İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkez Üyesi Av. Ersoy Turan Kız Çocukları Davası’nın ikinci duruşmasına dair gözlemlerini raporlayıp barolara ve hukuk dünyasına çağrıda bulundu.
Turan’ın gözlemleri şöyle:
Tanık olarak dinlenen çocuklardan birine mahkeme başkanı ”Kollukta verdiğin ifade doğru mu diye sordu?” Tanık çocuk, şubede alınan ifadeleri sırasında yanlarında avukat olmadığını ifadelerinin kendilerine okutulmadan imzalatılmak istendiğini, hatta bir polis memurunun tutanağın üst kısmını koluyla kapatarak bu şekilde imza attırıldığını söyledi. Mahkeme başkanı bu söylenenler ile ilgili herhangi bir işlem veya yorum yapmadan yargılamaya devam etti.
Anne babası dosyada sanık olarak bulunan çocuklar muvafakat aranmadan ve yeminsiz olarak dinlendi. Mahkeme başkanı çocuğa yeminsiz dinlensen de annen, baban hakkında ki sorulara cevap vermeyebilirsin ancak diğer sorulara doğru cevap vermek zorundasın diye hatırlatmada bulundu.
Sanıklardan 23 yaşındaki bir kadın hakkında ‘terör örgütü kurmak’ iddiası ile ek savunma hakkı verildi. Sanık savunmasında ”Ben 23 yaşındayım. Okulumu 6 yılda bitirdim. Örgüt kurmayı bırakın daha kendime doğru dürüst bir iş bile bulamadım.” şeklinde savunma yaptı. Sanık hakkında yapılan telefon incelemelerinde yar alan mesajlaşmalar detaylı olarak soruldu. Sanık müdafi tarafından hazırlanan bilirkişi raporunun hukuka aykırı olduğunu ve iki polis memuru tarafından telefonun incelendiği, zabıt katibi tarafından rapor hazırlandığı imaj alma işleminin usule uygun bir şekilde yapılmadığı söylendi. Bilirkişi raporunda varsayımlarda bulunulduğu tarafsız ve bağımsız bir rapor olmadığı söylendi.
Sanıklardan biri savunmasında 15 günde bir birinin evinde toplanmalarının sebebinin; 15 günde bir hatim yaptıklarını ve sırası ile 15 günde bir hatime katılanların birinin evinde hatim duası yaptıklarını söyledi.
Sanıklardan biri gözaltında bulundukları dört gün boyunca kötü muamele gördüklerini temel ihtiyaçlarının dahi karşılanmadığını, yemek verilmediğini, lavabo ihtiyaçlarının bile çoğu zaman karşılanmadığını ve bu konuda polislere ”Sizi avukatlara söyleyeceğim” dediğini, bunun üzerine polisin kendisine ”İstersen git mahkeme başkanına söyle” şeklinde alaycı bir üslupla tehditte bulunduğunu söyledi. Mahkeme başkanı hiç bir şey olmamış gibi duruşmaya devam etti.
İşkence ve kötü muamele iddiası bulunulduğu anda duruşmanın durması ve derhal gerekli araştırmanın yapılması gerekirken mahkeme başkanı ve üyeler bu konuyu görmezden geldi.
Yargılamalarda gerek soruşturma aşamasında gerekse kovuşturma aşamasında önyargılı hareket edildiği ve haklarında daha önceden adli işlem yapılan kişilerin ve çocukların peşinen suçluymuş gibi muamele gördükleri mahkeme başkanının zaman zaman sanıklara bağırarak konuştuğu tarafımca gözlemlenmiştir. Bu şekilde yapılan bir yargılama sonucunda adil bir karar çıkacağı konusunda şüpheler oluşmuştur.
Son olarak İstanbul Barosu Çocuk Hakları, İnsan Hakları ve Kadın Hakları Merkezleri tarafından dosyanın dikkati bir şekilde takip edilmesini tavsiye ediyorum.
İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkez Üyesi
Av.Ersoy Turan
Tutuklanmaları açık bir keyfilik
Değerlendirme
Devletlerin ulusal güvenliği korumak için önlemler alması gerektiği kabul edilmekle birlikte yapılacaklar, alınacak tedbirler Türkiye’nin uluslararası anlaşmalara imza atan bir ülke olarak korumayı taahhüt ettiği temel insan hakları pahasına olmamalıdır.
13-17 yaşındaki kız çocuklarının polis zoruyla gözaltına alınması, kız çocuklarının sosyal faaliyetleri gerekçe gösterilerek terörle suçlanması ve tutuklanması açık bir keyfilik örneği ve ağır bir insan hakkı ihlalidir.
Sivil topluma, siyasi muhaliflere, aktivistlere, gazetecilere, yaşlılara, hastalara, hamile kadınlara ve öğrencilere karşı terörizm suçlamasının ‘silah’ olarak kullanılma yanlışına son verilmelidir.
Tavsiyeler
– İfade alma adı altında yasadışı olarak gözaltına almak, tehdit etmek, kötü muamelede bulunmak suretiyle çocukların bedensel ve ruhsal yönden acı çekmelerine sebep olan, bizzat icra eden ve sessiz kalarak onay veren tüm kamu görevlileri hakkında TCK. 94/2-a maddesi kapsamında soruşturma açılması.
– Çocuklar hakkında hukuka aykırı olarak yakalama işlemi yapıldığı için CMK.141 madde gereğince tazminat ödemesi yapılması.
– Çocuklar hakkında yasadışı işlem yapılması talimatı veren savcı Bilal Çelik hakkında HSK tarafından adli ve idari soruşturma başlatılması.
– İfade tutanaklarında yer alan sahtelik dikkate alınarak, tutanakta imzası bulunan kamu görevlileri hakkında TCK.204/1-3 maddeleri gereğince resmi evrakta sahtecilik suçlamasıyla soruşturma açılması.
– Çocukların ifadelerinin alınmasının maddi gerçeğin ortaya çıkmasına yardımcı olması söz konusu olmadığı ve çocuklar açısından ayrı bir travma konusu olacağı için İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından çocukların zorla getirilmesine yönelik ara kararından vazgeçilmesi.
– Terör suçlaması adı altında yapılan tüm hukuksuz uygulamalara derhal son verilmesi.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***