AHMET KARABAY | HABER İNCELEME
Türkiye kökenli biri, dünyanın en prestijli ödülü olarak kabul edilen Nobel Ödülü aldı. Bu topraklarda yaşayanlar sığ, kendinden olanların başarıya ulaşmasını hazmedemeyen yapısıyla Daron Acemoğlu’nun başarısını hazmedemeyecekleri gibi, altında komplo teorileri de aramaya kalkaklarından şüpheniz olmasın.
- 2006’da Orhan Pamuk Edebiyat,
- 2015’te Aziz Sancar Kimya,
- 2024’te de Daron Acemoğlu Ekonomi dalında Nobel ödülü aldı.
Daron Acemoğlu’nun Simon Johnson ve James Robinson ile birlikte, “kurumların oluşumu ve refaha etkisine” yönelik çalışmayla Nobel’in ekonomi ödülünü aldığı gün, Türkiye sahip olunmayan para üzerinden nasıl vergi alınacağını tartışıyordu.
14 Mayıs 2023’te Kemal Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP seçimi kazanmış olsaydı, Türkiye’de ekonominin başına Daron Acemoğlu gelecekti. Kılıçdaroğlu, Acemoğlu’nun Nobel Ödülü alacağına da daha o günde yürekten inanıyordu.
Kılıçdaroğlu’nun ekonomi kadrosunda yer aldığı için AK Parti ya da Cumhur İttifakı cephesinden görmediği hakaret kalmamıştı. “Nas doktrinini” savunan “Ben ekonomistim” diyen zat, Nobel umudunu başka bahara ertelemiştir muhtemelen.
Yapılacak seçimlerde yeniden Cumhurbaşkanı seçilmek için türlü entrikalar çeviren Tayyip Erdoğan, bunca işsiz varken kızını sınavsız “ballı maaşla” Meclis’te işe sokan ve kredi kartından 750 TL vergi alınmasına karşı çıkanları Ermeni ya da Yunan’a benzeten Mustafa Destici ile ortaklık yapıyor. Destici’nin bu hakaretleri yaptığı gün, Ermeni bir Türk vatandaşı Nobel ödülü alıyor.
Keşke iktidar ardında saf tutmayanları tehdit etmekten başka bir şey bilmeyen Destici’nin de ülkeye üç kuruşluk faydası olsaydı deyip “Kimler kimlerle beraber” hatırlatması yaptıktan sonra konumuza devam etmek gerek.
DARON’U SÜLEYMAN YAPMAK İSTEYEN KAFA
1967 İstanbul doğumlu Daron Acemoğlu, Kadıköy’deki Aramyan Uncuyan Ermeni İlkokulu’ndan sonra Galatasaray Lisesi’nden 1986’da mezun oldu. Acemoğlu’nun hayatını, Mekteb-i Sultani olarak bilinen Galatasaray’da okuduğu yıllarda tarih öğretmeni ve sınıf arkadaşlarının tavırsızlığı değiştirdi.
1980 darbesinin etkisiyle toplumun faşistleşmeye yüz tuttuğu dönemde bir gün tarih hocası Daron’u ayağa kaldırıp adını sordu. Ayağa kaldırdığı öğrenci adının “Daron” olduğunu söyleyince tarih hocası, “Böyle Türk ismi olmaz. Bundan sonra senin ismin Süleyman.” deyip oturttu.
Süleyman’ın Türk değil, Yahudi peygamberinin adı olduğunu bile bilmeyen bu tarih hocasının tavrı, Daron’u derinden etkiledi. Ancak Daron, Türkiye’yi terk etmesinin asıl nedenlerinden birinin arkadaşlarının tepkisizliği olduğunu yıllar sonra açıklıyor. Yazar ve ünlü koleksiyoner Saruhan Doğan, o günleri çok güzel anlatıyor…
Galatasaray Lisesi, Nobel kazanmasından sonra Acemoğlu’nun 2015’te Kimya Ödülü kazanan Aziz Sancar gibi kendi öğrencileri olduğu hatırlatması yaptı. Galatasaray, 1980’li yıllardaki o faşist kafalı tarih hocasını da hatırladı mı acaba?
Acemoğlu, ABD’ye gidip MIT’de kariyerini yapmak yerine farz-ı muhal Boğaziçi Üniversitesi’nde akademisyen olsaydı? Bugün muhtemelen KHK ile görevden atılmış ve kuvvetle muhtemel yaptığı çıkışlardan dolayı cezaevine konulmuş olurdu.
“Boğaziçi Bildirisi” olarak anılan bildiriye ilk imzayı koyan Acemoğlu, Türkiye’de akademisyen olmadığı için çalışmaları engellenmedi, yandaş medyaya hedef gösterilmedi. Şimdi elde ettiği başarı, kamuoyunun büyük kısmı tarafından takdir ve teşekkürle karşılanıyor.
Yine de iktidarın eteklerine yapışarak varlığını sürdürmeye çalışan ya da Türk’ten başka millet tanımayan kimi ulusalcılar, yaptığı çalışmalarla ödüle hak kazanan Acemoğlu’nun başarısının altında bir Türk ya da Müslüman düşmanlığı paranoyasıyla akıl yürütmeye çalışıyorlar.
Nitekim Nihat Genç, “Batı sömürgeciliğini medeniyet diye yutturmaya çalışan kitabı insanlık için utanç abidesidir! Orhan Pamuk’a niye verilmişse Daron Acemoğlu’na da aynı sebeple verildi!” yorumunu yapmakta gecikmedi.
Acemoğlu, “Ulusların Düşüşü” isimli kitabında birbirine benzeyen ulusların ekonomik ve politik gelişmeleri arasında büyük farklar oluşmasını irdeliyor. Acemoğlu ve James Robinson, birlikte yazdıkları kitapta, bazı ulusların refah yaratmada başarılı, bazılarının ise niçin geride kaldıkları sorusuna cevap arıyor.
2013’te yayınlanan kitap, Türkiye’nin bu yarışta niçin kulvar dışı kaldığına da ışık tutuyor. Verilen cevapların, iktidarın hoşuna gitmeyeceği açık. Acemoğlu, ekonomi ve sosyal politikalarda yaşanan yanlışlar çoğaldıkça eleştiri boyutlarını artırdı. Mayıs 2021’de Murat Sabuncu’ya verdiği röportajda, ekonomik krizin derinleşeceği uyarısında bulunuyordu.
“Türkiye’de ekonominin ve demokrasinin geleceğinden endişe duyuyorum.” diyen Acemoğlu’nu, iktidar cenahının sevmesi beklenemezdi. Ödüller açıklandıktan sonra re’sen hareket edip kutlayan tek isim Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek oldu. Beştepe Saray kabinesinin öteki isimleri, bazı bakanların değişeceğinin konuşulduğu şu günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tavrı belli olmadan renk vermemeyi seçti. Erdoğan da 6 saat sonra kuru bir cümle ile geçiştirdi.
Acemoğlu’nun aldığı Nobel ödülü, asırlardır ekonomiyle başı dertte olan bu toplumda yeni nesillerin ekonomiye olan ilgisini artıracağından şüphe yok.
Ancak bundan önce “Acemoğlu bizim sayemizde mi bu ödülü aldı, yoksa bize rağmen mi aldı?” sorusuna cevap bulmamız gerekiyor.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***