MAHMUT AKPINAR | YORUM
Son dönemde yeniden çözüm süreci konuşulur oldu. MHP lideri Devlet Bahçeli’nin TBMM açılışında DEM Partililerin elini sıkması ve “bu hareketinin amaçsız olmadığını” ifade etmesiyle söylem ciddiyet kazandı. Öyle anlaşılıyor ki hükümet cenahı Kürt sorunuyla ilgili yeni bir süreç başlatmak istiyor.
Kamuoyunun ne olduğunu tam bilemediği bir şeyler dönüyor. Aniden gündeme gelen “yeni çözüm süreci” söylemi kapalılığını ve gizemini koruyor. Kamuoyunda şaşkınlık var. Çok az veriye sahip gazeteciler, neler olduğunu anlamaya çalışıyorlar. Kürt aydınlar ümit ve güvensizlik duygusunu birlikte yaşıyorlar.
Zira Kürt sorununun çözümü konusunda AKP yara almış durumda, ortağı MHP güven vermiyor. Tayyip Erdoğan daha önce siyasi çıkarı için böylesine yakıcı bir konuda masayı devirdi, bölgeyi kan gölüne çevirdi. ‘İyimserlik’ kapısını açık tutmakla birlikte kimse Erdoğan’a güvenmiyor.
Böyle bir söylemin gündeme getirilmesinde dış politikadaki gelişmeler ve iç politik ihtiyaçlar olmak üzere iki temel saik olabilir:
DIŞ POLİTİK SEBEPLER: İsrail’in Orta Doğu’da yakılan ateşi büyütmesi ve ABD’nin buna kayıtsız şartsız destek vermesi, bölgedeki dengelerin değişme ihtimali, böyle bir ihtiyacı doğurmuş olabilir. Geçen haftalarda Erdoğan, “İsrail’in Türkiye’yi hedef alacağını” ifade etti ve Arz-ı Mevut‘tan bahsetti. Yakın gelecekte bir İsrail işgalinin olacağı yönünde algı oluşturdular. Aydınlar ve kamuoyu buna ikna olmadı, zira daha iki ay önce Erdoğan İsrail’i, “Bir gece ansızın gelebiliriz!” diye tehdit ediyordu.
Öte taraftan İsrail’le ticaret tüm hızıyla devam ediyor. Koltuğu için keskin dönüşler yapabilen Erdoğan’ın söylediklerine güven duyulmuyor. Bunu Köfteci Yusuf meselesinde de gördük. Köfteci Yusuf’un işyerlerinde domuz eti bulunduğuna dair resmi iki rapor yayınlandı. Ama halkın yüzde 80’i hükümete ve kurumlara güvenmedi. İktidarın pek çok holdinge, şirkete çöktüğü gibi Köfteci Yusuf’a da çökmek için gerekçe ürettigi kanaati hasıl oldu.
İÇ POLİTİK SEBEPLER: Çözüm söyleminin tekrar gündeme getirilmesi iç politikada değişen dengelere ve yeni denklem kurmaya matuf olabilir. Zira hükümet bileşenleri hızlı şekilde eriyor. İlginçtir, muhalefet kanadı da eriyor. Bu durum Türkiye’de siyasetin tıkandığını gösteriyor.
Erdoğan siyasi ömrünü uzatabilmek, iktidarda kalabilmek için yeni destekçilere ihtiyaç duyuyor. Bu noktada iki alternatif var: Kürt Siyaseti ve CHP.
Özgür Özel ile Erdoğan’ın ilişkileri çok iyi gitse de CHP tabanı Erdoğan’a karşı mesafeli. Teslimiyetçi tavrından dolayı CHP’liler Özgür Özel‘i ciddi şekilde eleştiriyor. Bu durumda Erdoğan, verilecek tavizler, taahhütler mukabili Kürt siyasetiyle iş tutarak ömrünü uzatmayı planlıyor olabilir.
Çözüm gibi dikenli, zor bir konuda ilk çıkışın Bahçeli’den gelmesi avantaj gibi gözükse de Kürtleri tedirgin etti. Çünkü MHP eliyle başlatılan bir süreç baştan ölü doğabilir. Nitekim Bahçeli’nin çözümden anladığı Öcalan’ın ve PKK’nın tek taraflı silah bırakıp örgütü dağıtması. PKK uzunca süredir içerde eylem yapmadığı, siyasete de fırsat verilmediği halde Bahçeli son grup konuşmasında “Ya silah ya siyaset, ya terör ya siyaset!” diyerek, işlerin ne kadar zor olacağını gösterdi.
İç polikaya bakan bir başka saik ise Erdoğan’ın pek çok konuda yaptığı üzere kamuoyunu “yeni çözüm süreci” ile oyalayıp gündem değiştirmesi, zaman kazanmak istemesi olabilir.
Otoriterleşen ülkede demokratikleşme olmaz!
Demokratikleşme ve Kürt sorunu eski ifadeyle birbirinin “lazımı gayri müfarikı”, yani ayrılmaz parçasıdır. Türkiye otoriterleşirken, TBMM etkisiz iken, siyasetçiler, gazeteciler, aydınlar hapse atılırken bir demokratikleşmeden bahsedilemez. Kürtçe konuşanlar dövülürken, Kürtçe şarkı söyleyen gençler gözaltına alınırken Erdoğan’ın, “İnsanlar ana dillerini bile konuşamıyorlar!” demesi trajikomik bir durumdur. Muhtemelen Kürtler “Ağam bizimle eğleniiir” diyorlardır.
PKK sorununu da doğuran Kürt sorunun çözümü Kürtçe‘nin önündeki engelleri kaldırmaktan, Kürtlerin ülkede dilleriyle, kimlikleriyle eşit, onurlu vatandaşlar olarak kabulünden geçmektedir. Bu da her şeyden önce adaletin tesisine, çoğulcu bir demokratik yapının inşasına bağlıdır. İktidar demokratikleşme adımları atarsa, yerel yönetimleri güçlendirirse, insan haklarını öncelerse, siyaset yapan insanları hapse atmaktan, belediyelere kayyım atmaktan vazgeçerse, insanların dillerini ve kültürlerini yaşatmaları konusunda pozitif ayrımcılık yaparsa Kürt sorununu besleyen problemler kaybolur.
Dolayısıyla Kürtlerin sorunlarından doğan PKK’nın altı boşalır. Şiddetle çözüm aramanın gereği kalmaz. Demokratik adımlar atıldıktan, temel hak ve özgürlüklerle ilgili çoğulcu demokratik bir yapı kurulduktan sonra da PKK şiddet üretmeye devam ederse o zaman devletin ezici gücüyle üzerine gidersiniz ve buna Kürtlerin de büyük kısmı itiraz etmez. Türkiye ve dünya kamuoyu yanınızda olur. Türkiye haklı gerekçe ve psikolojik üstünlük elde eder. Irak’a, Suriye’ye ve diğer bölge ülkelerine baskı yapma, global aktörleri yanına çekme hakkı elde eder.
Önce demokratikleşme adımları atılmalı
AKP ve MHP bir çözüm başlatmak istiyorsa Öcalan veya Kandil’den bağımsız olarak öncelikle demokratikleşme adımları atmak, ülkeyi hukuk, insan hakları, özgürlükler noktasında rahatlatmak zorundadır. Yargıyı bağımsız hale getirmek, düşünce suçlarını cezalandırmayı bırakmak durumundadır. Kürtlere güven vermenin, normalleşmenin, hukuka dönmenin ilk adımı başta Selahattin Demirtaş olmak üzere hapse atılan Kürt siyasetçileri, gazetecileri bırakmak olabilir. Aksi halde hem Kürtler hem toplum Erdoğan’ın söyleminin iç politikaya yönelik, gündem değiştirmeye matuf “malzeme” olduğunu düşünecektir.
Demokrasi ve Kürt sorunu birbirinin ayrılmaz parçasıdır. Demokratikleşme olduğu sürece Kürt sorununun müşkili azalacak, çözümü kolaylaşacaktır. Bu tez tersinden de geçerlidir. Samimi şekilde Kürt sorununu çözmeye çalışmak doğal olarak demokratikleşmeyi beraberinde getirecektir. Ama otoriter bir yönetime devam ederek, hukuk, demokrasi, insan haklarından uzak şekilde Kürt sorununu çözmeye kalkmak başka aktörlerin de devreye girmesine, kırılmalara, bölünmelere neden olabilir.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***