M. AHMET KARABAY | HABER İNCELEME
İktidar ortakları, daha düne kadar ülkenin durumunun çok iyi olduğunu iddia ederek toplumdan, kendilerine bu nimeti sunan yönetimin arkasında durmasını isterdi. Şu sıra ise ülkenin büyük bir tehlikeyle karşı karşıya olduğunu öne sürüp, “İç cepheyi güçlendirin!” diyerek kendilerine destek verilmesini istiyor. Bu tehlikenin büyüklüğünü daha diktatoryal bir yapıya geçiş köprüsü yapma peşindeler.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı verilerine baktığımızda önümüze şöyle bir tablo çıkıyor:
- 7,2 milyon hane bir biçimde sosyal hizmet alıyor.
- Geliri asgari ücretin 1/3’ünün altında olan 9,7 milyon kişinin Genel Sağlık Sigortası primi Hazine tarafından ödeniyor.
- Çalışanların yüzde 53’ü asgari ücret tutarında maaş alıyor.
- Nüfusun yüzde 83’ü yoksulluk ve açlık sınırının altında bir gelirle yaşamını sürdürüyor.
- 3,5 milyon emeklinin maaşı 12,500 TL tutarında.
- 4 milyon haneye elektrik sübvansiyonu Hazine’den karşılanıyor.
- Ülkenin sahip olduğu 6,5 trilyon dolarlık servetin yüzde 82’si, nüfusun yüzde 10’una ait.
Ülkenin genel tablosu böyle. Asgari ücret 10 yılı aşkın bir zamandan bu yana genel ücrete dönüşmüş durumda. Bundan dolayı ülkede yaşayanların gözü yılbaşında yapılacak asgari ücret zammına çevrildi.
Asgari ücretle ilgili pek çok kesim nasıl belirlenmesi gerektiğine ilişkin görüş beyan etti. Ancak kanun gereği enflasyonla mücadelenin kaptan köşkünde oturan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan’ın sözü hepsinden fazla ciddiye alındı.
Karahan’ın Washington’da yatırımcılarla gerçekleştirdiği toplantıda 2025 yılı için asgari ücrete yüzde 25 tutarında yapılacağı sözü verdiği belirtiliyor. Karahan, medyaya yaptığı açıklamada ise yüzde 25’lik zammın enflasyon görünümüyle tutarlı olacağını söyledi.
Bu ifadeleri okuyan hemen herkes, Karahan’ın sözlerini ciddiye aldı ve asgari ücrete hükümetin yapacağı zam oranının belli olduğu görüşünde birleşti. Halen asgari ücret 17 bin 2 TL. Konuşulan zammın yapılması halinde bu rakamın 21 bin 250 TL olması bekleniyor.
Merkez Bankası Başkanı Karahan’ın asgari ücrete yaşanan enflasyona göre değil, gelecek yıl öngörülen enflasyona göre zam yapılması talebi, 126 duayen iktisatçıyı harekete geçirdi. Ülkenin yetiştirdiği en önemli iktisatçıları, belirlenmek istenen zammın, “bilimsel ve sosyal açıdan kaygı verici” olduğunu dile getirdiler. İktisatçılar, enflasyon yükünün adil dağılımı için gerekli adımların yarın değil şimdi atılmasının zaruretine dikkat çekti.
TÜRKİYE’DE VERGİ SİSTEMİNİN ÇALIŞMA YÖNTEMİ
Bazı şeyleri uzun cümlelerle izah etmek yerine biraz karikatürize ederek anlatmaya çalıştığınızda anlaşılması çok daha kolay hale geliyor. Sanıyorum şu ifadeler ülkedeki vergi sistemini en iyi şekilde anlatıyor:
- Az kazanıyorsan epey vergi veriyorsun.
- Biraz daha kazanıyorsan çok fazla vergi veriyorsun.
- Çok fazla kazanıyorsan vergi ödemeyi bırakıyorsun.
- Çok çok fazla kazanıyorsan toplanan vergilerden düzenli ödeme alıyorsun.
Bu anlayışın sonunda ülkenin geldiği nokta çok açık. TÜİK verilerine göre ülkede zengin daha zengin, fakir daha fakir olma yolunda ivme kazanmış durumda. En zengin yüzde 1’lik kesim, ülkedeki servetin yüzde 40’ını elinde tutuyor. Bu rakamlarla Türkiye, Avrupa’daki servet dağılımı adaletsizliğinde ilk sırada yer alıyor.
Ülkede tablo böyleyken iktidar cenahı başka oyunlar kurma peşinde. 6 Ekim 2024 tarihli yazımda, “Ankara’da yeni bir oyun kuruluyor” diye yazmıştım. Bu oyunun ne olduğu MHP lideri Devlet Bahçeli’nin partisinin Meclis grubunda PKK lideri Abdullah Öcalan’a yaptığı çağrı ile ortaya çıktı.
Bahçeli’nin çıkışını konu edindiğim 23 Ekim tarihli yazımda 22 Ekim tarihinin bir milat olduğundan söz etmiştim. Öcalan’ın gelip Meclis’te konuşması halinde bile ülkenin demokratikleşme yolunda adım atacağına ilişkin bir gösterge bulunmadığına dikkat çekmiş ve “İktidardakilerin öyle bir derdi ve gündemleri de yok.” demiştim.
22 Ekim tarihinin bir milat olacağına inanıyorum. Ama bu milat demokratikleşme yolunda adım atmanın miladı değil, diktatörlüğe evrilmenin yeni bir dönüm noktası olacağa benziyor. Bahçeli, sözlerine toplumun büyük kesiminden çok sert tepki geldiğini görünce dümeni kırmaya başladı. Daha doğrusu ağzındaki baklayı çıkardı dense yanlış olmaz.
“TUSAŞ saldırısı ve akla takılan sorular” başlıklı 24 Ekim tarihli yazımda böyle kapsamlı bir saldırının Bahçeli’ye tepki olarak ertesi gün ortaya konmuş olamayacağına dikkat çekmiş ve gerekçelerini anlatmıştım. Bahçeli’nin Öcalan çıkışı da TUSAŞ saldırısı da toplumu terbiye etmeye yönelik girişimdi. MHP liderinin ağzından çıkardığı baklanın ne olduğunu dünkü açıklamasıyla gördük:
“Direnç gösterilirse, eski usul mücadele stratejilerinden çok daha sert, seri ve şiddetli yöntemlerin devreye alınması mukadder hale gelmeli, hiç kimsenin de gözünün yaşına bakılmamalıdır.”
Bütün yapılanlar, ülkede başlatılacak yeni cadı avını perdelemeye yönelik hazırlıklardan ibaret. Meclis komisyonundan geçen “etki ajanlığı” yasası bu cadı avının silahı olacak. İktidara ters düşen her ifade, “devletin iç ve dış siyasal yararları aleyhine davranmak” olarak değerlendirilip “casusluk” suçlamasıyla susturulmaya çalışılacak.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün Kabine toplantısı sonrasında yine ‘teflon’ tavrını bürünmüş durumdaydı. Toplumdaki çürümeyi dış güçlere attı. İktidarın hiçbir kabahati yok, sorumlu faiz lobisiydi! Enflasyon düşmeye başlamış, hak, adalet sorunu çözülmüştü!
Erdoğan’a göre ülkenin kutsalına dil uzatanlarla hesaplaşılacaktı! Ne zaman siyasette diyalog zemini güçlense, ülke terörle sınanmaya çalışılıyordu! Teröre inat iç cepheyi güçlendireceklerdi! Ülkenin kutsalları canlandırılmaya devam edecekti.!
Ekonomist Şeref Oğuz’un sözüyle yazıya nokta koymak istiyorum: “Kötülük asla çıplak gelmez. Üstüne mutlaka kutsal bir elbise giyer.”
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***