NECİP F. BAHADIR | YORUM
Bülent Arınç’ın konuşması AKP tabanındaki ‘rahatsızlığın’ yanı sıra ‘büyük kopuşun’ da işareti. Hemen itiraz etmeyin… Arınç’ın ‘özgül ağırlığının’ kalmadığının, sözünün eski gücünü ve hükmünü yitirdiğinin ben de farkındayım. Yine de Arınç’ın vicdan kokan sesine kayıtsız kalma taraftarı değilim. Büyük anlam yüklemiyorum ama görmezden de gelemiyorum. Acaba geçmişin hatırından mı?
Malum, Arınç, gemiyi terk etmedi; gemi onun limanından ayrılmış olsa da… Ve sesinin az çok AKP tabanında yankılandığını kabul etmek lazım.
Eskiden, çok eskiden Arınç vicdanı olan biriydi. Değil kendisinin partisinin hatta ‘siyasetin vicdanı’ olarak nitelenirdi. AKP Türkiye’sinde hem ehl-i vicdan olabilmek hem de ehl-i vicdan kalabilmek çok zor. İktidar önce AKP’yi bozdu, ardından AKP de her şeyi çürüttü. AKP vicdanını ve kalbini yitirenlerin partisi ve iktidarı…
Böylesi dönemlerde en kıymetli meziyet ehl-i vicdan olabilmek. Onları da ara ki bulasın. Nurettin Topçu yıllar önce, “Burada insanı fenerle arayanlar yanılmamışlar… Ah ‘müslümanız’ diyen insan yığını yok mu? Onlar Şark’ın en aşağı tabakası…” derken haksız mı? Vicdanı olmayanın insanlığından bahsedilebilir mi? Benim en büyük dileğim ‘akıl ve vicdan sahipleriyle’ haşir neşir olmak.
Sanki Bülent Arınç’ta ‘vicdanın kırıntısı’ kaldı. Bütün bütün vicdanını ve kalbini yitirmedi. Mevcut hale itirazının ve isyan etmesinin başka izahı olabilir mi? Evet, bir ihtimal daha var biliyorum, o bu yazının dışında. Ben o zerre miktarı vicdan kırıntısının Arınç’ı çok rahatsız ettiğini düşünüyorum. Zaman zaman ‘patlamalarını’ buna bağlıyorum.
Hâlâ Erdoğan’dan ‘medet’ umuyor!
Eskiden olsaydı, Bülent Arınç ‘gemileri yakardı.’ Hele onu bir sahile bırakan AKP gemisini topa tutardı. Kaptan falan dinlemez, Erdoğan’a verir veriştirirdi. Parti ve Erdoğan söz konusu olduğunda frene bastığı bırakın satır aralarını, kelimelerine bile yansıyor. Neredeyse balataları yakacak. Ben hala o gemi ve kaptanından medet ummasını anlayamıyorum. Ve bir bildiği olduğunu da düşünmüyorum.
O vicdan kırıntısı dile geldi. Ayağını frenden biraz daha kaldırdı. AKP’yi de Erdoğan’ı da topa tuttu. Söyledikleri ‘eleştiri’ sınırlarının çok ötesinde. ‘Kızım sana söylüyorum, gelinim sen dinle’ makamında. Erdoğan’ın politikalarına itirazın ötesinde bir isyandır. Uçum’a söylediği her sözün gittiği yer Erdoğan’dır. Adresi başka yerde aramak yersizdir.
Ey Erdoğan! Ey AKP! Bakın ne diyor Arınç?
Şu cümle muhalefete, AKP karşıtı trollere değil Arınç’a ait: “Birden, iki yüz kilometre hızla giden arabanın sert bir virajda tepetaklak gitmesine döndük…”
‘Tepetaklak’ olan Arınç’ın da içinde bulunduğu AKP ve muhafazakar kesim. Arabanın şöför koltuğunda oturan kim? Erdoğan başkası olabilir mi?
Küçük bir rüzgara bakar!
Dava tepetaklak, değerler tepetaklak, erdem tepetaklak, ahlak tepetaklak, vicdan tepetaklak, adalet tepetaklak… AKP’nin savrulmayan hala varlığını kollayan hangi kutsalı kaldı? Yok! Olsa, Arınç söylerdi. Ben da hakkını teslim ederdim. Elde kala kala bir koltuk veya taht kaldı… Onun da bir değeri ve yarını yok. Her şeyin tepetaklak olduğu yerde ‘koltuğun sallanmaması’ mümkün mü? O da küçük bir rüzgara bakar.
Bir cümle daha Arınç’tan; “Türkiye’de adalet olmadığını herkes biliyor…”
‘Herkes’ derken kendisi ve partisi dahil mi? Elbette… En çok onlar farkında. Çünkü adaleti yerle bir eden ne yaptığını bilmez mi? Adaletin olmadığı bir yerde hangi değerden, hangi kutsaldan söz edilebilir? Mülkün temeli çöktükten sonra ayakta kalabilmek mümkün mü? Adalet yoksa ne vardır? Tek kelimeyle ‘zulüm ve istibdat’. Arınç daha ne desin? Bu Erdoğan’a bir isyan bayrağı değil mi? Kimse anlamadı da sadece ben mi anladım yoksa…
AKP cenahında hâlâ anlamayanlar için daha açık sözleri de var Arınç’ın: “Bir toplumsal çöküş var. İnançlarda da çöküş var. Müslümanlık anlayışında bile bir gerileme-yok olma var. İslam’a ait güzel örneklerin kaybolduğu, birtakım cübbeli-cübbesiz palyaçoların ortalıkta endam ettiği bir dönemdeyiz… Kimseyi eleştiremiyoruz. Çünkü 22 senedir biz varız. İlk 10 senesi altın dönemdi. Sonrası başka bir şey…”
Biraz daha somut ve yalın ifade…
O dönemin adı ne peki? AKP’nin devr-i iktidarı… Bütün bu manzaranın sorumlusu kim? Bütün bu suç ve günahların vebali kimin omuzlarında? Tarihin ve kaderin hükmünden, 1 oyluk destek sahibinin de Arınç’ın da mesuliyetten yakasını kurtarması mümkün değil. Zulüm tek kişilik değildir. Kollektif bir suç ve günahtır. Erdoğan’ın ortakları çok…
10 yılın sonrası ‘başka bir şey’… Adını koymaya gerek var mı? Nasıl bir şey olduğunu bütün ülke görüyor ve yaşıyor. Tuhaf ve garipliklerle dolu ‘olağanüstü bir şey’ olduğu kesin.
Yüze tutulan bir ayna…
Arınç’ın sözleri hem ‘isyan’ hem de ‘büyük kopuşun’ ifadesinden başka şey değildir. Derin uykularından uyanmak isteyenler için bir şoktur. Yüze tutulan bir aynadır. Ben o yüzden önemsedim. Erdoğan’ın mahallesinde, AKP sokağında mutlaka bir karşılığı olacaktır. Keşke 7,4 şiddetinde etkisi olsa… Fakat beyni uyuşmuş, vicdanı kararmış bir kitleyi kendine getirmek de o kadar kolay değil. Söz de bir yere kadar.
Bir mesajı daha var Arınç’ın: “Adam geçmişte marksist; komünist partisi ile ilişkisi var. Onların avukatlığını yapmış… Ama şimdi bakıyoruz devletten daha fazla devletçi, faşistten daha fazla faşist, bilmem neden daha fazla bilmem ne…? Sen kimin yarisin yavrum, her yanın oynak? Nasıl döndün sen, nasıl fırıldak oldun böyle?”
Bütün sözleri sadece Mehmet Uçum’a mı söyledi? Görünürde ‘evet’… Asıl adres ise Erdoğan. Mehmet Uçum’u kim getirdi oraya?
Kimin ‘yari’ olduğunu Arınç bilmez olur mu? Bugün Erdoğan’ın Sarayı’nda onlarca belki yüzlerce danışman var. Fakat sesi çıkan bir kişi… O da Uçum. Bakanların bile Uçum kadar konuştuğu, mesaj verdiği söylenemez. Saray’ın en büyük direklerinden biri. Belki birileri ‘monte etti’ oraya. Erdoğan’ın da Uçum’u sahiplendiği bir gerçek.
Yoksa parti yöneticilerine bile ayar vermeye kalkan birinin Saray’da barınması mümkün mü? Bir söz de Erdoğan’a: Köklerinden kopar, davanı üç kuruşa satarsan Mehmet Uçum gibilerine sarılırsın. Uçum hikayesi basit bir olay değil, Erdoğan yönetimini en iyi anlatan örneklerden biridir. Uçum sadece bir kişi değil bir zihniyettir. Erdoğan’ın davasını koltuk karşılığında satın alan Mekkeli egemenlerin temsilcisidir. Anlamak isteyene çok şey anlatır.
31 Mart’ta buzdağına çarpan ‘AKP gemisi’ batıyor. Artık duyulan son siren sesleri… Umarım AKP tabanı kendi içlerinden yükselen Arınç’ın sesine kulak verir…
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***