Meclis açılışında MHP lideri Devlet Bahçeli’nin DEM Partililerle tokalaşması ve “yeni dönem” mesajı vermesi Kürtlerle yeni bir barış süreci mi başlıyor tartışmalarına neden oldu. DEM Parti sözcüsü Ayşegül Doğan, iktidarla DEM Parti arasında bir arka kapı diplomasisi olmadığını söyledi ve “Bu yalnızca bir tokalaşmaysa tabii ki biz de o selamı aldık zaten, ama bu tokalaşmanın bizden çok Türkiye için bir anlamı var, akabinde gelmesi muhtemel ya da değil, onu bilmiyoruz şu anda, gelişmelerin Türkiye için anlamı var, olumlu gelişmelerse bunlar” dedi.
Medyascope TV’den gazeteci Ruşen Çakır’ın sorularını yanıtlayan Ayşegül Doğan’la yapılan söyleşinin bir bölümü şöyle:
“El sıkma olayı bayağı bir gündemde, yani bunu şimdi insanlar tam anlamlandıramadılar belki ya da bir anlık bir şey olarak söylediler ama bu sizin için önemli bir olay değil miydi mesela Devlet Bahçeli’nin…
Bizim için mi önemli bir olay bir tek, yoksa Türkiye için mi önemli bir olay? Bence eğer bu hani el sıkmaya farklı anlamlar yükleyerek konuşacaksak […] Tabii ki selamlaşmak, tokalaşmak çok kıymetli çünkü biz şunu söylüyoruz zaten. DEM Parti olarak, uzlaşıyla, diyalogla çözelim sorunlarımızı, konuşarak çözelim diyoruz. Bu onun bir başlangıç noktasıysa normal bir selamlaşmanın ötesinde bir anlam içerir elbette bizim için. Bunu görmek gerekir. Bunun için şu anda buna dair bir yorumda bulunmak için erken.
Ama bu yalnızca bir tokalaşmaysa tabii ki biz de o selamı aldık zaten, ama bu tokalaşmanın bizden çok Türkiye için bir anlamı var, akabinde gelmesi muhtemel ya da değil, onu bilmiyoruz şu anda, gelişmelerin Türkiye için anlamı var, olumlu gelişmelerse bunlar yalnızca güne, döneme ve bazı siyasi partilerin çıkarlarına göre planlanmış işler değilse ki biz beyanı esas alalım, Bahçeli ne diyor, diyor ki, “ben bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘ı dinledikten sonra ‘bir birlik ve beraberliğe ihtiyacımız olduğu, meclis çatısı altında bulunan grupların huzur içinde birlikte çalışmaları gerektiğini’ söyledikten sonra böyle bir karar verdim” diyor. Elbette tesadüfen olmamıştır, fakat beyanı bu yönde, “o anda bunu hissettim, yapmak istedim, gittim yaptım” diyor, ekstra bir anlam yüklemiyor.
“Peki, ama şöyle diyenler de var, yeni bir çözüm süreci, yeni bir barış süreci mi? Bunu pozitif ya da negatif anlamda söyleyenler… Bu acayip bir şey zaten. Bir tarafta birileri olsun diye söylüyor, birileri olmasın diye söylüyor. Böyle bir ihtimal, yani şu ana kadar mesela DEM Parti ‘yle, DEM Parti ‘nin değişik isimleriyle, hani ne diyorsun, kapalı kapı diplomasisi falan yoluyla hiç böyle nabız yoklamalar oluyor mu, yoksa tamamen ilk bir adım mı bu yani?”
Böyle bir şeyin olmadığı zaten yaşanan gelişmelerle de ölçülebilir diye düşünüyorum. Arka kapı diplomasisi yok ve biz olan her şeyi, özellikle de bu dönem kamuoyuyla açık ve şeffaf bir biçimde paylaşacağımızı söyledik. Seçim süreci boyunca da böyle götürdük ve sonrasında da böyle devam ettik. Hiçbir şeyi gizlemedik.
Şimdi bir yandan Kürtçe şarkı eşliğinde halay çektiği için insanları tutuklayacaksınız, yalnızca gözaltına almayacaksınız, yani onunla da yetinmeyeceksiniz, tutuklayacaksınız. Geçen gün Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi bir konser düzenledi. O konserde sahne alan Koma Hevra, Hevra da birlikte demek, o grubun mesela solistleri daha sonra gözaltına alındı. Yine Mezopotamya Dil Kültür Araştırmaları Derneği diye bir dernek Diyarbakır’da yalnızca dil kursu veren ve orada eğitmenlik yapan insanlar gözaltına alındılar. Şimdi […] tutanaklara bakıyoruz mesela, “hangi talimatla yapıyorsunuz bu işleri” diye soruyorlar. “Bu işler” dedikleri şey Kürtçe öğretmek. Şimdi bir yandan böyle yapacaksınız, bir yandan da arka kapı diplomasisiyle bu işi barışçı ve diyalog yoluyla çözeceksiniz ve biz bunu kamuoyundan gizleyeceğiz. Bu mümkün değil. Dünyada olmamış mı Ruşen? Olmuş. Çatışma çözümü literatürüne baktığımızda, her şey çok sert giderken, arka kapı diplomasisinin de yürüdüğü yerleri elbette dünya deneyimlerinden… Biliyoruz bizde de oldu.
Bizde de bu konuda çok ciddi bir külliyat var aslında artık. Türkiye’nin müthiş bir deneyimi var. Dünya Türkiye’de denenmiş bazı yöntemlere ilişkin dönüp bakabilir. Olumlu anlamda söylüyorum bunu yani barış görüşmelerine evrilmesini niyetlendiği zaman diyalog sürecinin ama bir türlü o aşamaya geçemedik, tam oraya geldi ve bir akamete uğradı. Tekrar soruya dönmek gerekirse, herhangi bir arka kapı diplomasisi yok, keşke açık bir diplomasi olsa arka kapıya da gerek yok.
Belki anayasa üzerinden belki bunu iktidar yapmak isteyebilir mi?
Ayşegül Doğan: Şimdi anayasa, ya bu bence anayasaya ya da işte biraz önce söylemeye çalıştığım şey de oydu, hiçbir siyasi partinin çıkarlarına göre programlanabilecek bir şey değil. Bazı şeyler tetikleyici bir güç olabilir, motive edebilir, bu süreci yaratabilir. Tabi anayasa da bu bağlamda yine çatışma çözümü bağlamında konuşulabilecek başlıklardan biri. Türkiye ‘yi azade tutarak söylüyorum şu anda çünkü şimdi bu cümlem bile tek başına şöyle değerlendirilebilir. “DEM Parti, AKP ‘ye anayasa konusunda yeşil ışık yaktı”, onu söylemiyorum, onu söylemiyorum. Şunu diyorum, elbette çatışma çözmek ve çatışma çözümü literatüründe yine anayasa yöntemlerden biri olabilir. Yani niyetiniz barış anayasası yapmaksa mesela, sorunları çözmek, Türkiye ‘yi demokratikleştirmek, 12 Eylül anayasasından kurtarmak için.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***