NECİP F. BAHADIR | YORUM
MHP lideri Devlet Bahçeli, ‘şaşırtmaya’ devam ediyor. DEM’e uzattığı ‘eli’ bir adım öteye taşıdı. Parti grubunda milletvekillerine seslenirken Abdullah Öcalan’ı ‘muhatap aldı’ ve şu çağrıda bulundu; “Türkiye’ye getirilirken, ‘her türlü hizmete hazırım’ diyen teröristbaşı, buyursun terörün bittiğini, örgütünün tasfiye edileceğini tek taraflı ilan etsin!”
Bu çıkıştan sonra Meclis’te DEM yöneticilerine uzanan elin hiç de ‘anlık jest’ olmadığı, aksine bir planın parçası olduğu ortaya çıktı. Adını ‘çözüm süreci’ diye koymak henüz erken olabilir. Fakat kapalı kapılar ardında bir şeylerin piştiği artık kesin gibi. “Terör ve bölücülük melaneti sıfırlandı!” diyen Bahçeli, benzer sözleri Öcalan’dan da duymak istiyor.
Peki sonra? İşte asıl soru bu. Yeni sürecin temel parametreleri ne olacak? Eski proje buzdolabından çıkacak ve aynen kaldığı yerden devam mı edecek yoksa yeni bir yol ve yöntem mi izlenecek? Sürecin aktörleri tamamen ‘milli ve yerli mi’ olacak, yoksa dış unsurlar devreye girecek mi? Müzakere kiminle yürütülecek? DEM’le mi, İmralı’yla mı? Selahattin Demirtaş masanın neresine oturacak?
Erdoğan yeni sürecin tam merkezinde
Bir daha dikkat çekmek isterim ki; yeni süreçte en şaşırtıcı olan MHP lideri Bahçeli’nin ‘çözümün öncülüğüne’ soyunmuş olması. Siyaseti yakından takip eden biri olarak Bahçeli’nin bu kadar ‘keskin dönüş’ yapabileceğine hiç ihtimal vermezdim. En fazla ‘sessiz kalabilir’ derdim. Tıpkı yıllar önce ‘idamın kaldırılması’ sırasında davrandığı gibi. O günleri dün gibi hatırlıyorum; partisinden ve tabandan gelen tazyiklere rağmen meseleyi ‘hükümet sorununa’ dönüştürmedi. Ve Öcalan idamdan kurtuldu.
MHP politikaları sadece ‘Bahçeli’nin iradesinden’ ibaret değil. Siyaset dışı faktörler, adını koyacak olursak ‘devlet odakları’ temel politikaların biçimlenmesinde çok etkili. Ne erken seçim kararları ne de DEM’e uzanan el gibi siyasi hamleler partinin yönetim organlarında konuşulur, tartışılır. Eskiden Bahçeli’nin kulağına fısıldanır, sonra onun ağzından politikaya dönüşürdü. Şimdi doğrudan yüzüne söyleyecek ‘özel danışmanlar’ barındırıyor yanıbaşında.
Ben DEM’le başlayan, Öcalan’a çağrıyla zirve yapan Bahçeli’nin sürpriz çıkışlarını ‘devlet içi odaklardan’ bağımsız düşünemiyorum. Hala, bir devletten ve içindeki odaklardan söz edebilmek mümkün mü? Her şeye rağmen evet… Kaldı ki yaşananları Erdoğan’dan bağımsız okumak mümkün değil. Erdoğan yeni sürecin tam merkezinde oturuyor.
Özgür Özel, hangi koltukta oturduğunun farkında değil
Erdoğan’ın bütün motivasyonu barışa olan inancı falan değil ‘iktidarını sürdürme, koltuğunu koruma’ güdüsü. 31 Mart seçimlerinden sonra siyasi hamlelerin iktidar blokundan çok muhalefetten gelmesi beklenirdi.
CHP lideri Özgür Özel hala ‘zafer sarhoşluğu’ içinde. “Kaybedersem ben kaybederim!” gibi saçma sapan açıklamalarla meşgul. Hala hangi koltukta oturduğunun farkında değil. Bir ‘oyun planı’ geliştirmekten çok uzak. Toplumsal muhalefeti daha ileri taşıyacağı yerde tabiri caizse ‘kumda’ oynuyor.
İktidar cenahının köpürttüğü, “Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu mu yoksa Mansur Yavaş mı olacak?” parantezinden CHP’yi çıkarabilmiş değil. İktidarın belirlediği gündemin peşine takılmış durumda. Rüzgarın önündeki kuru yaprak gibi oradan oraya savruluyor. Oysa 31 Mart, CHP’ye büyük mevzi kazandırdı. Gücü simgeleyen asa Özel’in eline geçti. O asa yerinden kullanılırsa işe yarar. Kumda oynanırsa heba edilir.
CHP için her şey bitmiş değil. Çünkü siyasi muhalefet durağan ve pasif seyretse de toplumdaki AKP ve Erdoğan muhalefeti dinamik ve dipdiri. CHP olmazsa başka alternatifler üretir. Nitekim bunun sancıları hissedilmekte.
Rüzgar karşıdan esmesine ve aralarındaki derin yarıklara hatta geri dönülmez akşamın ufkuna girmiş olmalarına rağmen Erdoğan – Bahçeli ikilisi pes etmiş değil. Son nefeslerine kadar hamle üstüne hamle yapacakları ortada. Tarih boyunca en büyük mücadeleler iktidara gelmek için değil ‘tahtı veya koltuğu’ korumak için verilmiş. Cumhur İttifakı’nın yaptığı da bu. Ben ‘yeni süreci’ buraya yerleştiriyorum.
Öcalan ‘tek aktör’ değil
Öcalan, Bahçeli’nin çağrısına ‘olumlu cevap’ verir mi? İmralı’nın öteden beri iktidar için ‘çantada keklik’ olduğu aşikar. Hatırlanacağı üzere İstanbul seçimlerine bile müdahale etti, AKP adayının kazanması için mektup yazmaktan geri durmadı. Öcalan’ın en azından o kapıyı açacağını düşünmek yanlış olmaz. ‘Kandil’e silahları bırakma zamanının geldiği’ yönünde mesaj ilettiği haberleri gelmeye başladı. Eğer doğruysa Öcalan, Bahçeli’den önce devreye girmiş zaten.
Fakat İmralı tek aktör değil. Kandil, Avrupa var… Ve Selahattin Demirtaş kesinlikle görmezden gelinemez. Demirtaş’a rağmen bir süreç yürütmek neredeyse imkansız gibi. Öcalan, Erdoğan’ın başkanlık sistemine ‘olur’ vermişti. Fakat Demirtaş karşı çıktı ve “Seni başkan yaptırmayacağız!” dedi. Siyaset Demirtaş’ın duyurduğu çizgide yürüdü. Yoksa bugün MHP’nin yerine DEM olacak ve Türkiye bambaşka ufuklara yelken açacaktı. Adalete ve demokrasiye dönmeden Demirtaş’ı masaya oturtmak mümkün mü? Pek değil.
Selahattin Demirtaş görmezden gelinemez
Demirtaş, İmralı gibi meselenin üzerine atlamaz, ‘ince eler sık dokur’, Erdoğan ve Bahçeli’nin niyetini anlamaya çalışır, samimiyetini sorgular. ‘Yaşananların gerçek mi, yoksa yalancı bir bahar mı?’ olduğunu çözmek için gayret eder. Ayrıca muhataplarına ‘adaletsiz ve demokrasisiz’ bir çözüm süreci olamayacağını söylemekten çekinmez. Demirtaş’ın bir kenara bırakarak yol yürünemez. Ülkenin ‘Eski hamam eski tasla’ temizlenmesi mümkün değil. Kirlerinden arınmak için ‘adalet, demokrasi ve özgürlükler’ ister.
Cumhur İttifakı’nın yeni bir çözüm sürecine mecali ve takati yok fakat Erdoğan – Bahçeli ikilisi iktidarını sürdürebilmek için son bir hamle yaptı, Öcalan ve DEM’e sarıldı. Çünkü her ikisi de denize düştü. Birlikte boğulmak veya yılana sarılmaktan başka seçenekleri yok.
Netice olarak Bahçeli’ye kulak vermemin, söylediklerini değerlendirmeye çalışmamın nedeni, her şeye rağmen adalet ve demokrasiye kapı aralayacağı ve oksijensizlikten boğulmak üzere olan ülkenin bir nebze nefes alacağı umudundan ibaret.
Haydi hayırlısı…
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***