Uluslararası yatırım yoluyla oturum ve vatandaşlık konularında danışmanlık veren Henley & Partners’ın Türkiye Direktörü Burak Demirel, Türkiye’de 400 bin dolara gayrimenkul karşılığında vatandaşlık verilmesine ilişkin olarak, “400 bin yerine 150 bin dolar olsun ama bu bağış olsun. Çünkü devletin programda hiçbir kârı olmuyor. 400 bin dolara ev alan zaten birkaç sene sonra evini satıp gidiyor” diyerek programdaki zaafiyeti eleştirdi.
Global düzeyde devletlere danışmanlık hizmeti veren ve yatırım göçü programları tasarlayan Hanley & Partners’ın Türkiye Direktörü Burak Demirel, İstanbul, Beyoğlu’nda düzenlenen basın toplantısında dünyada ve Türkiye’de yatırım yoluyla vatandaşlık konuluları hakkında bilgi verdi.
Demirel, Türkiye’de gayrimenkul yoluyla Türk vatandaşlığı programının 2022 yılında 250 bin dolardan 400 bin dolara yükseldiğini hatırlatarak, “açık piyasadan mülk satın alınmasının, devlete finansal katkı sağlamadığının altını çizdi. Demirel, 400 bin dolarla ev alan bir yabancı yatırımcının, 18 yaşından küçük olan çocuklarının ve eşinin de dahil olmak üzere bütün ailesinin yalnızca bu meblağ ile Türk vatandaşlık alabileceğine, bunun da finansal bir kayba yol açtığına dikkat çekti.
Demirel, Türkiye’de kalıcı ve sürdürülebilir bir yatırıma ihtiyaç olduğunu dile getirerek, “Gayrimenkul alarak 3 yıl sonra satıp gitmek, kalıcı ve sürdürülebilir değil, ülkeye bağış yapılırsa bu kalıcı bir katkı olur” dedi.
“Hiçbir vatandaşlık programında açık piyasadan mülk satın alınma opsiyonu yok”
Demirel, Türkiye’nin yürüttüğü gayrimenkul yoluyla vatandaşlık programı hakkında şunları söyledi:
“Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu programı danışmanlık almadan çıkardı. Dünyada en çok talep gören programlardan biriydi. 250 bin dolardan 400 bin dolara çıkınca taleplerde bir duraksama oldu. Türkiye’deki varlıkların fiyatlarının yüksek olmasının da duraksamada payı oldu. Ekonominin son dönemde ivme kazanması, daha rasyonel bir zemine oturmasıyla, risk priminin vs. düşmesi ile talepler yeniden artışa geçti. Ancak bu programın geliştirilmesi gerekiyor.
Açık piyasadan mülk satın alınabilmesi, programın dezavantajlarından birisi. Profesyonel olarak tasarlanmış hiçbir programda açık piyasadan mülk satın almak gibi bir opsiyon yok, hepsinde devlete finansal bir katkı var. Yatırımcı göç sektörü, ülkeye yabancı finansman kaynağını doğrudan sağlar.
Türkiye’de gayrimenkul alıyorlar, 3 yıl sonra satıyorlar, vatandaşlığı alıp gidiyorlar. Ülkeye pozitif bir giriş de söz konusu değil. Özellikle pandemiden önce mülk alanlar çok kâr ettiler. 250 bin dolardan ev aldılar, 400-500 bin dolardan satıp gittiler, hem kâr ettiler hem de pasaport aldılar.
Bir başka dezavantaj da Türkiye vatandaşlık programında 18 yaşından küçük çocukları ve eşleri ekleyebiliyorsunuz. 10 çocuktan 10’u da eklenebiliyor. 400 bin dolar ile bütün aile vatandaşlık alabiliyor.
Türkiye ile ters olan şeylerden biri de güvenlik soruşturması… Ret alanlar da var ama süreç tersten ilerliyor. Yatırımı önce yapıyorlar, sonra güvenlik soruşturmasına tabi tutuluyorlar. Dünyada profesyonel programlarda yatırımcıyı önce güvenlik soruşturmasına alırlar, sonra parasını kabul ederler, Türkiye’de tam tersi…”
“Devletin programda kârı olmuyor”
400 bin doların meblağ olarak iyi bir tutar olduğunu ancak bunun alınma biçiminin değiştirilmesi gerektiğini dile getiren Demirel, “400 bin bağış mı alıyorsun, ev mi veriyorsun, önemli olan bu… 400 bin yerine 150 bin dolar olsun ama bu gayrimenkul değil bağış olsun. Çünkü devletin programda hiçbir kârı olmuyor” dedi.
Dünyadan örnekler
Dünyadaki vatandaşlık programları üzerinden örnek veren Demirel, şunları kaydetti:
“Dünyada en kaliteli program olarak Malta’yı örnek gösterebiliriz. 12 aylık bir oturum süreci var, sonrasında yatırımcı vatandaşlığa başvurmaya hak kazanıyor. Bunlar dışında paranın kaynağı çok detaylı inceleniyor. Geçen yıllarda ret oranı yüzde 25 civarındaydı. Karayipler’de de program aynı şekilde işliyor.
Montenegro’nun vatandaşlık programında da 250 bin Euro’luk mülk satın alınması gerekiyor. Ancak devlet, belirlediği bir bölgeye yatırım yapılmasını zorunlu tutuyor. Yani istihdam yaratan, kalkınmayı destekleyen bir proje işletiyor. Devlet onaylı bir mülk olmak zorunda. Ayrıca 200 bin Euro da bağış alınıyor.
Bizde 400 binlik bir mülk satın alınıyor, bağış şartı yok. Türkiye’de bir bağış opsiyonunun gelmesi lazım. Kahramanmaraş depremlerinin ardından özellikle Müslüman ülkelerden bağış talebi çok geldi. Program bağış temelli olsa, daha faydalı bir hale gelecek. Bir nevi; vatandaş olmanın karşılığında, gelecekte kullanacakları ülke kaynaklarının bedelini önden ödemiş olacaklar. Önden bir vergi ödemesi olarak da düşünülebilir.”