CHP lideri Özgür Özel’in “Yurt dışında Türkiye’nin partisiyiz. Benim devletimdir; dış politikada yanlış da yapsa desteklerim” sözleri tartışma konusu oldu. Dış politika uzmanı Baskın Oran, “31 Mart 2024 yerel seçimlerindeki zaferiyle AKP’yi ikinci parti durumuna sokan ve hepimize büyük umut veren Özel’in AKP’lileşmesi gerçekten üzücü. Demek ki, devleti kurmuş olan Parti hiç olmazsa dış politikada evrimleşmek diye bişey tanımak istemiyor. Hele de artık TDP’nin (Türk dış politikası) değil de EDP’nin (Erdoğan dış politikası) geçerli olduğu bir ülkede” değerlendirmesini yaptı.
Baskın Oran’ın Artı Gerçek‘te yer alan yazısından bir bölüm şöyle:
“Şu son günlerde iç politikada hayli acayip şeyler yaşıyoruz. D. Bahçeli Ö. Özel’e “çürük, tipitip, gevşek, soysuz, zirzop” diye hitap ediyor, ardından da “Birbirimizi kırmıyoruz inşallah!” diyor. Ö. Özel de cevap olarak neredeyse özür diliyor: “Yok efendim. Herkes doğru bildiğini söylüyor. Önemli olan saygıda ve sevgide eksiklik göstermemek”.
Burası Türkiye, bakalım daha neler olur ama esas rahatsız edici olan CHP’nin iç değil dış politika tutumu.
Medyadan hepimizin dikkatle izlediği kadarıyla, Türkevi’nin açılışını CB Erdoğan’ın ziyaretine yetiştirsin diye, E. Adams’a “lüks seyahatler, otel konaklamaları ve uçak biletleri” sağlanarak bina için gerekli yangın önlemleri savsaklatılmış. Federal bir rüşvet davası açılmasına yol açan bu savsaklamanın Ö. Özel’in yukarıdaki sözlerinde adı: “jest”.
Tamam, henüz dava sonuçlanmadı, iki tarafa da iftira ediliyor olabilir, ama Türkiye’den bahsetmiyoruz. Kamu görevlilerinin menfaat karşılığı en ufak bir hediye almalarının kamuoyunda (bizim aksimize) büyük infial yarattığı, yargının bağımsız olduğu, “yiyor ama yapıyor” kavramının da bulunmadığı ABD’den bahsediyoruz.
Dahası, Demokratik Partili bir belediye başkanına Demokratik Partili bir başkan iktidardayken rüşvetten Federal dava açılmışsa, politikayı bilen bir parti liderinin bu durumu daha da dikkatle isimlendirmesi gerekmez miydi?
‘ÖZRÜ KABAHATİNDEN BÜYÜK’
“Fazlasını, ABD’nin büyükelçiliğine tahsis edilen o muhteşem alan için yapmışızdır” sözü özrü kabahatinden büyük denen vaziyetlere iyi bir örnek. Çünkü o “muhteşem alan” dediği yer, Atatürk’ün, halkın kamusal kullanım ihtiyaçlarını karşılayacak, nefes alma yeri olmak şartıyla bağışladığı Atatürk Orman Çiftliği.
Atatürk’ün şartlı vasiyeti olan AOÇ’nin parça parça satılmasına karşı çıkma konusunda en fazla emeği geçmiş olan Mimar Tezcan Karakuş Candan’la konuştum. AOÇ’nin yağmaya kurban gitmesi (ve bu arada “Kaçak Saray” yapımı) konusunda tüm haber ve belgeleri içeren www.aocmucadelesi.org sitesine işaret ediyor ve arazinin ABD Büyükelçiliğine hülle yapılarak devri hakkında özetle şöyle diyor:
‘ABD büyükelçiliğine tahsis edilen alan Tıp Fakültesi yapılmak şartıyla 1983’te Kenan Evren’in imzasıyla Gazi Üniversitesine verildi. Üniversite uzun yıllar parayı ödemedi. Arazinin AOÇ’ye devredilmesi gerektiği ve bir firmanın ödeme yaparak ardından araziyi TOKİ’ye sattığına dair bilgi Sayıştay raporlarına da girdi. TOKİ de ABD’ye sattı.’
T. K. Candan 5659 sayılı AOÇ Kanunu hükmünü de hatırlatıyor: “Atatürk Orman Çiftliği arazileri üzerinde konut, ticaret ve sanayi amaçlı yapılaşma yapılamaz.”
31 Mart 2024 yerel seçimlerindeki zaferiyle AKP’yi ikinci parti durumuna sokan ve hepimize büyük umut veren Gn. Bşk. Ö. Özel’in “Yurt dışında Türkiye’nin partisiyiz” demesi, ‘Benim devletimdir; dış politikada yanlış da yapsa desteklerim” demeye getirerek AKP’lileşmesi gerçekten üzücü. Demek ki, devleti kurmuş olan Parti hiç olmazsa dış politikada evrimleşmek diye bişey tanımak istemiyor.
Hele de artık TDP’nin (Türk dış politikası) değil de EDP’nin (Erdoğan dış politikası) geçerli olduğu bir ülkede.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***