M. AHMET KARABAY | HABER İNCELEME
İki yıldan bu yana savaş gündemini Ukrayna oluşturdu. Kasım ayının son üç gününden bu yana ise gündemi Suriye aldı. Ukrayna bizi endirekt etkilese de Suriye’deki akıl almaz gelişmeler, bu ülkede yaşayan her ferdi doğrudan ve bizzat ilgilendiriyor. Suriye ordusunun içine düştüğü utanç verici duruma baktığımızda gerçeklerin görünenden çok daha farklı olduğu anlaşılıyor. Yaşananları daha iyi anlamak için biraz gerilere gidip öyle bugüne dönmekte fayda var…
O dönem başbakan olan Tayyip Erdoğan, 29 Ocak 2009’da İsviçre’nin Davos kentinde düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu’nda bir oturuma İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Perez ile birlikte konuşmacı olarak katılmıştı. Konuşmanın bir yerinde Erdoğan, öfkelendi ve Perez’in konuşması üzerine, “One minute!” diye çıkış yaptı. Devamında, “Öldürmeye gelince siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz!” diyerek Perez’in sözlerine müdahale etti ve sonrasında da, “Bir daha da Davos’a gelmem” diyerek salondan ayrıldı.
BAŞI DÖNEN MÜSLÜMANLAR, ERDOĞAN’IN ÖZÜRÜNÜ DUYMADI BİLE
Perez’e “One minute!” diyen Erdoğan başta Türkiye olmak üzere neredeyse bütün İslam ülkelerinde İsrail’e karşı zafer kazanmış komutan muamelesi gördü. Erdoğan bu çıkışıyla, İsrail karşısında 61 yıldan bu yana ezik olan Müslümanların yüreklerinin yağının erimesini sağlamıştı.
Kameralar önünde bu sözleri söyleyen Erdoğan, toplantıyı terk ettikten hemen sonra Batılı yayın organlarına özel açıklama yaptı. Perez’den özür dileme yoluna giden Erdoğan, “Benim tepkim moderatöreydi. İsrail’e, Perez’e veya Musevilere değildi.” dedi.
200 promil alkol almış gibi sarhoşluk içinde olan Orta Doğu’nun Müslüman halkı, Erdoğan’ın Perez’den özrünü duymadı bile. Erdoğan bu özrüyle, Batılılara “Benden çekinmeyin. Ben sizi rahatsız edecek bir tavır içinde olmam!” mesajını vermişti.
SURİYE’DEKİ GELİŞMELERİN ARDINDA ABD VE İNGİLTERE VAR
Suriye, büyük devletlerin birbirine karşı doğrudan cephe savaşına girmeden vekalet savaşı yürütülen bir arena. Savaşın başladığında 2011’de tablo böyle değildi ama 2013’ten sonra hızla vekalet savaşları verilen bir alan oldu.
Türkiye’nin gözetimindeki İdlib bölgesinde kuluçka dönemini yaşayan HTŞ, 27 Kasım’da bölgeden ayrılarak hızla yayılmaya başladı. Dünya HTŞ’nin Halep’i ele geçirmesinin şokunu yaşarken, Hama, ardından da Humus, şimdi de Şam…
Orta Doğu’yu takip eden dünyadaki bütün merkezler, HTŞ’nin Türkiye’nin gözetim ve denetimindeki bölgeden çıktığını biliyor. Ankara, “Bizimle alakası yok!” yolunda açıklamalar yapsa da dünya başkentleri bunu inandırıcı bulmadı.
HTŞ’nin, Colani liderliğinde IŞİD’den ayrılarak evrim geçirip esas itibariyle bir ABD-İsrail projesi olduğu anlaşılıyor. Geçmişte ABD’nin başına 10 milyon dolar ödül koyduğu Colani, şimdi takım elbise giyip Batılı yayın organlarında röportajlar veriyor. Batı medyası, bu teröristi bir tür aklama ve meşrulaştırma yarışına girmiş buluyor.
HTŞ lideri verdiği röportajlarda, “Suriye’nin sonu geldi.” diyor. Bir terör örgütü bağımsız bir ülkeyi ezip geçiyor, Türkiye ise bu gelişmeleri bir zafer gibi kendi toplumuna sunuyor.
Colani’nin gerçek adının Ahmed Hüseyin el Şara olduğunu geçen gün CNN’e verdiği röportajda öğrendik. Colani’nin uzunca bir süre Suriye’ye yön vermiş olan Faruk el Şara’nın yeğeni, bir başka ifadeyle çekirdekten yetişme siyasetçi olduğu ortaya çıktı.
HTŞ’nin hedefi Suriye’de Sünni-Selefi bir İslam devleti kurmak, İsrail’in hedefi ise Esad’ı devirip bölgede bir Kürt devletinin oluşmasını sağlamak. Esad düşmanlığında HTŞ ve İsrail, asgari müştereklerde uzlaşmış durumda.
ABD ve İsrail’in akıl hocası ise kuşkusuz İngiltere. Türkiye, uyguladığı strateji ile İran ve Rusya’nın Suriye’den tasfiye edilmesinin önünü açıyor. Esad’ı devirmede Türkiye HTŞ’ye taşeronluk görevi vermiş durumda, ABD-İngiltere-İsrail ise Esad’ı tasfiyede Türkiye’yi taşeron olarak kullanıyor.
Suriye’de harita gün gün, saat saat değişiyor. Bu yazıyı yazdığım anlar itibariyle Şam yönetiminin doğuda Irak ile, batıda ise Rus deniz üssünün de bulunduğu Tartus ve denize bağlantısı kesilmiş durumdaydı.
Gelinen nokta itibariyle yakın zamana kadar Suriye içinde bir Kürt bölgesi vardı. Şimdi aynı haritaya baktığımızda Suriye’nin, Kürt bölgesi Rojava’nın bir parçasına dönüştüğünü görüyoruz.
İran destekli milisler ülkenin doğusundaki el-Bukemal’den çekilerek Irak’a doğru ilerliyor. HTŞ’nin daha da güneye inerek İsrail ile komşu olması gündemde. Kürtler ise ülkenin doğusunu neredeyse tamamen ele geçirip HTŞ’den önce İsrail ile komşu olmuşa benziyor.
İSRAİL BİZE SALDIRACAK DİYE SEVİNENLER, BUGÜN İSRAİL İLE KUCAKLAŞMA HEYECANINDA
HTŞ ile PYD arasında bir centilmenlik anlaşması varmış gibi görünüyor. İki taraf 27 Kasım’dan bu yana birbiriyle bir çatışma içine girmedi.
Kürtler, ülkenin güneyini sarıp İsrail’e ulaştıktan sonra bir dönem Tel Aviv’in ısrarla istediği Philadelphia Koridoru yeniden gündeme gelecek gibi. Kürtlerin “Selahaddin Koridoru” adını verdiği bu koridorun, YPG bölgesine nefes borusu olması bekleniyor. Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimine verilen isim olan Rojava bölgesinde üretilen petrolün bu koridorla kolayca dünyaya pazarlanacağı, bölgenin ihtiyaçlarının da buradan karşılanacağı varsayılıyor.
Daha geçtiğimiz aya kadar, “İsrail, Lübnan’dan sonra Suriye’ye, ardından da Türkiye’ye saldıracak.” diye kendi insanlarının içine korku salanlar, şimdi HTŞ veya YPG’nin İsrail ile kucaklaşmasından hiç rahatsızlık duymuyor. Oysa düne kadar İsrail ile Türkiye arasında Suriye tampon devlet idi. Şimdi ise bu tampon ortadan kalkmış, doğrudan temas kurulmuş gibi bir tablo var orta yerde…
ABD, ARTIK ORTA DOĞU’NUN LİDER DEVLETİ OLARAK İSRAİL’İ GÖRÜYOR
Orta Doğu’da İran oyun kurucu olmaktan çıktı, Hizbullah yönetim kadrolarını yitirdi, Rusya ise Beşar Esad’ın kaybetmesiyle etkinliğini kaybetti.
ABD artık bölgede tek güç olarak İsrail’i tanıma noktasına geldi. Seçilmiş başkan Trump, daha şimdiden ülkenin dış politikasını yönetir konumda. Trump, Suriye ile ilgili aynen şunları söyledi:
- Suriye karmaşık bir durumda.
- Bu bizim savaşımız değil.
- Amerika’nın yaşananlarla alakası olmamalı.
- Bırakın olaylar gelişsin, karışmayın.
ERDOĞAN’IN ZAFERİNDEN SEÇİM SANDIĞINA GİDEN YOL
One minute ile Erdoğan’ı Arap dünyasında kahraman yapan sistem, şimdi Suriye’de gelinen noktayı Türkiye açısından bir zafere dönüştürmenin altyapısını hazırlıyor.
Erdoğan, Suriye zaferi ile yelkenlerini şişirip, bir erken seçime gider mi?
Erdoğan’ın siyaset yapmasını bir miktar bilenler, bu soruya kesin olarak “Hayır!” cevabı vermezler. Önümüzdeki günlerde Suriye daha da hareketlenecek. Türkiye’de yaşananlar ise Suriye’deki gelişmeleri gölgede bırakacak kadar hızlı olacak.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***