ADEM YAVUZ ARSLAN | YORUM
Yolsuzluğun rutin, çökmenin temel kural haline geldiği Erdoğan rejiminde son skandal Yunus Emre Vakfı’ndan geldi. Hayali şirketler ve sahte faturalarla vakfı milyonlarca dolar hortumlamışlar. Yıllardır devam eden vurgun sisteminin içinde hem AKP’li hem MHP’li ünlü simalar da var.
Aslında şaşılacak bir durum yok.
Sonuçta yolsuzluğun, hukuksuzluğun ve her türlü çökmenin rutin hale geldiği Erdoğan-Ergenekon-Bahçeli koalisyonunda yaşıyoruz. Mafyanın iktidara geldiği, Saray’ın bizzat mafyaya dönüştüğü bir rejimde herhangi bir yolsuzluk haberi kimseyi şaşırtmamalıydı. Yine de “Bari Yunus Emre’nin adını kirletmeseydini!” demeden kendimizi alamadık.
TÜRKÇE DEĞİL, YOLSUZLUK ÖĞRETMİŞLER
Yunus Emre Vakfı 2007’de ‘Türkiye’nin tarihini, dilini, kültürünü tanıtmak’ amacıyla kamu vakfı olarak kuruldu. Ayrıca vakıf bünyesinde yabancılara Türkçe öğretmek için bir de Yunus Emre Enstitüsü açıldı.
İlk bakışta kulağa hoş gelen bir söylemdi. Sonuçta dünyanın tüm önemli ülkelerinin benzer vakıfları var. Mesela Amerikan Kültür Merkezleri, Almanların Gothe Enstitüleri ve İspanyolların Cervantes Enstitüsü gibi.
Vakıf faaliyetlerine Bosna Hersek gibi yerlerde başladıktan sonra esas değişimini 2017’de yaşadı. Kuruluş yasası değişti ve doğrudan Cumhurbaşkanlığı’na bağlı devlet dairesine dönüştürüldü. Tüm bütçesi Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan temin edildi.
‘Dünyaya Türk kültürünü tanıtmak, Türkçe öğretmek’ gibi söylemlerle yola çıkan Yunus Emre Vakfı kısa sürede AKP ve MHP elitlerinin ‘arpalığına’ dönüştü. 66 ülkede açılan Yunus Emre ofisleri, AKP ve MHP’liler için bol maaşlı tatil yerleri haline geldi.
Vakfın Mütevelli heyetine yakından bakarsak ‘misyonu’ ve ‘faaliyetleri’ hakkında daha kolay fikir edinebilirsiniz. Başkan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy. Ancak asıl karar verici Mütevelli Heyet üyeleri. Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Serdar Çam, Dışişleri Bakan Yardımcısı Nuh Yılmaz, Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Ömer Faruk Yelkenci, Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı İhsan İlhan Hatipoğlu ve Maarif Vakfı Başkanı Birol Akgün. Hepsinin ortak özelliği siyasal İslamcı olmak.
HALKIN PARASI HORTUMLANDI
‘Ballı’ poziyonlar ve cazip yurt dışı tayinler, Erdoğan rejiminin hulufesi haline geldi. Son bir kaç gündür gündeme gelen daha doğrusu artık saklanamadığı için patlayan yolsuzluğun detaylarına geleceğim ama önce vakfa dair verileri daha detaylı anlatayım ki vurgunun çapı daha iyi anlaşılabilsin.
Mesela 2017 ile 2023 döneminde Yunus Emre Vakfı’na Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesinden tam 4 milyar 362 milyon 123 bin lira aktarılmış. 2023 bütçesi tek başına 1 milyar 396 milyon 684 bin lira. Bu rakam 88 üniversite ve 51 kamu idaresinin bütçesinden daha büyük.
Dahası Yunus Emre Vakfı, Sayıştay denetiminden muaf ve kamu ihale kanununa tabi değil. Bir nevi ‘Erdoğan ve AKP’lilerin en sevdiği’ türden. Yani para bol denetleme yok!
Bu noktada bir parantez açalım. Yunus Emre Vakfı’nın ikizi Maarif Vakfı da benzer durumda. Yurt dışındaki Cemaat okullarına çökmek için kurulan ve geniş yetkilerle donatılan Maarif Vakfı da tam bir ‘kara delik.’
Mesela 2016-2023 döneminde toplam 13 milyar 762 milyon 372 bin lirayı yemişler. 2024 yılında ise 5 milyar 700 milyon lira bütçe kullanıldı. Paranın büyüklüğüne bakar mısınız; 19 milyar lira Maarif Vakfı’na, yaklaşık 5 milyar lira Yunus Emre Vakfı’na gitmiş.
Aslına bakılırsa bu kalemde yani vakıflar üzerinden yapılan yolsuzluklarda en büyük vurgun kar amacı gütmeyen kuruluşlara yapılan transferler. Nitekim Merkezi Yönetim Bütçesi’nden 2019-2023 arasında toplam 52 milyar 598 milyon lira aktarıldı. 2024’ün ilk yarısında ise 97 milyar 912 milyon lira bu vakıflara verildi.
Peki kim mi bu vakıflar? Bilmiyoruz çünkü Erdoğan rejimi bu vakıfları açıklamıyor. Oğlu Bilal, kızı Sümeyye, damadı Selçuk ve diğer aile fertlerinin vakıflarını biliyoruz ama bu para onlar için bile fazla.
Rakamlar çok büyük olduğu için algılamakta zorlanabilirsiniz ki siz de haklısınız.
SİPARİŞ ŞİRKET HAYALİ İHALE
Gelelim Yunus Emre Vakfı’nın nasıl dolandırıldığına.
Aslına bakılırsa sürpriz bir durum yok. Yani çok iyi bildikleri ve yıllardır tekrar ettikleri bir yöntemi; sahte faturalarla, hayali işlemlerle kasayı boşaltıyorlar. Bir nevi Reza Zarrab ile Halkbank üzerinden yaptıkları yolsuzluğun daha küçük çapta olanı. Vakıf yönetimi eşe dosta şirketler kurdurup, onlar üzerinden hayali işlemlerle milyonlarca doları ceplerine atıyor. Üstelik bu yeni değil, yıllardır böyle.
Şeref Ateş, soluğu yurt dışında aldı!
Mesela skandal patlayınca Almanya‘ya kaçan Prof. Dr. Şeref Ateş, bu yöntemi o kadar pervasızca kullanmış ki artık ‘sağır sultan’ bile duydu. Söz gelimi Yunus Emre Vakfı’nan binası 2018’de tadilata alınıyor. İhaleyi alan şirket MAKED Mühendislik. Ancak gelin görün ki şirket 2017’de kurulmuş. Kuruluşun hemen ardından milyonlarca liralık ihaleler almaya başlıyor. Şirketin sahibi ise Şeref Ateş’in yakın arkadaşının oğlu. Yani siparişle şirket kurup adrese teslim ihaleler yapmışlar.
Devam edelim; Ankara Kavaklıdere’de bir oto yıkama var. Adı YCL Garaj. Yunus Emre Vakfı’nın hizmet araçlarını yıkıyor. Şirketin patronu bir sabah kalkıp Bestekar Emlak İnşaat diye bir şirket kuruyor ve ardı ardına Yunus Emre Enstitüsü’nün işlerini alıyor. Hem Türkiye hem de yurt dışında milyonlarca dolarlık ihale alan şirket aynı zamanda vakfa bilgisayar ve elektronik malzemeler satıyor.
Skandallar, böyle sipariş şirketler- adrese teslim ihalelerle bitmiyor.
240 BİN EURO KİME GÖTÜRÜLÜYORDU?
Daha büyük bir skandal 2022 Kasım’da Almanya Köln’de yaşanıyor. Dün gözaltına alındığı açıklanan Destek Hizmetleri Daire Başkanı M.Ç ve yakın ekibinden S.İ. devletin resmi görevler için verdiği gri pasaportla Almanya’ya uçuyor. Yanlarında 240 bin euro var. Fakat gümrüğe yakalanıyorlar ve ortalık karışıyor. Almanlar paraya el koyuyorlar. O kadar para ne içindi, kime götürülüyordu, neyin karşılığında verilecekti gibi soruların cevabı yok. Bu olay basına yansıdığı halde muhalefet gündemine bile almadı.
Tarihlere dikkat ettiniz mi ?
Yunus Emre Vakfı ve Enstitüsü’ndeki yolsuzluklar yıllardır devam ediyor. Üstelik vurgunlar aynı isimler etrafında dönüyor. Fakat yolsuzluğun suç olmaktan çıkarıldığı Erdoğan rejiminde işini yapan savcı ve polisler de kalmadı. O yüzden sırtını Saray’a dayamış bürokratlar pervasızca yolsuzluk yapıyor.
Gelelim son skandala.
Yolsuzluklar ortaya dökülünce daha doğrusu artık kapatılamaz hale gelince Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı. Enstitü eski başkanı Şeref Ateş Almanya’ya kaçtı. Vakfın başkan yardımcılarından Aile Bakanı Mahinur Göktaş’ın eşi Rahmi Göktaş ile MHP’li Semih Yalçın’ın oğlu Kutalmış Yalçın görevlerinden istifa etti.
Soruşturmadan sızan bilgilere göre Yunus Emre Vakfı ve Enstitüsü yönetimi sahte evraklar ve hayali icraatlarla milletin parasını iç etmiş. Medyaya yansıyan veriler yolsuzlugu gizlemek için çaba sarf etmediklerini, kendilerine çok güvendiklerini gösteriyor. Zira ilk bakışta bulunacak sahtecilikler yapmışlar.
Mesela Ramatek İnşaat’ın 2022 ve 2023 dönemi faturalarının tamamı sahte çünkü şirket o yıllarda çalışmıyor. Yani olmayan şirketten fatura koymuşlar. Çelikkaya Organizasyon, Evrim CnC ve Peçenekler Demir de öyle.
Bürokratlar ve vakıfla iş yapan işadamları, ‘Nasıl olsa bize bir şey olmaz!’ rahatlığı içinde pervasızca yolsuzluk yapmışlar.
Aslında haksız da sayılmazlar! Sonuçta 17 Aralık 2013’te Erdoğan ve ailesinin yolsuzluklarına suç üstü yapan polisler hala hapiste. AKP’liler dahil herkes yolsuzluğu biliyor, Erdoğan ve oğlu arasındaki para sıfırlama konuşmalarının gerçek olduğunu teyit ediyor ama kimse çıkıp “İyi de o polisler işlerini yaptığı için on yıldır neden hapiste?” diye sormuyor. Hal böyle olunca da bürokratlar ve onlarla iş çeviren işadamları neden çekinsin değil mi?
Bu olayda da gerçekte bir iş yok, faturalar sahte. Yapılmayan işler, alınmayan malzemeler için milyonlarca dolar yandaşlara, eşe dosta dağıtılmış! Büyük bir özgüvenle çalıp çırpmışlar. Yolsuzluğun miktarı konusunda henüz net rakam yok fakat milyonlarca dolar olduğu kesin.
Şimdi bu aşamada durup iki soru soralım;
Birincisi muhalefete. Bu yolsuzluklar yıllardır biliniyor. Tabiri caizse ayağa düşmüş şeyler. Acaba CHP yönetimi de bu vurgun çarkının bir yerinde ve nemalandığı için mi sesini çıkarmadı? Zira vakfın Denetim Kurulu’nda CHP’nin de bir temsilcisi vardı. Fakat skandala dair tek kelime etmediler. Hala da çekingenler. Özgür Özel ve parti yöneticilerinin elini tutan, cesaretlerini kıran bir şey mi var ?
İkincisi milletin kendisine; AKP hükümetine 17 Aralık’ta suçüstü yapıldığında ‘Çalıyor ama çalışıyor‘ dediniz. Erdoğan’ın Cemaat’e yönelik soykırım uygulamalarına da yer yer açıktan, yer yer de zimmen destek verdiniz. Cemaat’in tamamen kendi imkanlarıyla ve tek kuruş kamu kaynağı kullanmadan yaptığı hizmetlere çökmek için kurulan vakıflar ise bugün yolsuzluk skandalları ile çalkalanıyor. Sizin vergilerinizden Maarif Vakfı’na yaklaşık 20 milyar, Yunus Emre Vakfı’na da yaklaşık 5 milyar lira aktarıldı.
Erdoğan ve müttefikleri eş dost akrabaları için arpalığa çevirdikleri vakıflarla yaklaşık 25 milyar lirayı iç ettiler. O para sizin ve çocuklarınızın cebinden çıktı. Gülen Cemaati’nin gönüllüler eliyle yaptığı takdire şayan işleri yapamadıkları gibi hem Hazine’yi hortumladılar hem de bulundukları ülkelerde Türkiye’nin itibarını beş paralık ettiler.
Nasıl, mutlu musunuz? Verdiğiniz desteğe değdi mi?
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***