CHP lideri Özgür Özel’in New York Belediye Başkanı Eric Adams’ın Türk bürokrat ve iş insanlarından rüşvet aldığı iddialarını reddetmesi, Meclis’in yeni yasama dönemi açılışında kendisini tehdit eden MHP lideri Devlet Bahçeli’yle tokalaşması ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ayakta alkışla karşılaması gibi son dönemde sergilediği performans tartışma konusu oldu.
Diken yazarı Murat Sevinç, Özgür Özel’in performansını “endişe verici” olarak yorumladı ve Deniz Baykallı yılları anımsattığına dikkat çekti.
Özgür Özel için “Modifiye Baykal” göndermesinde bulunan Murat Sevinç, “Kim buluyor bu acayip taktikleri, dillendirenler kendi seslerini duyuyor mu, hakikaten hayret verici. Malum, rahmetli Deniz Baykal da ‘devlet ciddiyeti’ne, ‘devlet adamı ağırlığı’na sahip bir siyasetçiydi. O ağırlıkla konuşur, davranır, yol yordam bilirdi. Onu ve yönetimini takdir edenler, bu niteliklerini özellikle anardı. Bir ara, bazı AKP’lilerin Kılıçdaroğlu’nu eleştirmek için Baykal’da tespit ettikleri ‘devlet ciddiyeti’ne vurgu yaptığını hatırlıyorum. Oysa Baykal’ın onca zaman anmaya değer hiçbir siyasi başarısı olmadı. Cemal Süreya, ‘99 Yüz’ adlı kitabında ‘reel politikanın adamı’ olarak andığı Baykal’ı, “Düşünceden, ideallerden değil, güç dengelerinden çıkış yapar” diyerek anlatmıştı. Belki de takdir edilen ‘ağırlığı’nı o dengeleri takip edebilmesine borçluydu” ifadelerini kullandı.
“‘Devlet adamı’ ciddiyetiyle, ‘muhalefet ettiğini’ öne sürerek AKP lehine çok şey yaptı Baykal” diyen Sevinç, “Bugün, Özgür Özel’in, hem kendisine hem Halk TV’de program yapan gazeteci arkadaşlara ağır sözler sarf eden siyasetçiyle kurduğu son derece medenî ilişkiyi görüp TBMM’deki törende ‘ayağa kalkılması‘na ilişkin eleştirilere verdiği yanıtı okuyunca, Deniz Baykal’ın ‘devlet ciddiyeti‘ni hatırladım. Hayra alamet değil bu” değerlendirmesini yaptı.
‘NORMALLEŞME SİYASİ BİR PLANA DAYANMIYOR’
Murat Sevinç’in yazısı şöyle:
“Özel’in her geçen gün ilginçleşen ve Baykallı yılları anımsatan ‘performans’ının endişe verici düzeyi, insanı bir şeyler söylemeye sevk ediyor.
Özgür Özel idaresinin benimsediği ‘normalleşme’ siyasetinin başı sonu, hangi ilke ya da ilkelere dayandığı, nasıl bir siyaset tarzı vaat ettiği, tam olarak neyi hedeflediği belli değil. Mütemadiyen ‘jest’ yapmaya çalışan, rakip siyasetçilere karşı nezaketi elden bırakmayan, daha doğrusu nezaketi bile isteye bir ‘gösteri’ye dönüştüren, bu yolla hepimize doğru davranış kurallarını öğretmeye istekli, bulduğu her fırsatta ‘devlet siyaseti’ savunusu yapan, belli ki ‘Devlet ayrı hükümet ayrı’ sloganının büyüsüne kapılmış bir siyasetçi portresi çiziyor, Özgür Özel. Nezaket ve ‘adap’ gösterileriyle cümlemize –yaşı yetenler hatırlayacaktır- ‘Bay Yanlış ile Doğru Ahmet’ serisindeki ‘Doğru Ahmet’in hali tavrıyla sesleniyor.
Yinelemekte yarar var, ‘normalleşme’ adı verilen siyasetin verdiği izlenim, bir plana-programa dayanmadığı. Şimdiye dek, iktidar cenahının yerel seçim moralsizliğini üzerinden attığına, CHP’nin yerinde saydığına, cezaevindekilerin ve muhtelif adaletsizliklerle soluğu kesilen kesimlerin mağduriyetlerinin sürdüğüne tanık olduk, normalleşme sürecinde.
‘DEVLET ELEŞTİRİSİ YAPMAK BAŞKA, YÖNETİMİN YAPTIKLARINI ELEŞTİRMEK BAŞKA’
Hiç kimsenin, CHP genel başkanından bir devlet eleştirisi beklediğini sanmıyorum. Devleti kurmakla övünen, Cumhuriyet’le yaşıt bir partiden söz ediyoruz. Türkiye’nin ‘merkez’ partisi. İyi güzel de devlet eleştirisi yapmayacak-yapamayacak olmakla, yönetimlerin ‘devlet’ ana başlığı altında yapıp ettikleri karşısında mütemadiyen ‘ön iliklemek’ farklı şeyler. Özel’in yaptığı bu.
Örneğin, “Yurt dışında Türkiye partisi olacağız” derken dış ve iç siyaseti birbirinden nasıl bu denli kolay ayırabiliyor? Üstelik son 15 yılda tüm dış politika hamleleri iç siyaseti bir yola koymak için kullanılmışken ve muhalefet partileri o dış siyaset tercihleri üzerinden katrana bulanmışken. Dış siyaset, bir ölçüde olsun ‘siyasal tercihler’e dayanmaz mı? ‘Halk’ın bir kısmının oyuyla iktidar olup ‘belli bir süre için’ iç ve dış siyaseti belirleme yetkisini elde eden partilerin her kararı ‘ulus’un rızasını mı yansıtır? Öyleyse, CHP yılladır Suriye siyasetini neden (haklı olarak) eleştirdi, üç beş yıl önce Türkiye partisi değil miydi? Ayrıca, CHP Türkiye ‘içinde’ bir Türkiye partisi değil mi?
‘HAYRA ALAMET DEĞİL’
Kim buluyor bu acayip taktikleri, dillendirenler kendi seslerini duyuyor mu, hakikaten hayret verici.
Malum, rahmetli Deniz Baykal da ‘devlet ciddiyeti’ne, ‘devlet adamı ağırlığı’na sahip bir siyasetçiydi. O ağırlıkla konuşur, davranır, yol yordam bilirdi. Onu ve yönetimini takdir edenler, bu niteliklerini özellikle anardı. Bir ara, bazı AKP’lilerin Kılıçdaroğlu’nu eleştirmek için Baykal’da tespit ettikleri ‘devlet ciddiyeti’ne vurgu yaptığını hatırlıyorum. Oysa Baykal’ın onca zaman anmaya değer hiçbir siyasi başarısı olmadı. Cemal Süreya, ‘99 Yüz’ adlı kitabında ‘reel politikanın adamı’ olarak andığı Baykal’ı, “Düşünceden, ideallerden değil, güç dengelerinden çıkış yapar” diyerek anlatmıştı. Belki de takdir edilen ‘ağırlığı’nı o dengeleri takip edebilmesine borçluydu.
Serbest Görüş:
Ağır ve oturaklı ‘devlet adamı’, CHP’li Baykal, 2002’de anayasanın ‘iki maddesi’nin bir kişinin siyasi kariyeri için değiştirilmesini destekledi. Herhalde karşılığında cumhurbaşkanı adaylığı bekliyordu ki 2007’de çok öfkelendi ve AYM’nin o vahim ‘367 kararı’nı almasına (ve sonrasında ‘iktidar lehine’ anayasa değişikliklerine) neden oldu. ‘Devlet adamı’ ciddiyetiyle, ‘muhalefet ettiğini’ öne sürerek AKP lehine çok şey yaptı Baykal. Son olarak, Haziran 2015 seçimlerinde iktidarı kaybeden Erdoğan ile Dışişleri Konutu’nda görüşmek istedi, yine devlet adamı ciddiyetiyle ve bu tutumu iktidar tarafından ziyadesiyle takdir edildi. O esnada partisi, yönetimin ‘meşruiyet’ni tartışıyordu!
Bugün, Özgür Özel’in, hem kendisine hem Halk TV’de program yapan gazeteci arkadaşlara ağır sözler sarf eden siyasetçiyle kurduğu son derece medenî ilişkiyi görüp TBMM’deki törende ‘ayağa kalkılması‘na ilişkin eleştirilere verdiği yanıtı okuyunca, Deniz Baykal’ın ‘devlet ciddiyeti‘ni hatırladım. Hayra alamet değil bu.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***