BÜLENT KORUCU | YORUM
Mahkeme en yakınlarına ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi ama Narin Güran’ı kimin, neden öldürdüğü tam olarak bilinmiyor. Yargıçlar da gazeteciler gibi 5N 1K’yı bulmak zorundadır. Kim, ne, ne zaman, nasıl, niçin ve nerede sorularına kısa kararda cevap bulamadık. Gerekçeli kararda olacağına dair de fazla iyimser değiliz.
‘Kim’ sorusunun karşısına; ‘amca, anne ve ağabeyi’ yazıldı. 8 yaşındaki çocuğu üç yetişkin ‘iştirak halinde’ nasıl öldürür? Boğazını sırayla mı sıktılar? Ve daha önemlisi böylesi bir vahşeti neden işlediler? Soruşturma öylesine kötü yürütüldü ki küçücük bir köyde bir avuç şüpheliyi çözemediler. En acısı ise Narin’in cansız bedenini 19 gün sonra bulabildiler. Belki de hayattayken ulaşma ihtimalini heba ettiler. Duruşmalardaki sorgular ve tanıklarla da şüpheden uzak gerçeğe varılamadı.
Birinci derece yakınların müebbete çarptırılması tam bir ikna oluşturamasa da kimseyi şaşırtmadı. Ancak tanık mı sanık mı olduğu çoğu kez karıştırılan Nevzat Bahtiyar, sadece 4 yıl 6 ay ceza aldı. ‘Delil karartmak’ maddesinden suçlu bulununca daha fazlası mümkün değildi zaten. Cinayette kullanılan herhangi bir şeyi saklasaydı, hakimler haklı diyebilirdik. Oysa maktulü (belki de henüz canlıyken) götürüp gömmek dört başı mamur bir iştiraktir. Mahkeme iyi bir manevrayla Nevzat’ı ortaya atıp hem kendini hem de aileyi korudu. Kim, nasıl ve niçin sorularının sorulmasını engelledi; varsa yoksa Nevzat’ı konuşuyor herkes.
Mahkeme, Narin Güran cinayetiyle ilgili hükmünü alelacele açıkladı. Anne Yüksel Güran, ağabeyi Enes Güran ve amca Salim Güran ‘iştirak halinde cinayet’ suçlamasıyla ‘müebbet hapis’ cezasına çarptırıldı. Nevzat Bahtiyar (sol üstte) ise sadece ‘delilleri karartmakla’ suçlandı.
Aile neden bu kadar önemli? AKP’li Galip Ensarioğlu’nun sahip çıkmasını hak edecek ne yaptılar? Mahkemeyi, ‘Apar topar kamuoyunu susturalım ve temyizden dönecek şekilde hükmü bağlayalım!’ noktasına hangi motivasyon getirdi? Biz bu karanlık noktaların sonuna kadar takipçisi olacağız.
Asıl cevabı aranan soru: Devlet cinayeti çözemedi mi yoksa çözmek mi istemedi?
Bu tür durumlarda birileri panik halinde ortaya atılıp kamuoyu algısını manipüle etmek istiyorsa ona ‘mim’ koymak gerekiyor. Bazen rezil olmak pahasına absürt izahlar getirmeyi dahi göze alırlar. Yeter ki örtüyü kimse kaldırmasın. Onlardan birisi Oda Tv. Öylesine koştura koştura ortaya atıldılar ki, onlardan bu taşeronlukları bekleyen ben bile şaşırdım.
“Devlet, Narin cinayetini çözemedi, ne katil belli ne nasıl öldürüldüğü… ‘FETÖ’ bu işin neresinde? Türkiye’nin yetişmiş insan kaynağını mahveden…” diye devam eden cümleler kurdular. Avuç ayası kadar köydeki basit bir olayın aydınlatılamamış olmasının sebebi Emniyet ve Jandarma’dan atılan binlerce personelmiş…
Pekala bunları kim ve nasıl attı? ‘FETÖMETRE’ denilen hukuksuz ve ahlaksız çizelgeleri hazırlayıp güvenlik bürokrasisinde cadı avını kim yaptı ve sonra da dönüp bununla övündü?
O kelimeyi yazdığınızda karşınıza çok sayıda Odatv haberi, Nedim Şener’in kitabı ve o çizelgelerin müellifi ‘Rıfkı’ kod adlı emekli Tümamiral Cihat Yaycı’nın videoları çıkıyor. Bir ülke düşünün ki ordusundaki askerler arasında dil bilmek, yurtdışı göreve gitmek, yüksek lisans ve doktora yapmak fişlenme ve ihraç sebebi sayılıyor. Ülke bir avuç kifayetsiz muhterise kalıyor; en basit suçları aydınlatmak mümkün olmuyor. Sonra yıkım müteahhitleri dönüp o askerleri suçlayarak haklı çıkmaya çalışıyor.
Genelkurmay İstihbarat eski Başkanı emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin, Türk Silahlı Kuvvetleri’nden atılanlarla ilgili şunları söylemişti: “Aranan adamlar olmuşlar, çok çalışkan, zeki, bir kaç dil biliyor, master-doktora yapmış, güneydoğuda iyi görevler yapmışlar. Bana bugün de deseler onları seçerim…”
Cihat Yaycı’nın, İngilizce mülakat vermeye çabaladığında düştüğü acınası hal, iyi yetişmiş insanlara düşmanlığının sebebini ifşa etmişti. Ülke onun gibilere kaldı ve ne yazık ki Tavşantepe’den öte köy yok!
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***