İktidara yakın ilahiyatçi Prof. Hayrettin Karaman, İsrail’in Gazze ve Lübnan’a yönelik saldırılarında asıl amacın Türkiye’yi durdurmak olduğunu; bunu engellemek ve düşmanı caydıracak seviyeye gelmek için Türkiye’nin nükleer silahlara sahip olmasının farz olduğunu öne sürdü.
İran’ın İsrail ile gerçek bir savaş yapmadığını, atılan füzelerin bir oyun olduğunu iddia eden Karaman, İsrail’i durdurmak için ‘İktidarın (daha doğrusu Sayın Erdoğan’ın) desteklenmesi gerektiğini savundu.
Karaman ‘Zalim iri devletler, Akdeniz’de enerji yolunu kendileri için açmaya karar vermiş durumdalar, bunun nihaî engeli Türkiye’dir; bu yüzden İsrail’i veya başka maşaları kullanarak Türkiye’yi durdurmak isteyeceklerdir ve bu sebeple Türkiye, başta Suriye olmak üzere konuşlandığı askeri mıntıkaları ve üsleri çoğaltmalı ve güçlendirmelidir.’ dedi.
Yeni Şafak yazarı Hayrettin Karaman şu görüşlere yer verdi:
Gazetemizin değerli yazarları bu günlerde kaleme aldıkları yazılarda, benim de çoğuna katıldığım şu gerçeklere ışık tutuyorlar:
1. İran, İsrail ile gerçek bir savaş yapmıyor. Atılan füzeler kamuoyunu teskin için yapılan bir oyundan ibaret.
2. Hizbullah İran’ın amaçlarını gerçekleştirmek üzere oluşturulmuştu, Nasrallah’ın ölümü ve İsrail’in Lübnan’a taarruzu üzerine İran, Hizbullah ve Lübnan için İsrail ile savaşmaz.
3. Nasıl İsrail, Dicle’den Fırat’a kadar uzanan bir coğrafyaya hâkim olmak istiyorsa İran da uzanabildiği kadar Şiîleştirerek ve çeşitli oyunlarla kendisi için belirlediği coğrafyada bunu yapmak istiyor.
4. ABD ve İngiltere İsrail’i destekliyor ve bundan vazgeçmesi düşünülemez.
5. Zalim iri devletler, Akdeniz’de enerji yolunu kendileri için açmaya karar vermiş durumdalar, bunun nihaî engeli Türkiye’dir; bu yüzden İsrail’i veya başka maşaları kullanarak Türkiye’yi durdurmak isteyeceklerdir ve bu sebeple Türkiye, başta Suriye olmak üzere konuşlandığı askeri mıntıkaları ve üsleri çoğaltmalı ve güçlendirmelidir.
6. BM’den ve BMGK’den bize, mazlum ve mağdurlara bir hayır gelmez.
7. Gazze direnişin fitili ve bir örneğidir; onun mutlaka ve her türlü desteklenmesi gerekir.
8. İran ile birlik mümkün değildir; hiç olmazsa ortak düşmanlara karşı yardımlaşma ve dayanışma manasında “beraberlik” sağlanmalıdır.
9. İktidarın (daha doğrusu Sayın Erdoğan’ın) Türk dünyası ve İslâm ülkeleri ile yumuşama, normalleşme, olabildiğince birlik ve/veya beraberlik sağlama çabalarına destek verilmelidir.
10. Gece gündüz çalışarak savunma ve savaş gücümüzü, düşmanı caydıracak seviyeye getirmemiz farzdır; nükleer teknoloji ve silah dâhil istenirse ve usulünce çalışılırsa gereken her şey yapılabilir.
11. “Hazır ol cenge eğer istiyorsan sulh-u salâh” mısrâı bir hikmetli davranışı, bir zorunlu tedbiri ifade ediyor. Savaşa hazır olmak, savaşmaktan ziyade düşmanın cesaretini kırarak sulh ve barış içinde yaşamayı sağlamak için olacaktır. Savaş son aşamadır, savaşta yenen de yenilen de zarar görür, Allah ülkemizi savaştan korusun…
Yerinde ve zamanında olmayınca; ayetler ve hadisler okumakla, hamasetle, hikmetten uzak çareleri konuşmak ve teklif etmekle hayırlı bir sonuç alınamaz, aksine seferdekiler engellenir, işleri zorlaştırılır; “kime hikmet verilmiş ise ona bu yüzden birçok hayır da verilmiştir”.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***