22 yıllık AKP iktidarlığında uygulamaya konan Sağlıkta Dönüşüm Programı (SDP) sağlığın çöküşüne neden oldu. Kamu hastanelerine yatırımlar yapılmadı, özel hastane sayısı bu dönemde 2 kattan fazla arttı.
Sevk sisteminin kaldırılmasıyla birlikte ikinci ve üçüncü basamak sağlık kuruluşu olan devlet ve üniversite hastanelerinde uzun kuyruklar oluştu, yurttaş kamu sağlık kuruluşlarından randevu alamaz oldu.
Kamudan sağlık hizmetine erişimde zorluk yaşayan hastalar ya özellere gitmek zorunda kaldı ya da kaderine razı gelerek randevu sırasının gelmesini bekledi. Performans sisteminin getirilmesiyle birlikte ne kadar çok tahlil ve tetkik o kadar ücret anlayışı hastaneleri ‘ticarethane’, hastaları ‘müşteri’ yaptı. Büyük kısmı kamu-özel ortaklığı ile yapılan şehir hastaneleri ile kamu kaynakları israf edildi. Sağlıkta neoliberal politikaların faturası hastalara kesildi. İstanbul’da bebekleri anlaşmalı hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve en az 12 bebeğin ölmesine neden olan ‘yenidoğan çetesi’ ülkedeki sağık sisteminin geldiği noktayı bir kez daha gözler önüne serdi.
Sağlıkta çöküşe yol açan uygulamalar
1- Sağlıkta Dönüşüm Programı: AKP, iktidar olduktan bir yıl sonra “Sağlıkta Dönüşüm Programı”nı hayata geçirdi. Hızla hayata geçirilen neoliberal politikalarla birlikte sağlık hizmetlerindeki ticarileşme hızlandı. Sağlık harcamaları da bu dönemden sonra giderek katlandı.
2- SSK hastanelerinin devri: 2005’te yapılan değişiklik ile SSK’ya bağlı 148’i hastane olmak üzere yaklaşık 373 sağlık tesisi Sağlık Bakanlığı’na devredildi.
3- Sağlık ocaklarından ASM’lere geçiş: Ülkedeki sağlık ocakları kapatıldı, Aile Sağlığı Merkezi (ASM) sistemine geçildi. Uygulama 2010 sonu itibarıyla ülke geneline yayıldı. Gelinen noktada kamuya ait olmayan, apartman, cami altları gibi yerlerde hizmet veren ASM’lerin hizmetleri tartışma konusu oldu. Aile hekimleri kendilerine verilen cari gider ödemesi ile uygun bina tutma, elektrik, su, çalışan giderlerini karşılamasının istenmesi tepkilere yol açtı. Aile hekimliğinde koruyucu sağlık hizmetleri büyük darbe aldı.
4- Sağlıkta şiddet hız kazandı: Siyasilerin söylemleri, hastanelerdeki yığılmalar, 5 dakikaya bir randevu verilmesi gibi sistem sorunları sağlıkta şiddeti beraberinde getirdi. Sağlıkta şiddet son 10 yılda arttı, 110 bini aşkın şiddet vakası yaşandı, çok sayıda sağlıkçı katledildi.
5- Askeri hastanelerin kapatılması: 15 Temmuz’un ardından askeri hastanelere kilit vuruldu, bu hastaneler Sağlık Bakanlığı’na devredildi.
6- Sağlıkçı istifaları ve yurtdışına göçler arttı: Son 3 yılda bakanlığa bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarından toplam 14 bine yakın hekim istifa etti. AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘‘Giderlerse gitsinler’’ söyleminin ardından yurtdışına göç eden sağlıkçı sayısı da arttı. Yalnızca geçen yıl 3 bini aşkın hekim yurtdışına gitmek için TTB’ye başvurdu.
7- İlaç ve medikal malzeme sorunu: Bulunamayan ilaç ve tıbbı malzeme sorunu giderek katlandı. Döviz endekslenen ilaç fiyatlarında kamunun baz aldığı avro kurunun reel kurun çok altında kalması nedeniyle ilaç tekellerini Türkiye’den çekilme kararı aldı. Novartis 14 ilacın Türkiye’de satışını sonlandırdığını açıkladı. Roche firması organ nakli hastalarında kullanılan ilacını artık Türkiye’ye getirmeyeceğini ilan etti. Pek çok ithal ilacın bulunması zorlaştı. Döviz kurunun artması medikal malzemeleri de etkiledi. Pek çok ameliyatlar bu nedenle ertelenmek zorunda kaldı.
8- Şehir hastaneleri projesi: Kamu-özel işbirliği modeli ile hayata geçirilen ve 31 tane yapılacağı söylenen bu hastanelerin yapımı tepkilere de yol açtı. 14 şehir hastanesi açılışı sırasında çok sayıda kamu hastanesi kapatıldı. İktidar, şehir hastanelerini işleten şirketleri tasarruftan istisna tuttu. Şehir hastanelerine 2024’te ödenecek tutar 83 milyar TL olacağı belirtildi. Döviz ve hasta garantileri şehir hastanelerinin her birine 2024 yılı için 4 milyar liranın üzerinde ödenek ayrıldı. Kamu hastanelerine ayrılan payın 800.6 milyon TL olması dikkat çekti. 2027 yılına kadar kamu-özel işbirliği projelerine 847 milyar lira akacağı ortaya çıktı.
9- Performansa bağlı ödeme: Bakılan hasta ve yapılan tetkik başına sağlıkçıya ödeme yapılması da tepkilere yol açtı, sağlığın niteliği bozuldu. Bu durum gerek kamuda gerek özelde, hastalardan gereksiz tahlil ve tetkikler istenmesine, SGK’ya fatura çıkarılması için yapılmayan ve kullanılmayan malzemelerin bile SGK’ya fatura edildiği ortaya çıktı. Bu durum Sayıştay raporlarına da yansıdı.
10- Dijital kuyruk dönemi: Kamu hastanelerinden alınamayan randevular nedeniyle yurttaşlar bilgisayar ya da telefon başında randevu almak için saatler geçirmeye başladı.
11- Beş dakikada bir hasta muayenesi: Daha çok hasta bakmaya odaklı sağlık sistemi nedeniyle hekimler 5 dakikada bir hasta bakmaya zorlandı. Özel ve kamu hastanelerin idarelerinin sağlıkçılar üzerindeki baskıları arttı. Kısalan muayene süreleri sağlığın niteliğini de bozdu.
12- Tıp fakültelerinin sayısı arttı: Ülkedeki tıp fakültesi sayısı 2,5 kat artarak 128 oldu. Pek çok eksik ile eğitim veren tıp fakültelerinin bazısında akademisyenin bile olmaması, her ile özel tıp fakültesi açılması niteliği bozdu.
13- Özel hastane sayısında artış: AKP iktidarı ile özelleşme hız kazandı. 2002’de 271 olan özel hastane sayısı 2 kattan daha fazla artarak 572’ye çıktı. Aynı dönemde kamu hastanesi sayısı ise 774’ten 951’e yükseldi. Tüm özel hastanelerin yaklaşık yüzde 40’ı İstanbul’da yer aldı. Benzer durum yatak ve yoğun bakım sayısında da yaşandı. 2022’de ise kamuda yatak sayısı 207 bin 121 olurken özelde bu sayı 55 bin 69’a yükseldi.
14- Yüzde 200’ü aşan ilave ücretler: Kamu hastanesi ve SGK anlaşmalı özel hastanelere giden yurttaştan ‘‘ilaç, reçete, muayene katılım payı, eşdeğer ilaç farkı’’ gibi 15 kalemden kesinti yapılıyor. Özel hastaneler, Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) bedellerinin yüzde 200’ün ötesinde ücret talep edememesine karşın bu ihlal ediliyor, yurttaştan fahiş ilave ücretler alınıyor. Özel hastanelerin belli tekellerin elinde olması ve sahiplerinin iktidara yakın olması suistimallerin gözardı edilmesine ve herhangi bir ceza kesilmemesine, bu tür uygulamaların yaygınlaşmasına yol açıyor. Binlerce TL’lik faturalarla karşı karşıya kalan hastalar ne yapacağını bilmiyor.
15- SGK soygunu: SSK anlaşması olan özel hastaneler, hastalarda kullanılmayan tıbbi malzemeleri ve gereçleri, yapılmayan işlemleri ya da gereksiz yatışları, tetkikleri yaparak bunu SGK’ye fatura yaparak bir nevi SGK’yi zarara uğrattı. Kamu hastanelerinde de benzer durumların yaşandığı iddiaları gündeme geldi. Özellikle MR, BT, tahlil sayılarının giderek artmasının sebebinin bu olduğu belirtildi.
16- Tamamlayıcı sigorta: Kamu sağlık sisteminde yaşanan sorunlar yurttaşın tamamlayıcı sağlık sigortalarına yönlenmesine neden oldu. Bu durumun giderek yaygınlaşması, sosyal hak olan sağlığın da piyasa koşullarına nasıl teslim edildiğini bir kez daha gözler önüne serdi.
17- GSS prim borçları: Yoksulluk ve işsizlik nedeniyle milyonlarca yurttaş GSS prim borçlarını ödeyemedi. Bu yıl 9 milyona yakın yurttaşın 1 Ocak 2025 itibarıyla sağlık hizmetlerinden faydalanamayacağı belirtildi.
Haberin kaynağına buradan ulaşabilirsiniz
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***