Suriye’de Esat rejiminin devrilmesinin ardından gözler ülkedeki aktörlere, özellikle de Kürtler’e çevrildi. Türkiye’nin Kürt sorununa yeniden çözüm aradığı bugünlerde Suriye’de ortaya çıkan tablo Türkiye’yi nasıl etkiler? VOA Türkçe, bu soruyu bölgeyi yakından takip eden uzmanlara sordu. Uzmanlar Türkiye’nin kendi içindeki sorunun çözümünün Suriye’deki Kürtlerle ilgili takınacağı tavra bağlı olduğuna dikkat çekerken, Türkiye’nin Suriye’nin yeniden inşasında rol almak istiyorsa Kürtler’le de işbirliği yapmak zorunda olduğunu belirtti.
Heyet Tahrir el Şam’ın (HTŞ) öncülüğünde başlayan son saldırıların ardından Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esat’ın ailesiyle ülkeden ayrılması hem Suriye’de hem bölgede yeni bir sayfa açtı. Esat rejiminin sonlanmasının ardından Suriye toprakları tamamen HTŞ, ana omurgasını YPG’nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ve Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu (SMO) gibi grupların denetimine girdi.
Ortaya çıkan tabloda çokça merak edilen konulardan biri de Kürtler’in denetimindeki toprakların geleceği. ABD destekli SDG ile Türkiye’nin ilişkileri iç savaş boyunca hiçbir zaman düzelmedi. Türkiye, sınırında “terör koridoruna” izin vermeyeceğini sıklıkla dile getirdi.
Esat’ın ülkeyi terk etmesinden saatler sonra konuşan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, gelişmelerden PKK ve IŞİD’in avantaj sağlamaması için ellerinden geleni yaptıklarını söyledi. Sahada ise HTŞ ile SDG arasında gerginlik olmasa da SMO ile Kürt güçleri arasında özellikle Menbiç çevresinde yoğun çatışmalar yaşandı.
Gelişmeler Kürt sorununu nasıl etkiler?
Son gelişmeler Türkiye’deki Kürt sorununu nasıl etkiler? Türkiye’de yeniden gündeme gelen çözüm arayışları, Suriye’deki yeni durumdan etkilenir mi?
Merkezi Diyarbakır’da bulunan düşünce kuruluşu Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin (DİTAM) Başkan Yardımcısı Avukat Sedat Yurtdaş, VOA Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede, Türkiye’nin kendi içindeki sorunun çözümünün Suriye’deki Kürtler’le ilgili takınacağı tavra bağlı olduğunu söyledi ve Kürt sorununun her zamankinden daha çok uluslararası bir boyut kazandığını savundu.
Yurtdaş, Suriye’de Türkiye ve Kürtler arasında bir ortaklaşma olmaması halinde bunun Türkiye’ye yansımasının olumlu olmayacağı görüşünde. Kürt sorununun her zamankinden çok uluslararası bir boyut kazandığını söyleyen Yurtdaş, şu görüşleri dile getirdi:
“Uluslararası güçlerin üzerinde konuşup tartıştığı, değerlendirdiği bir platforma gelmiş olduğu anlaşıldı. Dolayısıyla sadece içeride ‘biz şunu yapacağız’ demekle bitmiyor. Suriye’deki gelişmelere, Ortadoğu’daki gelişmelere bağlı bir hale geldiği açık. Zaten anlaşılan oradaki gelişmeleri önceden gören, bilen, dolayısıyla sonuçlarının da Türkiye’yi çok etkileyeceğini öngören devlet aklı, Bahçeli’nin aklı ve Cumhur İttifakı’nın yaklaşımı bu politikanın yürürlüğe girmesinin önünü açmış oldu ve devam ettiriyor. Nitekim hala diyelim ki MHP’nin kurmayları çeşitli illerde dolaşarak bu politikanın haklılığı üzerinde kendi kitlesini ikna eden, motive eden çalışmalar yapıyor. Dolayısıyla Suriye’deki gelişmelerle yakından ilgili olacak kanaatindeyim.”
“Türkiye yaklaşımlarını yeniden güncelleme ihtiyacı hissedecek”
Yurtdaş, Suriye’nin geleceğinin Kürtler olmadan şekillenmeyeceğini savunarak, Türkiye’nin de yaklaşımlarını güncelleme ihtiyacı hissedeceğini söyledi. Kürt sorununun çözümünde yeniden güvenlikçi politikalara dönülmemesi gerektiğine vurgu yapan Yurtdaş, sözlerini şöyle tamamladı:
“Suriye’nin yeniden şekilleneceği ve bu şekillenmede Kürtler’in öyle ya da böyle çok büyük bir faktör olarak geçmişe nazaran etkili olacağı ve Kürtler olmadan olmayacağı anlaşılıyor. Dolayısıyla Türkiye her nasıl başladı ise de bu yaklaşımlarını yeniden güncelleme ihtiyacı hissedecek. Bütün bunlardan ders çıkararak hak ve özgürlük odaklı bir çözüm yaklaşımının esas alınması konusunda, herkesin bence aklıyla, fikriyle, davranışlarıyla daha açık hale gelmesi gerekiyor. Bu sürecin yeniden ve daha yüksek potansiyelde bir baskı aracına dönüştürmek ya da güvenlikçi politikalarla yeniden zapturapt altına almaktan uzaklaşan bir zemine oturması gerekiyor. Bu yaşananlar da aslında bu meselenin mümkün olduğunca uluslararasılaşmadan çözülmesi gerektiğini de bir kez daha ortaya koydu.”
Doç. Dr. Coşkun: “Türkiye, Suriye sahasını sadece PKK parantezi içerisinde düşünürse önemli bir fırsatı elinden kaçırmış olur”
Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Vahap Coşkun ise Türkiye’nin Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin kuruluş aşamasında yaptığı hataları tekrar etmemesi gerektiğini, 2013-2015’teki çözüm sürecinin Suriye’deki gelişmelere bağlı olarak çöktüğüne dikkati çekti.
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin DEM Partili milletvekilleriyle TBMM’de tokalaşmasıyla başlayan sürecin Ortadoğu ve Suriye’yle bağlantılı olduğunu savunan Coşkun, bütün aktörlerin kendi pozisyonlarını güncellemek zorunda olduklarını ifade etti. Kürt grupların Türkiye ile yaşadıkları sorunların dezavantaj olduğunu dile getiren Coşkun, şu değerlendirmeyi yaptı:
“SDG’nin orada birtakım avantajları ve dezavantajları var. Avantajları Amerikan desteğini arkasına almış olması, güçlü, disiplinli bir ordusunun olması ve ülkenin önemli kaynaklarını elinde bulundurulması bir avantaj. Ama diğer taraftan Türkiye ile de halen arasında bir çatışma var. Türkiye’nin desteklediği Suriye Milli Ordusu ile SDG arasında bir ihtilaf var. Aynı zamanda Suriye’nin geleceğinde HTŞ ile nasıl bir ilişki içerisine geleceği de ciddi manada halen bir soru işareti olarak ortada.”
Coşkun, Türkiye’nin Suriye’ye sadece PKK penceresinden bakmaması gerektiğini ifade ederek, “Burada Türkiye’deki Kürt meselesi açısından belirleyici olacak olan husus, Türkiye’nin SDG ile nasıl bir ilişki kuracağı, SDG ile anlaşıp anlaşamayacağı noktasında kendisini gösteriyor. Türkiye, Suriye sahasını sadece bir PKK parantezi içerisinde düşünürse önemli bir fırsatı elinden kaçırmış olur” diye konuştu.
“Suriye’nin geleceğinde Kürtler bir aktör olacak, kurucu bir aktör olacak” diyen Coşkun, şöyle devam etti:
“PKK üzerinden bunu engellemeye yönelik bir siyaset Türkiye’nin faydasına da olmaz, Türkiye’deki Kürt meselesinin çözümüne katkıda bulunmaz. Oysa burayla bir mutabakat, işbirliği geliştirebilirse bu hem Suriye’nin geleceğinde Türkiye’nin daha etkili olmasını sağlar, hem de Türkiye’deki Kürt meselesinin çözümüne daha fazla katkıda bulunur. Türkiye, Suriye’deki Kürtleri, Suriye’de bir Kürt yapılanmasını kendisi için bir tehlike olarak görmekten ziyade, bunu kendisi için bir fırsat olarak görmeli, buna uygun bir bakış açısı geliştirmeli.”
Coşkun, Türkiye’nin IKBY kurulduğunda bugünküne benzer bir tavır sergilediğini belirterek, “Şimdi görüyoruz ki, Ortadoğu’dan neredeyse Türkiye’nin en iyi ilişkide bulunduğu güç Irak Kürdistan bölgesi, Kürdistan bölgesel yönetimi. O nedenle oradaki hatayı burada tekrarlamamak gerekiyor” dedi.
Rawest Araştırma Şirketi Genel Müdürü Roj Girasun: “Suriye’deki gelişmeler Türk-Kürt ittifakı kurulması için bir fırsat”
Rawest Araştırma Şirketi Genel Müdürü Roj Girasun ise Suriye’deki gelişmelerin Türk-Kürt ittifakı kurulması için bir fırsat olduğu görüşünde.
Girasun, Suriye’nin geleceğini aktörlerin tavırlarının belirleyeceğini vurgulayarak, “Eğer daha anlamlı ve daha kalıcı bir çözüm arayışında bulunmak istiyorlarsa Suriye’deki gelişmeler bunun için bir fırsattır. Taraflardan birisi süreci bozmak istiyorsa şu an Suriye’deki mesele buna ivme kazandırabilecek bir durum, bunun için bir bahane, araç. Eğer daha anlamlı bir şeye ve daha kalıcı bir çözüm arayışında bulunmak istiyorlarsa da Suriye’deki gelişmeler buna bir fırsat. Buna aktörler karar verecek” şeklinde konuştu.
Türkiye’deki Kürt sorununun Suriye nedeniyle düğümlendiğini belirten Girasun, “Eğer bu mesele çözülecekse, yeniden bir ortaklıktan bahsedeceksek ortaya çıkan fırsatlar, bir Kürt İttifakı’nı Suriye’den başlatmak üzere yeniden tarihsel olarak ele almamızı sağlayabilir” ifadesini kullandı.