamoğlu, görüşme sonrası şu açıklamaları yaptı:
“Ne yazık ki Türkiye bugün yine çok üzücü bir sabaha uyanmıştır çünkü yargıyı zedeleyen ve yargı tacizini hayatımıza en derin biçimde sokmakta tereddüt etmeyen bir kısım uygulamalar hayatımıza girmeye devam ediyor. Bugün Beşiktaş’ta Belediye Başkanımız Sayın Rıza Akpolat’a yapılan müdahale kesinlikle yargı, hukuk, adalet, insan hakları gibi hiçbir hususa uygun değildir. Aynı 80 gündür tutuklu olan Esenyurt Belediye Başkanımız Ahmet Özer’in memurlarına yönelik de gözaltı kararı geldi ve aynı uygulamalar orada da sürdü.
“Türkiye’yi çok geriye götüren bir uygulama, itibar suikastı”
Basına yansıyan bilgilere göre bu gözaltı işlemlerin gerekçe olarak temelde ihaleye fesat karıştırma iddiası sunuluyor. İddia edildiği gibi Beşiktaş Belediyemize ‘ihaleye fesat’ nedeniyle suçlama yapılıyorsa uygulamanın başka türlü olması lazım çünkü belediye başkanımızın gözaltına alınmaması lazım. Niçin Belediye Başkanımız Rıza Akpolat’ı gözaltına alıyorsunuz? 5018 Sayılı Kanun’a göre belediye başkanları ihale ve harcama yetkilisi değildir. İhale ve harcama yetkilisi birim amirleri, müdürler, belediye başkan yardımcıları, daire başkanlarıdır. Hal böyleyken belediye başkanlarını hem de il dışında ziyaret ettiği babasının evinde apar topar gözaltına almak tamamen hukuk, ahlak dışı bir uygulamadır. Açıkçası bir insan ailesinin yanındayken bu şekilde korkutarak, saat 04.30’da kapıları çalarak tehdidiyle süreci sürdürmek büyük bir problemdir, Türkiye’yi çok geriye götüren bir uygulamadır. Kesinlikle itibar suikastıdır. Belediye başkanı da gözaltına alınan başkan yardımcısı ve devlet memurları da elbette dokunulmaz değildir. Hukuka uygun biçimde sorgulanabilir, ifadeleri alınabilir lakin şafak vakti evleri ve belediye basılarak operasyona tabii tutulacak nitelikte insanlar değillerdir. Varsa sıkıntılı bir durum, bu insanlar savcılığa davet edilir, onlar da koşa koşa gider.
“İBB Başkanı’yla görüşemeyen bir başsavcı olarak görevini yapmaya devam ediyor”
23 yıldır şafak vakti operasyona uğrayan bir AK Partili belediye başkanı ya da herhangi bir yetkilisini gördünüz mü? İstanbul’da 25 yıl İBB’yi yöneten ve onlarca yolsuzluğunu, kamuyu zarara uğrattığını belgeleriyle ortaya çıkarttığımız, sorumlulara operasyon düzenlendiğini gördünüz mü? Tam aksine bu dosyaların sorgulanması ve teftişinin derinleştirilmesi şikayetimize rağmen engellendi ve yıllardır İçişleri Bakanlığı’nda üstü kapatılarak durduruldu. AK Partili belediye başkanları çok muteber insanlar, sütte leke var ama onlarda yok; tüm sorunlar, lekeler CHP’li belediye başkanlarında öyle mi? Bunlar bir de hala partilerinin önünde adalet ismini saklıyorlar. Bizim belediye başkanı arkadaşlarımıza yaptıkları muamele aslında milletin iradesine yapılmış muameledir. Elinize neye attıysanız kirlettiniz. Ne yazık ki ülkemizde her vatandaşımızın sarılacağı en üst makam olan adaleti dahi zayıflattınız, kirlettiniz.
Bu itibar suikastlerinin devam etmesi ve bir organize süreç haline getirilmesi için İstanbul’a da CHP’li belediye başkanlarına kayyım atamak için veya bu tür operasyonlar düzenlemek için koordinatör başsavcı atadınız. İBB Başkanı’yla görüşemeyen bir başsavcı olarak görevini yapmaya devam ediyor çünkü İstanbul’a adalet dağıtmak için atamadığı net. Atandığın ve görev yaparken mensubu olduğun yargı camiasına veya adalet sürecine yakşan hamleleri değil, bir kişiyi memnun etme çabası içerisinde görevini yaptığını üzülerek takip ediyorum. 16 milyon insanın temsilcisiyle dahi görüşememe cesaretsizliğini gösterirken adaletli olma konusunda cesur olmanızı size tavsiye ediyoruz. Yargının bu çok önemli makamına oturan şahıs, ne yazık ki bütün bu uygulamaları talimat biçiminde ve organize bir şekilde yürütmektedir ve bunu şehvetle yapıyor. Tek gayesi var, İstanbul’da CHP’li belediye başkanlarına itibar suikastları düzenlemek. Bundan elbette ki İBB ayrı değildir. Yürüdüğü yolun bu yol olduğunu görmekteyiz. Aylardır çok sayıda ihale dosyalarımızı aldılar, didik didik ettiler. Savcı, polisi yolluyor, dosyaları polisle aldırıyor. O kadar şaşkınlar ki aynı ihaleyle ilgili bir dosyayı görevlendirilen başka bir savcı bir daha istiyor. Bu kadar şehvetli ve hararetli bir şekilde hedefine İBB’yi, Ekrem İmamoğlu’nu koymuş bir şekilde çalışıyor.
“Esenyurt Belediyesi için yaptığınızı TBMM için de yapacak mısınız”
Basına yansıyan savcılık bilgilendirmesinden anladığımız kadarıyla bir kişi suç örgütü lideri olarak lanse ediliyor. Esenyurt operasyonu da o kişiyle ilgili şirkete bağlanıyor. Suçlamalar uzuyor. Bu şirket, İBB’nin iştirak şirketlerinin de bazılarının ihalesini kazanmıştır. Bu ihalelerin tamamı açıktır. Bu ihale dosyaları da birkaç ay önce İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından belediyemizden alınmıştır. Esenyurt’ta bu sabah yapılan operasyona kılıf olarak bu şirket gösteriliyor ise buradan da İBB’nin iştiraklerine uzanacak bir operasyon planı yapıyorsanız Türkiye’nin bilmesi gerekenler var. Söz konusu şirket sadece CHP’li belediyelerden ihale almamıştır. Yargıtay, TBMM, THY, çok sayıda kamu hastanesi ve üniversiteler, Trabzon Büyükşehir Belediyesi, devlet havalimanı işletmeleri, Elektrik Üretim AŞ. gibi onlarca kamu kuruluşu ve AK Partili ilçe belediyelerinden ihale almıştır. Esenyurt Belediyesi için yaptığınızı, kafanızda başka şafak operasyonları var ise TBMM için de yapacak mısınız?
Sayın Cumhurbaşkanım, gönderdiğiniz başsavcı beye bir sorun: Bu şirketin devlet kurumlarından aldığı ihaleleri de inceleyecekler mi? Öyle olmalı çünkü şahsa ‘Suç örgütü lideri’ diyor savcılarınız, iddianame bu. Diğer devlet kurumlarında da iş almış olan bu kişiyi o devlet kurumlarında ona işi veren kurumların en başındaki insanları aynı şekilde ifadeye alacak mı? Bunu söylerken o zaman TBMM’ye de THY’ye de, Yargıtay’a da bu suç örgütü ihale vermiş ve bunu hemen uygulamasını isteyin kendisinden. Cumhurbaşkanımız iyi bilir, kendisi belediye başkanlığı yapmış birisi. Belediye başkanı ihale yetkilisi değildir. Sayın Cumhurbaşkanım, sizin belediye başkanlığınız döneminde pek çok yöneticinin ihaleye fesat iddiasıyla hakim karşısına çıktığını iyi hatırlarsınız ama siz çıkmadınız çünkü yasa belli. Ama bugün yönettiğin Türkiye’de kanun ve nizam kalmadı ve bunu mumla arar olduk. Belediyeleri zedelediğiniz zaman devleti zedelersiniz.
“Sanmasınlar ki sandığı dizayn etmelerine izin vereceğiz”
31 Mart seçimlerinde ana muhalefet partisi haline dönüşen AK Parti’nin kızgınlığı bizzat Cumhurbaşkanlığının bilgisinde yürüyen İstanbul operasyonlarının gayesi bellidir ve nettir. Türkiye’ye alternatif yönetim tercihini kazandıran, milletin beğeni ve takdirini toplayan CHP’li belediyeleri algı operasyonlarıyla karalamak ve halkın gözünden düşürmek, itibarsız hale getirmek ve tam bir itibar suikastı yaparak o insanları lekemek… Sandıklarda da anketlerde de yenik düştüklerini gördükçe intikam hırsları artmakta, buna geçit vermeyeceğiz. Başta Genel Başkanımız olmak üzere bütün CHP’liler ve vatandaşlarımız bu haksız ve hukuksuz uygulamalara asla geçit vermeyecekler. Ne yaparsanız yapın bu milletin gözünde de kalbinde de yer etmeye, iyi hizmetlerimizle vatandaşımızın yanında olmayan devam edeceğiz. İlk seçimde de sizi oradan indirmeye, milletin iktidarını kurmaya kadir olduğumuzu göreceksiniz. Siyasi saldırıya siyasi karşılık vermek konusunda kararlıyız. Genel Başkanımız, partimizin bütün yöneticileri kol kolayız. Sanmasınlar ki sandığı dizayn etmelerine izin vereceğiz.”
Açıklamanın ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan İmamoğlu, İçişleri Bakan Yardımcısı’nın kardeşinin de gözaltına alınanlar arasında olduğu ve bu kişinin İBB personeli olduğu iddialarına ilişkin olarak, “Bizde 20 yıllık çalışan, çalıştığı birini dün akşam eşi arıyor, ailevi bir meseleden dolayı bir haftalık izin istediğini ve bugün işe gelemeyeceğini bildiriyor. Böyle ilginç bir talepten sonra da gözaltına alınmış kişilerin arasında ismini görerek biz de öğrendik” ifadesini kullandı.
İmamoğlu’ndan sonra kürsüye çıkan Özgür Özel’in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
“Yeni bir haftaya başlarken iktidarın yarattığı kirli bir gündemle meşgulüz. Türkiye’nin bu kadar konuşulacak sorunu, çözülecek bu kadar derdi varken böyle gündemlerin yaratılmasını sorunlu ve milletle gönül bağı kopmuş bir iktidarın itirafı olarak nitelendiriyorum. Bugün sabah, Beşiktaş Belediye Başkanımız Rıza Akpolat’ın ikametgahının polisler tarafından sert şekilde kapısı çalındı ve içeride uyuyan yaşlı annesi telaşla kapıya koştu. Kim olduğunu sordu. ‘Aç polis. Yoksa kırarız’ dedi. Teyzem kapıyı açtı korkan gözlerle. ‘Rıza Akpolat’ı almaya geldik’ dediler. Teyze dedi ki ‘Evladım Rıza yok ki. O, babasının yanına Balıkesir’e gitti. Orada bulabilirsiniz. Arayalım, söyleyelim, gelsin.’ Bu sefer Balıkesir’deki baba ocağına jandarmalar gittiler ve bildiğiniz sahneler yaşandı.
“21 yıl hapis almış olan birisi ikametgah bildirdi diye serbest ama Akpolat gözaltına alınıyor”
Geçen hafta sizlerin haberlerinden okuduk. MHP’nin Osmaniye Belediye Başkanı, 21 yıl hapis cezası aldı, bir gün tutuklu kaldı, sabit ikametgahı olduğu gerekçesiyle salıverildi. Şimdi Yargıtay aşaması bekleniyor. 21 yıl hapis almış olan, şu anda görevde olmayan birisi sadece sabit ikametgah bildirdi diye serbest ama Rıza Akpolat evine gidiyorlar, bulamıyorlar, babasının evinde gözaltına alınıyor, polis arabasıyla İstanbul’a naklediliyor. AK Parti’nin kıymetli seçmenlerine şunu hatırlatırım: F… operasyonlarından sonra Tayyip Erdoğan, ‘Bazı arkadaşlarımız yoruldu. İstifa etsinler’ demişti. Kimi güle oynaya, kimi ağlaya ağlaya istifa ettiler. O süreçte Tayyip Bey istifası gecikenler için, ‘Onlar gereğini yapmıyorsa biz gereğini yaparız’ demişti. Bir partinin genel başkanının bir belediye başkanına, ‘İstifa et. Gereğini yaparım’ deme yetkisi yok. Çok çok partiden atarsın. Ama gereği şöyle yapılabilir: Eğer terör örgütü üyesiyse ya da yolsuzluk yapmışsa onu yargılarsın, suçlu bulunduğu kesinleşirse görevden alınır, yerine de belediyeden yeni birisi seçilir. Ama ona, ‘İstifa et yoksa bunu yaparım’ denmez.
“Tayyip Bey’e yapılmayan hukuksuzluğu, bugün CHP’li belediye başkanlarına uyguluyor”
Hepsi istifa ettiler. Bir tanesi hakim karşısına çıkmadı, bir tanesi emniyete çağrılmadı. Bunlar F…’cüydü ise niye bıraktın? Bunlar yolsuzluk yapmıştı ise niye bıraktın? Kendi belediye başkanlarına, ‘İstifa et kurtul’; bizim belediye başkanımıza ihale yetkilisi olmadığı halde… Tayyip Erdoğan’ın kendi döneminde, İBB’nin birçok bürokratı ihaleye yolsuzluktan yargılandı, Tayyip Bey emniyete dahi çağrılmadı. Çünkü herkes bilir ki bu kadar büyük bir yapıda, yapılan ihalelere kim imza atıyorsa o mesuldür. Ama o gün Tayyip Bey’e yapılmayan hukuksuzluğu, bugün Tayyip Bey CHP’li belediye başkanlarına uyguluyor. Çağırdınız da gelmedi mi?
“Memnuniyet anketlerinin yarattığı karın ağrısını gidermeye çalışıyor”
Operasyon, BELTAŞ şirketinin bir ihalesi için, belediye başkanının evini arıyor, odasını arıyor. Neden? Bir tek derdi var: Bu bir siyasi operasyon ve Rıza Akpolat’ın şahsında partimizin kurumsal kimliğini itibarsızlaştırmaya çalışıyor. Onun hazmedemediği şu: Beşiktaşlılar sandığa gittiler 31 Mart’ta Rıza Akpolat’ın aldığı rekor oy, belediye meclisinde neye yansıdı? 31’de 31 CHP. Beşiktaş halkı, AKP-MHP birlikteliğine 31’de bir tane belediye meclis üyeliği bile vermedi. İşte bunu hazmedemeyen bir hazımsızın, İstanbul’a görevlendirdiği kişi eliyle alamadığı belediyelere operasyon yapıp itibarsızlaştırma, görülmemiş belediye memnuniyet anketlerinin yarattığı karın ağrısını böyle gidermeye çalışıyor.
“Suçu olan biri varsa sorgularsın, yargılarsın, cezasını verirsin”
Millete, ‘Sen seçtin ama bak memnunsun ama aslında bunlar ihaleye fesat karıştırmış.’ Suçu olan biri varsa sorgularsın, yargılarsın, cezasını verirsin. Ama bu işin Rıza Akpolat ile ne alakası var? Sen daha önce Ataşehir Belediye Başkanımıza aynı şeyi yaptın. Yargılandı, süreçler tamamlandı. O gün neler söylüyordunuz? Ne iftiralar, ne hakaretler… Sonra Ataşehir’de yine seçim yapıldı, yine CHP kazandı. Beşiktaş’ta seçim yapıldı, CHP kazandı. Yalova’da belediye başkanımızı başkasının yaptığı şeyden ve kendi ihtar ve ihbar ettiği halde yargıladınız. Üç kere bilirkişi, ‘Göreve iade edilmelidir’ dedi, yapmadınız. Seçime kadar salladınız. Yalova’da sandığa gidildi. Ne oldu biliyor musunuz? Yalova’yı yine CHP kazandı. Belediye meclis çoğunluğunu da içinden AK Partili seçip vekiline yönettiriyordun. Senden aldı CHP’ye verdi.
“Kendini sirkte gören, sirk yöneticisi sanan varsa biz onun sirkinin oyuncusu değiliz”
Hala mesajı almadınız mı? Hala millet ne diyor anlamadınız mı? ‘Ben karar veririm’ diyor. ‘Burası bir sirk. Herkes verilen rolü oynayacak, ahali izleyecek. Sirkin yöneticisi de Tayyip Erdoğan.’ Böyle bir kurgu yok. Kendini sirkte gören, sirk yöneticisi sanan varsa biz onun sirkinin oyuncusu değiliz. Biz milletin görevini yapan kamu görevlileriyiz. Anayasa’da tanımlı, hakim güvencesinde seçimlerin sonucunda verilen resmi görevleri yapıyoruz. Devlet içinde ikilik olmaz, ikirciklik olmaz, çifte standart olmaz. Bir tarafta kendi kurduğu yapılarda kendilerinin, bakanın kocasının bulaştıkları ortada. Oralarda tık yok. Dönüyorlar, buralarda sabah 04.30’da kapı kırıp algı yapmaya çalışıyorlar. ‘Açmazsan kırarız’ diyerek teyzemi korkutuyorlar. ‘Çağırayım gelsin’ deyince ‘Biz alırız’ diyorlar. Çünkü onlara verilen talimat, ‘Suçluymuş gibi götür.’ Sonunda suçlu olmadığı açığa çıkacak ama arada ‘Suçluymuş gibi yapın, bir algı yaratın.’ Bu gerçekten kabul edebileceğimiz bir mesele değildir.
“Sen yenildin, CHP kazandı. Yetki sana verilince baş tacı, verilmeyince alaşağı”
Herkes aklını başına alacak, ayağını denk alacak. Bu işler doğru işler değildir. Bugüne kadar bir sefer AK Parti’nin muhatap olmadığı şafak operasyonuyla CHP’li belediyeler niye muhatap oluyorlar? Muhatap olma sebepleri bu, arkamda yazıyor. CHP, Türkiye’nin birinci partisi. Hazmedemediği bu. Yenilmiyordu, sırtı yere gelmiyordu. Sayıyordu, ‘Şu kadar kez yendim, bu kadar kez yendim. Madem ki yendim, milletim nezdinde her şeyden affedildim. Her türlü yolsuzluğu, pisliği ben o hesabı sandıkta verdim.’ Bu sefer ne oldu? Sen yenildin, CHP kazandı. Yetki sana verilince baş tacı, verilmeyince alaşağı. Olacak şey mi? Sen bu hazımsızlığı daha önce denedin. 31 Mart’ta 12 bin küsur oyla seçilen başkanın aldığı yetkiyi hor gördün, milletin kararını hor gördün; haziran ayının sonunu zor gördün. Ne oldu Başkan? 806 bin oyla seçildi. Peki hadi o gün bu yaptığın milletin vicdanından döndü. ‘Ekrem Bey mağdur oldu da o oyu aldı’ diyordun. Karşısına Bakan aday çıkardın, seçim akşamı saat 19.00’da televizyona bakakaldın. 1 milyon oyla seçildi bu sefer.
“CHP’nin birliğini, beraberliğini asla ortadan kaldıramayacaksınız. Omuz omuza sandığa yürüyoruz”
Hala anlamıyor musunuz? Milletin dediği olur. Milletin dediğine itiraz, isyan darbecinin işidir; demokrasiden nasibini almamış adamın işidir. Biz ilk kaybettiğimiz seçimde şanla, şerefle muhalefete devir teslim yaparken ‘Türkiye demokrasisi kazandı’ diyebilen bir partiyiz. Bundan 100 yıl sonra kaybettiği seçimde, hazmedemeyip kayyım siyaseti yapan ya da başsavcı eliyle İstanbul belediyelerine sırasıyla saldıran bir aklı, bir vicdansızlığı, bir akılsızlığı millete şikayet ediyoruz. Ve buradan açıkça söylemek istiyorum, çok açık: Bu tip saldırılara pabuç bırakmayacağız. CHP’nin birliğini, beraberliğini asla ortadan kaldıramayacaksınız. Kol kola, el ele, omuz omuza o sandığa doğru yürüyoruz ve Türkiye’de kurulan birinci parti, son yerel seçimin birinci partisi, son sandığın birinci partisi; emin olun, gelecek ve kurulacak sandıkta da iktidar partisi olacak. Bu hukuksuzlukların tamamının sona ermesinin yolu da bu. Bu adaletsizliğin de gelir adaletsizliğinin de mahkeme kapılarında milleti çıldırtan adaletsizliklerin de sosyal adaletsizliklerin de biteceği yer belli.
“Eğer cesaretin varsa savcılara, polislere değil; millete güven. Çık karşısına”
Buradan Sayın Erdoğan’a şu çağrımı yapmak isterim: Bakın, son dönemde bir salon adamına, salon siyasetçisine döndünüz. Atadıklarınızı doldurduğunuz salonda, atadıklarınızın alkışıyla moral bulamazsınız, güç bulamazsınız. Bu çaba beyhudedir. Şimdi mahkeme salonlarında moralimizi bozmaya çalışıyorsunuz. Bu çaba daha da beyhudedir. Eğer gücünüz, cesaretiniz varsa, ülkeyi bu kadar gerdiniz ve bu hale geldiniz. Muzaffer kahraman edalarıyla gezerken seçim mağlubusunuz. Size bir kez daha, ‘O salonlardan çıkamıyorsun, sokağa çık, meydana çık, insanların önüne çık’ diyorum. Çıkamıyorsun. O zaman bu işin çıkışı milletin huzuruna gitmektir. Sandık gelsin, sandıktan kaçma. El mi yaman, bey mi yaman? Millet sana mı hak veriyor, bize mi hak veriyor? Bu belediye başkanlarının milletinin gönlündeki yeri, artık CHP’yi iktidara mı taşıyor; yoksa yaptığın bu kumpaslar sana mı yarıyor, millet bir karar versin bakalım. Cesaretin varsa sandıktan ve milletten kaçma. Millet senden memnuniyetsizliğini 31’inde de söyledi, belediyelerimizden memnuniyetini de… Önündeki anket benimkinden üç puan ileri, bunu biliyorum. Bizde 58 çıkan toplam memnuniyet, 61 çıkmış, biliyorum. Asla buradan bir yere kaçamazsın. Bunun için eğer cesaretin varsa öyle savcılara, polislere değil; gel, millete güven. Çık karşısına, çıkalım hep birlikte.
“Tayyip Erdoğan’ın tükenmişliğinin resmi”
Öyle bir ruh halinde ki geçen hafta başarılı bir belediye başkanım, bir büyükşehrin ilçe belediye başkanı, kaybettiğine çıldırdığı bir ilçenin belediye başkanı yana yakıla beni arıyor. ‘Benimle Sayın Cumhurbaşkanı özel bir görüşme yapacakmış, ne dersiniz Sayın Genel Başkanım?’ Dedim ki ‘Cumhurbaşkanı belediye başkanını çağırıyorsa bu devletin bir işidir. Mutlaka ya ilçemiz için büyük bir proje, önemli bir mesele, bilmeniz gereken bir şey vardır. Gidin, dönüşte görüşürüz.’ Gitti geldi, ne oldu biliyor musun? ‘Sen başarılısın, o ilçeyi nasıl aldın? Gözlerime inanamadım. Şubat ayında kongrem var, bize katılır mısın?’ Ya devletin başına, bir partinin öz evladı bir belediye başkanının ‘Yapacağım kongrede bana katılır mısın? Senin önünü açarım, şunu yaparım, bunu yaparım.’ Bir de böyle parantez içinde, ‘Tertemiz adamsın biliyorum, ondan çağırıyorum ama bir leke çalarlar, Allah korusun’ falan diye tehdit yapmalar. Bir de sivil arabayla aldırmalar, saraya götürmeler. Yakışıyor mu ya? Orada onu yapan, burada bunu yaptırıyor işte. İşte size tükenmişliğin resmi Tayyip Erdoğan’ın.
“Özel görüşmelerle belediye başkanı çağırmalar, savcı eliyle belediye başkanı silkelemeler”
Ben bir partinin milletvekili istifa ediyor da ‘Hayırlısı olsun kararınız’ demeye çekiniyoruz. Kendi ilimde bir partinin milletvekili istifa etti, ilimde, kendi listemden seçilen. ‘Kararınız hayırlı olsun’ demek için ararken bin dereden su getirdim, ‘İlimin milletvekilisiniz diye arıyorum, sakın yanlış yere koymayın’ diyerek arıyoruz. Adam Cumhurbaşkanlığı‘ndan arattırıp milletvekilinin sivil aracıyla AVM’de buluşturup, belediye başkanımı çağırıp ‘Bana katılır mısın?’ Belediye başkanı gelmeden de önce aradı çıktıktan sonra da ilk benimle konuştu. CHP böyle bir parti kardeşim. Siz de böyle insanlarsınız. Gerçekten insan rakibinde biraz asalet, biraz da gerçekten centilmenlik, birazcık olsun insaniyet, birazcık olsun içinde bulunduğu durumu hazmetmesini bekliyor. Bu kadarı da olmaz. Özel görüşmelerle belediye başkanı çağırmalar, savcı eliyle belediye başkanı silkelemeler…
“Topunuz gelse CHP’den yaprak kopartamazsınız”
Topunuz gelse, hep birlikte uğraşsanız CHP’den yaprak kopartamazsınız. İki tane yaprağımızı düşürürseniz oradan koca bir dal, koca bir ağaç çıkar. 100 yıllık çınar var burada. Onun için öyle kökü ne olduğu belli olmayan, sonu ne olduğu belli olmayan konjonktürün uzamışlarınla baş edecek gücümüz de sabrımız da enerjimiz de var Allah’a şükür. O yüzden Tayyip Erdoğan’a şunu söylüyorum: Bu hallere düşeceksen kendini düşürdüğün o halden milletin haberi olacak. Sen yapmaya utanmıyorsan ben anlatmaya utanmam kardeşim.”
“Gerekçesi ne olursa olsun kayyıma ilkesel bir yerden karşı çıkıyoruz”
Açıklamasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Özel, “Barış konuşulurken Akdeniz Belediyesi’ne kayyım, Beşiktaş Belediyesi’ne gözaltı geldi. Bu manzara Türkiye’ye barış getirir mi” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Kayyım uygulaması, bir OHAL KHK’sı marifetiyle ve onun kanunlaşması marifetiyle yapılan son derece antidemokratik bir uygulamadır. Bir belediye başkanıyla ilgili ister mali ister siyasi bir meseleden, örneğin bir Anayasal suçtan soruşturma başlatıldıysa, soruşturma kovuşturmaya döner, yargılama olur, istinaf süreci varsa tamamlanır, Yargıtay kararıyla kesinleşirse belediye meclisi için millet çoğunluğu kime verdiyse o çoğunluk yeni birini seçer. Ama bunlar daha soruşturma aşamasında tutuklama, mesele kovuşturmaya geçtiği anda kaymakamı kayyım atıyorlar. Bu milletin iradesine ters, milletin kararına zıt bir iştir. O yüzden tüm kayyım atamalarına, gerekçesi ne olursa olsun, iletişimi nasıl yapılıyor olursa olsun, ilkesel bir yerden karşı çıkıyoruz. Kesinleşmeden görevden almak olmaz. Kesinleşmeden yerine vekil bakacaksa o vekil de millet kime en çok yetkiyi verdiyse oradan seçilir. Bugün sabah yapılan basın bildiride de Beşiktaş Belediye Başkanımız ve gözaltına alınan herkes için masumiyet karinesini ayaklar altına alıyor. Akdeniz Belediyesi’nin de hakkında yapılan tüm bilgilendirmeler de sanki suç kesinleşmiş gibi. Daha iddia aşamasında. O yüzden bu meseleyi buradan okuduğumuzu açıkça ifade etmek isterim.
“Barış konuşacağız’ dediğiniz partinin belediye başkanına düşman hukuku uygulaması barış masasında balta çekmektir”
“Devlet Bey, ‘barış’ yazmış. Geçmişte ‘barış’ diyen herkese, ‘terör sevicisi’ diyen bir akıl, ilk kez ‘barış’ dedi. Devlet Bey’e şunu söyleyeyim: Örneğin ‘barış, barış’ deyip sonra OHAL yetkisiyle olan kayyım yetkisinin kullanılması da ‘barış, barış’ deyip ‘Barış konuşacağız’ dediğiniz muhalefet partisinin belediye başkanına sabahleyin düşman hukuku uygulaması da barış masasında balta çekmektir. Barış masasına otururken silahsız oturulur, şiddetsiz oturulur. AK Parti hem ‘Barış yapalım’ diyor hem ‘Oturup konuşalım’ diyor hem balta çekiyor. Böyle bir şey olmaz. Bu doğru bir mesele değildir. O baltayı ellerinden bıraksınlar, ağızlarıyla konuşsunlar.”
“Rıza Bey’i ikindi olmadan görevinin başına bekliyoruz”
Özel, Beşiktaş Belediyesi’ne kayyım atanmasını bekleyip beklemediklerinin sorulması üzerine şöyle konuştu:
“Birincisi kesinlikle kayyım diye bir şey söz konusu değil. Çünkü konunun terörle ilgisi yok. Konunun yürütüldüğü yer de terör savcılığı değil, terör şube de değil. Hiç alakası yok. Bizim beklediğimiz şey, ikindiye varmadan Rıza Bey’in ifadesinin alınıp işinin başına geri yollanmasıdır. İhalede sorumluluğu olmayan birisi, sırf belediye CHP’li diye, 48 kişinin ifadesi alınana kadar içeride mi tutulacak? Başkanımızın ifadesine başvurulur, o da kendi sorumsuzluğunu meseleyle ilgili bir kez daha ifade eder, işinin başına döner. Günü geldiğinde birkaç gün sonra eğer halen daha resmi bir işleme muhatapsa o kısmına da katılır. Ki herhalde buradan sonra varıp da Tayyip Bey yüzlerce sorgulama yapılmış, bir kere gitmemişken polise, Rıza Akpolat’ı tutup da hakim, savcılığa filan sevk edecek halleri yok. O zaman Türkiye’de bir tane belediye başkanı kalmaz. Hepsini birden toplasın, götürsün. Bütün kaymakamlar, valiler yönetsin. Tayyip Bey de rahat etsin. Biz Rıza Bey’i ikindi olmadan görevinin başına bekliyoruz. Güneş batmadan.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***