T24 Ekonomi
TÜSİAD’ın gerçekleştirdiği “Dijital Türkiye Konferansı”nda konuşan Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, “Türkiye’nin, geleneksel ekonomide küresel GSYH içindeki yüzde 1’lik payına karşılık dijital ekonomideki payı yüzde 0,1 civarında” dedi. Turan, “Dünyanın ilk 10 ekonomisinden birisi olma hedefi, çağın gerektirdiği nitelikleri kazandıracak eğitim sistemi kalitesini tesis etme hedefinden bağımsız gerçekleşemez. Dijital uçurum, özellikle gelişmekte olan ekonomilerde belirgin bir sorun teşkil ediyor” diye konuştu.
TÜSİAD tarafından bu yıl dördüncüsü gerçekleştirilen “Dijital Türkiye Konferansı”, “Dönüşen Rekabette Yıkıcı Güç” temasıyla 1 Ekim’de düzenlendi. Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Zekeriya Çoştu’nun katılımıyla gerçekleştirilen etkinlikte, ulusal ve uluslararası birçok konuşmacı geleceğin teknolojileri ve dijitalleşme vizyonuna dair öngörülerini paylaştı. Konferansın ana konuşmacısı UBS Baş Ekonomisti Paul Donovan olurken, Sabancı Holding Yönetim Kurulu Üyesi ve CEO’su Cenk Alper ile Koç Holding Yönetim Kurulu Üyesi ve CEO’su Levent Çakıroğlu, TFI CTO, ATP Capital Yönetim Kurulu Üyesi Erman Karaca’nın moderasyonunda bir ikili sohbet oturumu gerçekleştirdi.
Konferans, “Dönüşen Rekabette Yıkıcı Güç” temasıyla, yeni teknolojilerin küresel rekabete, üretim ve tedarik süreçlerine, iş yapış şekillerine ve insan kaynağına olan etkilerini çok boyutlu bir bakış açısıyla incelemeyi amaçladı.
Açılış konuşmalarını TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Dijital Türkiye Yuvarlak Masası Başkanı Perihan İnci, TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan ve Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Zekeriya Çoştu gerçekleştirdi.
“Güçlü bir politika vizyonunu etkili destek mekanizmaları ile hayata geçirmeliyiz”
Ekonomik büyümeyi dönüştüren teknolojik yeniliklerin yaşandığı bir dönemde olunduğunu söyleyen TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, “Dijital teknolojiler, rekabeti ve iş hayatını hızla değiştirmekte. Yapay zeka, kuantum teknolojileri, siber-fiziksel sistemler ve yarı iletkenler gibi kritik teknolojilerin etkisi giderek artıyor. Türkiye’nin geleneksel ekonomideki %1’lik GSYH payına karşılık, dijital ekonomideki payı binde bir seviyesinde. Bu veriler, potansiyelimizi hayata geçirecek adımları atmanın önemini ortaya koyuyor. Güçlü bir politika vizyonunu etkili destek mekanizmaları ile hayata geçirmeliyiz. Teknolojik dönüşüm doğası gereği yıkıcıdır ve geçiş süreci zordur; ancak doğru yönetildiğinde refaha, verimliliğe ve sosyal kalkınmaya olumlu katkılarda bulunabilir. Bu dönüşümdeki en önemli yatırım alanlarından biri ise yüksek teknoloji destekli inovasyon ekosisteminin kurulmasıdır” dedi.
Derin dönüşümlerle karakterize edilen bu çağda teknolojinin çok farklı eksenlerde temel bir rol
üstlendiğini dile getiren Turan, “Dirençli ve sürdürülebilir bir ekonomi için dijital bağlılıkların giderek arttığı bu dönemde inovasyon ekosisteminin iyileştirilmesine özellikle ağırlık vermeliyiz. Ülkemizin kritik teknolojilerde Avrupa çapında yapılacak yatırımların bir parçası olması, Ar-Ge’nin daha etkin ticarileştirilmesi için birlikte adımlar atılması son derece kıymetli olur” diye konuştu.
“Üretken yapay zeka alanındaki gelişmelerin ivmesi yükseliyor”
İklim krizinin yarattığı kırılganlıkların, çağın en büyük çevresel, sosyal ve ekonomik risklerinin
nedenleri arasında yer aldığını ifade eden Turan, şunları söyledi:
“Bu krizle mücadele edebilmek için ikiz dönüşümün iş dünyasının stratejik planlamalarına etkin bir şekilde dahil edilmesi gerekiyor. Üretim zincirini dijital teknolojilerle uçtan uca izlenebilir hale getirebilir, dijital ürün pasaportlarıyla tedarik zinciri boyunca çevresel ayak izini takip edebilir, kaynak ve enerji verimliliğini en üst düzeye çekebiliriz. Jeopolitik gerilimlerin arttığı küresel düzlemde kritik altyapının güvenliği de öne çıkıyor: Hammadde kaynaklarının ve tedarik zincirlerinin güvence altına alınması, kesintisiz altyapının geliştirilmesi, verinin korunması, siber güvenliğin sağlanması ve hızla dönüşen endüstrilerde dijital yetkinliği yüksek işgücünün geliştirilmesi rekabetçiliğimizin
sürdürülebilirliği açısından ajandalarımızdaki öncelikli yerini koruyor.
Yapay zekanın dokunduğu alanlar yaygınlaşıyor, üretken yapay zeka alanındaki gelişmelerin ivmesi
yükseliyor. Yüksek riskli yapay zeka sistemlerinin insan denetimine tabi tutulması, kullanılan
metodolojilerin açıklanabilir olması gibi şartlar yapay zekanın güvenilirliğini artırma açılarından önem
taşıyor.”
“Dijital uçurum, özellikle gelişmekte olan ekonomilerde belirgin bir sorun teşkil ediyor”
Dijital çağın gerektirdiği nitelikleri haiz insan kaynağına ulaşmanın dünyada da Türkiye’de de giderek
güçleştiğini belirten Turan, “Katma değerli ekonomik büyüme, değişimi yaratacak teknolojileri üreten, geliştiren ve kullanan insan kaynağı ile mümkün. Dijital dönüşüm süreci işgücü talebini rutin becerilerden; analitik ve yüksek düzey becerilere kaydırdı. Yapay zeka özellikle işgücü piyasasında küresel ekonomiyi yeniden şekillendirme potansiyeline sahip. Dünya genelinde istihdamın neredeyse %40’ının yapay zekadan etkilendiği, gelişmiş ekonomilerde ise bu oranın %60’a çıktığı görülüyor. Yüksek gelirli ekonomilerde yetenek mevcudiyeti, inovasyonu daha da ilerletmek için giderek artan bir darboğazda. Dijital uçurum, özellikle gelişmekte olan ekonomilerde belirgin bir sorun teşkil ediyor. Nitelikli insan kaynağını çekmek için küresel rekabet giderek artan bir şekilde hızlanıyor. Dünyanın ilk 10 ekonomisinden birisi olma hedefi, çağın gerektirdiği nitelikleri kazandıracak eğitim sistemi kalitesini tesis etme hedefinden bağımsız gerçekleşemez” ifadelerini kullandı.
“Gençlerimizin çalışma hayatına gerekli yetkinliklerle kazandırılması ilk önceliklerimizden olmalı”
Türkiye’nin yüzde 24,3 ile ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin oranının OECD içinde en yüksek olduğu ülke olduğunu aktaran Turan, şunları söyledi:
“Gençlerimizin çalışma hayatına gerekli yetkinliklerle kazandırılması ilk önceliklerimizden olmalı.
Bunun için dijital becerilerin öğretim programlarında gençlerimize kazandırılması sağlanmalı. Dijital
dönüşümden olumsuz etkilenmesi beklenen kadın istihdamı için de bir an önce kapsamlı programlarla daha çok kadının dijital becerileri edinmesini sağlamalıyız. Teknoloji sektöründe daha çok kadın çalışan, daha çok kadın lider görmeliyiz. Okul yıllarından itibaren kız çocuklarını fen-teknoloji-mühendislik-matematik, yani kısaca “STEM” alanlarında kariyer yapmaya yönlendirmeliyiz.
Mevcut eşitsizlikler ve yapısal ihtiyaçlar daha da derinleşmeden, zamanında ve hep birlikte harekete
geçtiğimizde, dijitalleşmenin yıkıcı gücüne karşı toplumsal ve ekonomik açıdan da hazır olabiliriz.”
“Ar-Ge, teknoloji, bilim, inovasyon ve eğitime daha fazla kaynak ayırmamız gerektiğine inanıyoruz”
TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Dijital Türkiye Yuvarlak Masası Başkanı Perihan İnci, konuşmasında teknolojinin hızlı ilerleyişinin, geleneksel yöntemlerle iş yönetimini, toplumsal dinamikleri değerlendirmeyi ve gelecek öngörüleri yapmayı zorlaştırdığını ifade etti. Üretken yapay zeka gibi yenilikçi teknolojilerin hızlı ve farklı çözüm imkanları sunarak rekabeti dönüştürdüğünü ifade eden İnci, “Bu durum, ekosistem paydaşlarını yeni düşünmeye, politikaları çok boyutlu planlamaya ve uygulamaları verimli bir koordinasyonla gerçekleştirmeye yönlendiriyor. Ar-Ge, teknoloji, bilim, inovasyon ve eğitime daha fazla kaynak ayırmamız gerektiğine inanıyoruz. Etkinliğimize katılan tüm konuşmacılara ve destek veren Fibabanka, Amazon, İnci Radar, SabancıDx, Equinix, Esas Holding, Odgers Berndtson gibi kuruluşlara teşekkür etmek istiyorum” dedi.
Dijital ekonominin dünya genelinde 30 trilyon doları aşkın bir ekonomik büyüklüğe sahip olduğunun tahmin edildiğini aktaran İnci, “Bu ekonomik büyüklükten hatırı sayılır bir pay almamız gerektiğine yürekten inanıyoruz. Mevcut durumda özel sektör ve kamu önemli adımlar atıyor. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi başta olmak üzere kamu kurumları nezdinde yürütülen çalışmalar çok önemli. Sektörel ve dijital politikaları birbirinden bağımsız planlamak imkânsız. Kalkınma vizyonu dijitalleşmeyi; etkin bir uygulama süreci de güçlü bir iletişim ve enerji altyapısı ile siber güvenliğin tesis edildiği bir ekosistemi gerektiriyor” diye konuştu.
“Teknolojik yeniliklere toplumun uyumlanmasını gözetmek kritik önemde”
Çağın dinamiğini yakalamak için, bilim ve teknoloji temelli adımları atarak, süreci paydaşlarla işbirliği içerisinde bütüncül bir yaklaşımla yönetecek ulusal bir vizyon ve sahiplenmeye ihtiyaç olduğunu belirten İnci, şunları söyledi:
“Böylece katma değeri yüksek üretimi mümkün kılacak teknolojik dönüşümü sağlayarak; teknolojiyi hem kullanma, hem de ülkemizde geliştirme yetkinliğini daha üst seviyeye taşıyabiliriz. Tüm bunları hayata geçirirken teknolojik yeniliklere toplumun uyumlanmasını gözetmek kritik önemde. Türkiye’deki işletmelerin çoğunluğu oluşturan KOBİ’ler ve tedarik sanayi de bu vizyonun ayrılmaz bir
parçası. KOBİ’lerin dijital dönüşüme ayak uydurabilmesi ve verimliliklerini artırabilmesi için üretim ve iş yapma modellerinde kökten ve hızlı bir dönüşüme gidilmesi gerekiyor.”