UĞUR TEZCAN | YORUM
Bugün Hizmet Hareketi mensuplarına karşı açık bir soykırım uygulanıyorsa bunun ardında soykırımın KHK, kayyum atama, gasp etme ve dezenformasyon gibi hukuk dışı fiziksel yöntemleri haricinde bir de son derece sinsi bir şekilde yürütülen duygusal taciz ve manipülasyon yöntemleri de var. İşte buna dikkat çekmek adına Amerikan kültürüne ve sonrasında da psikoloji biliminin sayfalarına girmiş olan bir kavram olan “gaslighting” kavramına işaret edeceğim bu yazıda.
Teknolojik gelişmelerin dile etki ettikleri ve yeni kavramlar oluşmasına katkıda bulundukları bir hakikat. İşte “gaslighting” de aynı isimli eski bir sinema filminden doğmuş bir kavram. Filmde bir adam karısını intihara sürükleyebilmek için onun akıl sağlığını hedef alır ve ona sürekli olarak duygusal baskı ve manipülasyon yöntemleri uygular. Ona hep suçluluk duygusu yaşatmak ve kendi akıl sağlığından şüphe edecek konuma düşürmek ve böylece onu intihara sürüklemek için sinsice, planlı ve kesintisiz olarak duygusal manipülasyon yöntemleri uygular.
“Gaslighting”, Türkçemizde tam olarak karşılığı olmayan bir ifade… Kısaca, bir insana veya gruba karşı çeşitli duygusal taciz, psikolojik baskı ve manipülasyon yöntemleri kullanmak suretiyle duygusal şiddet uygulamak demek. Onlara kendilerinden, birbirlerinden ve sahip oldukları ideal, duygu ve düşüncelerinden ve bir zorbaya karşı takındıkları tavırlarından şüphe ettirip kendilerine olan özgüvenlerini kaybetmelerini sağlayacak ve bir suçluluk duygusuna mahkûm ettirecek tüm sistemli çaba ve çalışmaların adı olan bir yöntem, bir psikolojik harp taktiği.
Bunlarla amaçlanan gaye o insanları egale etmek, baskılamak, başlarına gelen her kötü şeyin kendilerinden olduğu duygusu ile onları sistemli olarak ezmek ve böylece onları kendi kendilerini bitirecek (intihar veya lağvetmek) veya bir Stockholm sendromu ile zulmedicisine minnettar (duygusal bağımlı) bir ezik haline getirecek bir konuma düşürmektir.
Bu ifadeyi kaynaklar daha basit şekillerde, daha çok kişiler ve bireysel ilişkiler üzerinden tanımlıyorlar. Ancak toplumsal olaylara da uygulanabilen ve geniş yelpazede de ele alınan bir kavram olduğu için ben konumuzu da düşünerek kendimce daha şümullü bir tarif yaptım. Bu, sonu boşanmalarla biten aile içi şiddette de iki sevgili arasındaki sağlıksız ilişkide de bir rejim ile düşman ilan edilen alt gruplar arasında da mevcuttur.
Mesela, kavram Amerikan toplumunda çok bilinmezken benzer yöntemler eski doğu bloku Almanya’sında gizli polis birimi Stasi’nin sıklıkla kullandığı “zersetsung” denilen psikolojik harp tekniklerinin de adı idi. Muhalif insanları hukuksuzca hapse atıp uluslararası kamuoyunun tepkisini çekmek yerine o insanların itibarlarını yok etmeye dönük gizli dinlemeler, takipler, psikolojik baskılama yöntemleri, evlerine pornografik yayınlar yerleştirme, hatta evlerine girip eşyalarının yerlerini değiştirme ve haklarında dedikodular yayma gibi yöntemlerle insanların psikolojik ve sosyal dengelerini alt üst ederek onları yıldırmaya ve bitirmeye çabalıyor ve fişlemeler yapıyorlardı.
İşte bugün Hizmet Hareketi mensuplarına karşı da böyle psikolojik harp yöntemleri uygulanıyor. Bunların bir kısmı benim kaotik veya bilinçsiz dediğim eylemler. Yani, soykırım ortamında rejimin algı operasyonları ile gaza gelip rejim tarafından üretilen slogan niteliğindeki diskurları ve suçlamaları adeta bir papağan gibi tekrarlayıp duran, düşene vurmaktan ve eleştirmekten haz alan, okumuş da olsa, cahil halk tabakalarından yöneltilen “gaslighting” çeşidi. Bir de soykırımcı ve baskıcı rejimin algı operatörü unsurları veya kullanışlı taşeron konumunda olan gazeteci, medyacı, siyasetçi, sanatçı vb. kişiler kullanılarak gerçekleştirilen daha sinsi, sistemli ve süreklilik arz eden psikolojik harp yöntemleri var ki onları da sistemli ve bilinçli “gaslighting” olarak tanımlayabiliriz.
Defaatle yazdım: Sizlerin, yolsuza yolsuzluğunu, ahlaksıza ahlaksızlığını, cahile cahilliğini ve haine de hainliğini acı bir şekilde hissettiren ve onlara varoluşsal bir kriz yaşatan bir tavrınız, duruşunuz, zekânız, vicdanınız ve ahlakınız var. O nedenle de sizleri her yönüyle ezmek ve bitirmek üzere tüm imkânlarını seferber ediyorlar ve her türlü toplumsal maniple yöntemlerini ve psikolojik harp tekniklerini kullanıyorlar. Başlıktaki “gaslighting” yöntemi de buna dahil.
Çoğu kişi sizler karşısında bir kişilik krizi ve eziklik yaşadığı için, dikkat edin, sizin hakkınızda ürettikleri yalan suç isnatları kadar kişiliğinizi de ezmek gayretine girişiyorlar. Tekrar edip durdukları ve birkaç sloganik söylemi aşmayan sataşma ve suçlama şekilleri bile yaşadıkları kimlik ve kişilik ezikliğini açık ediyor.
Israr ile tekrarladıkları bazı şeyler var: “Soru çalarak başarılı oldunuz”, “hak yediniz”, “zaten sizi kimse sevmiyor”, “yapmışsınızdır”, “eleştiri yapın”, “bırakın bu işleri artık”, “vatansız kaldınız”, “gidecek yeriniz yok”, “artık Türkiye sizin için bitti”, “hukuku bitirdiniz” gibi saçmalıklarla sizleri ezmeye çalışmaları bir hakikatin değil benim bilinçli ve bilinçsiz, yani sistematik ve kaotik “gaslighting” olarak ifade ettiğim çabaların yansımaları sadece.
Devletin tüm imkanları ve kurumları ellerinde olduğu halde hala aleyhinizde hukuki delil sayılabilecek tek bir şey bulamadılar. ‘İtirafçılık’ adı altında elde ettikleri zorlama ifadeler ve işkence yöntemleri ile söylettikleri birkaç ifade dışında ellerinde hiçbir hukuki dayanak yok. Üstelik sizler, gelin elinizde ne varsa uluslararası bağımsız mahkemeler ve yayınlar önünde hesaplaşalım şeklinde davetlerde de bulunduğunuz halde hala kaçak dövüşüyorlar.
Muhalefet tarafından meclise sunulan, kendilerine karşı yapıldığını iddia ettikleri “darbe teşebbüsünü” araştırma önerisi bile diğer benzer meclis önerilerini de reddettikleri gibi reddettiler. Çünkü amaçları hakikatin ortaya çıkması değil! Yolsuzluklarına tehlike olarak gördükleri sizlerin varlığınız onlara sürekli olarak kabuslar yaşatıyor. Bir de gizli İslam düşmanlıklarından ötürü kendilerine boyun eğmemiş olan samimi ve eğitimli Müslümanları bitirmek adına verdikleri bazı sözleri de tutmaları gerekiyor.
İşte sizlere karşı kullandıkları sistemli “gaslighting” teknikleri de bu noktada önemli hale geliyor. Sizleri tüm hukuksuz ve gasp yöntemleri ile ülkeden ve devlet kurumlarından atmayı başardılar, ancak hala boyun eğdiremediler ve yok edemediler. Diasporada gelişip güçlenmenizden ciddi derecede korkuyorlar. Ortalığa yaydıkları aleyhinizdeki tüm yalan, iftira ve suçlamalara rağmen hala bir arkadaşınız ve çok az bir grup insan dışında birlikteliğinizi bozmadınız. Faaliyetlerinize devam ediyorsunuz.
Bununla da yetinmeyip her şeyinizi kaybettikten sonra yurt dışında hayata tutunmaya çalışan insanlar olmanıza rağmen duruşunuzdan, onurunuzdan, söylemlerinizden asla geri adım atmadınız. Sistemin bütün medyası, kandırılmış cahil halk kitleleri ile her gün üzerinize yüklendiği halde hala dik duruyor, haklı olduğunuzu haykırıyorsunuz. Bununla da kalmayıp üç-beş gazetecinizin ve yazarınızın yazdıkları şeyler onların tüm pisliklerini ve kumpaslarını ortaya dökmeye yetiyor. Onların tüm medya gücüne rağmen sizlerin daha cılız gayretleriniz karşısında dünya kamuoyunu ikna edemiyorlar. O nedenle de sizlere karşı sürekli ve sistemli olarak, bazen haktan da görünerek, başlıktaki kavram altında faaliyetler yürütüyorlar.
Sizi kimsenin sevmediğini söylüyor ve söyletiyorlar. ‘Türkiye’de artık bittiniz, bundan sonra da hiçbir şey başaramazsınız, kendinizi lağvedin, gidin devlete teslim olun, maaşını alan, etliye sütlüye karışmayan memur olun’ diyorlar. ‘Sizi artık kimse dinlemez, sevmez’ diyorlar. ‘Ülkenin eğitimini de ekonomisini de adalet sistemini de bizzat kendileri tarumar ettikleri halde bunlardan siz mesulsünüz’ diyorlar. Sizlere kendinizi sürekli olarak küçük görmenizi sağlayacak isimler takıyorlar, iftiralar ediyorlar, birbirinizden ve ideallerinizden endişe ve şüphe duyacağınız bir psikoza sokmaya çalışıyorlar.
‘Altın nesil diyordunuz ne oldu, bittiniz’ diyorlar! Bizzat kendileri sizi düşünmeden, sizden korkmadan bir tek gün bile geçiremedikleri halde sizlere kendinizi önemsiz hissettirmek adına yapıyorlar tüm bu gayretleri. Sizi sürekli olarak kızdırmaya ve kavga sahnesine çekmeye çalışıyorlar. Twitter üzerinde sadece 50-100 insan yazdıkları bir mesaja bir tepki verdi diye hemen “Niye linç ediyorsunuz, bak işte kültsünüz, özeleştiriye kapalısınız, işte bu yüzden sevilmiyorsunuz!” gibi söylemlerle basmakalıp ve son derece cahilce ama sinsice baskılama yöntemleri uyguluyorlar.
Bunları, bilinçsizce gaza geldiği için ve öfke halinde iken yapan münferit insanlar olduğu gibi sistematik bir manipülasyon aygıtının ya bizzat operatörü veya kullanışlı taşeronu oldukları için yapanlar da oluyor.
Bu çabaları, Amerikan kültüründe sıklıkla kullanılan başka bir tabir ile özetleyebilirim. Amerika’da, “death by a thousand cuts” (bin kesikle ölüm) şeklinde bir ifade biçimi var. Yani, birilerinin sizi direk olarak öldürmek yerine sistemli ve aralıksız bir şekilde küçük küçük kesikler atmak suretiyle sizin kan kaybından kendiliğinizden ölmenizi sağlamaya çalışma gayreti diyebilirsiniz buna.
Yani kısacası, birileri sistemli psikolojik baskı, taciz ve manipülasyon (gaslighting) yöntemleri kullanmak suretiyle ruhunuza, akıl sağlığınıza ve kendinize olan güveninize binlerce çizik atmak suretiyle sizleri yavaş yavaş öldürmeye, yok etmeye veya felç etmeye çabalıyorlar.
Bu çok önemli konuyu uzatmamak adına burada kesiyorum. Belki bir video yayınında konuyu daha etraflıca konuşabiliriz.
Sizleri Amerikalı, Nobel Edebiyat Ödüllü bir şair olan T. S. Eliot’un bir sözü ile uğurluyorum. “Negatif insanlara maruz kalmak, radyasyona maruz kalmak gibidir. Kısa süreli dozlara dayanabilirsiniz; fakat sürekli maruz kalmak sizi öldürür.”
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***