Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası (Dev Sağlık-İş) üyeleri, toplu sözleşme ve haklarının verilmesi talebiyle açıklama yaptı. Osmaniye Şube Başkanı Osman Türk “Haftalık 40 saatlik çalışma hakkımızı tanımayan bir toplu iş sözleşmesi, toplu sözleşme değildir. Tayin ve becayiş hakkımızı kalıcı şekilde düzenlemeyen, KHK’lı işçi, İŞKUR’lu işçi ayrımını ortadan kaldırmayan bir toplu iş sözleşmesi, toplu sözleşme değildir” dedi.
Dev Sağlık-İş, Osmaniye Devlet Hastanesi önünde basın açıklaması yaptı. Açıklamaya, CHP Merkez İlçe Örgütü, Osmaniye Tabip Odası ile sendika üyeleri ve bazı sağlık çalışanları katıldı. Şube Başkan Osman Türk, yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Vergide, emeklilikte ve ülkede adalet talebimizi dile getirmek için bir araya geldik. Adalet istiyoruz. Sendikamız, 24 Temmuz 2024’te Çalışma Bakanlığı tarafından yayınlanan istatistiklerde yüzde 0.99 oranıyla işkolu barajının altında bırakılmak istenmişti. Üç mevsim boyunca, tam 123 gün bakanlıkla yaptığımız görüşmelerde, günlerce bakanlık önünde tuttuğumuz adalet nöbetinde hem de mahkeme önlerinde uğradığımız adaletsizliği dile getirdik. Ve nihayet 26 Kasım 2024 tarihinde mahkeme kararı ile sendikamızın üye sayısı 7 bin 579 olarak kesinleşti ve yüzde 1 işkolu barajının üstünde olduğumuzu mahkeme de kanıtlamış oldu. Bizi baraj altında tutarak, kamu çerçeve protokolü dahil olmak üzere toplu sözleşme düzeninin dışında bırakmak istediler ama biz haklılığımızı mahkemede kanıtlamış olduk.
“Sendikal faaliyet suç değildir”
Sendikal faaliyet suç değildir. Biz uğradığımız adaletsizliğin son bulduğuna sevinirken aynı gün 26 Kasım’da DİSK Genel Başkan Yardımcısı ve Genel İş Sendikamızın Genel Başkanı Remzi Çalışkan ile DİSK Çukurova Bölge Temsilcisi ve Genel İş Mersin Şube Başkanı Kemal Göksoy’un ‘gizli tanık’ ifadeleri ile adaletsizliğe uğradığını öğrendik. Sağlık ve sosyal hizmet işçilerinin, sendikamızın her zaman yanında olan DİSK/Genel İş Sendikamıza geçmiş olsun dileklerimizi iletiyor, Remzi ve Kemal Başkanların derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz.”
Emeklilik sisteminin eşitsizlik ve adaletsizlikleri gün geçtikçe artıyor diyen başkan Türk sözlerine şöyle devam etti:
“Bu adaletsizliklerin bir yenisi 2024 ve 2025 yıllarında emekli olacaklar arasında yaşanacak emekli aylığı uçurumudur. Yüksek enflasyonla yoksullaştırılan, adaletsiz vergi sistemiyle dilim dilim soyulan yüz binlerce sağlık ve sosyal hizmet emekçisi var. Bu uçurum, emekli aylıklarının hesaplanmasında esas alınan güncelleme katsayısının belirlenmesi yöntemindeki karışıklıktan ve yüksek enflasyondan kaynaklanmaktadır. Bu adaletsizlik nedeniyle sağlık ve sosyal hizmet kurumlarından emekli olmak isteyenlerin sayısı artmıştır. Emeklilik başvurusu yapan mesai arkadaşlarımızın yerine nasıl bir istihdam oluşturulacağı konusunda bir belirsizlik vardır. Bu durum iş yerlerimizde iş yükünün artmasına, sunduğumuz sağlık ve sosyal hizmetin niteliğinin azalmasına yol açacaktır. Bu adaletsizliği gidermek bir cümlelik yasa değişikliği ile mümkündür. Konfederasyonumuz DİSK, bu konuda Bakanlığa ve TBMM’ye taleplerini iletmiş bu talepler kamuoyu ile de paylaşılmıştı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ve TBMM bu adaletsizliğe karşı derhal harekete geçmelidir.
“Toplu sözleşme hakkımıza sahip çıkmaya devam ediyoruz”
Toplu sözleşme hakkımıza sahip çıkmaya devam ediyoruz. Temmuz istatistikleri ile işkolu barajının altında bırakmaya çalıştıkları adaletsizlik yargıdan geri döndü. Yargı kararı ile sendikamız Temmuz 2024 istatistiklerine göre toplu iş sözleşmesi yapmak için yetkili sendika olmuştur. Ancak çoğunlukta olduğumuz iş yerlerinde Bakanlık, mahkeme sürecini bahane ederek yetkiyi başka sendikalara vermiştir. İlgili iş yerlerinde hukuki süreçler devam etmektedir. Bu sendikalar yetkiyi işçilerden değil bakanlıktan almıştır dolayısıyla imza altına alacakları toplu iş sözleşmelerinde işçilerin değil bakanlığın taleplerinin yazılı olacağı apaçık ortadır. Buradan sesimizin ulaştığı bütün sağlık ve sosyal hizmet işçilerine sesleniyoruz: Haftalık 40 saatlik çalışma hakkımızı tanımayan bir toplu iş sözleşmesi, toplu sözleşme değildir. Tayin ve becayiş hakkımızı kalıcı şekilde düzenlemeyen, KHK’lı işçi, İŞKUR’lu işçi ayrımını ortadan kaldırmayan bir toplu iş sözleşmesi, toplu sözleşme değildir.” (ANKA)