Türkiye, Afrika ülkeleriyle iş birliğini artırmaya çalışırken ekonomik getirilerden de faydalanıyor. Ancak Türkiye bir yandan da kıtada Rusya ve Çin ile rekabet etmek zorunda.Türkiye’nin Somali ile hidrokarbon kaynağı arama anlaşması imzalaması Ankara’nın Afrika’ya yönelik stratejik hamlelerini yeniden gündeme getirdi.
Türkiye Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar, Temmuz ayında iki ülke arasında Somali açıklarındaki üç blokta petrol ve gaz arama ve üretme konusunda bir Hidrokarbon Arama ve Üretim anlaşması imzaladığını açıkladı.
Alparslan, Türkiye’nin Eylül sonu ya da Ekim başında bölgeye bir arama gemisi göndereceğini duyurdu. Jeosismik çalışmalar ülkenin en az 30 milyar varil petrol ve gaz rezervine sahip olduğunu gösteriyor.
Paris merkezli Akdeniz Enerji ve İklim Gözlemevi (OMEC) adlı düşünce kuruluşunun hidrokarbon ve enerji güvenliği direktörü Sohbet Karbuz, anlaşmayı Türkiye’nin enerji kaynaklarının güvence altına alınmasında “stratejik bir adım” olarak değerlendiriyor.
Karbuz, DW’ye yaptığı yazılı açıklamada “Türkiye derin deniz petrol ve gaz aramalarında önemli bir oyuncu olma yolunda ilerliyor. Dört sondaj ve iki sismik araştırma gemisiyle teknik deneyime zaten sahip” diyor.
Türkiye’nin enerji arzının yüzde 74’ü yurtdışından ithalata bağlı olduğu için Ankara enerji kaynaklarını çeşitlendirmeye çalışıyor. Türkiye halen Rusya, Azerbaycan, Cezayir ve İran’dan büyük miktarlarda boru gazı ithal ederken ABD, Mısır, Rusya, Fransa ve Nijerya’dan da sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) satın alıyor.
Yeditepe Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olan Dr. Volkan İpek de Somali ile yapılan anlaşmayı “Bu Türkiye’nin enerji kaynakları bulma konusundaki hırsını da gösteriyor. Karadeniz’den sonra Aden Körfezi’nde ve Hint Okyanusu’nda da enerji aramak bu hırsın en büyük belirtisi” sözleriyle değerlendiriyor.
Ticaret hacminin artırılması hedefi
2011 yılında, o dönemde başbakan olan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 20 yıl sonra Somali’yi ziyaret eden Afrikalı olmayan ilk siyasi lider olmasının ardından Türkiye, Somali’nin yanı sıra diğer Afrika ülkelerindeki angajmanını da artırdı.
Aslında Türkiye 1998 yılında Afrika Açılım Planı’nı ilan etmesinden bu yana kıta ile ticari, diplomatik ve güvenlik ilişkilerini güçlendirmeyi hedefliyor.
Volkan İpek, Türkiye’nin Afrika Açılım Planı’ndaki ticaret hacminin artırılması ve daha fazla serbest ticaret anlaşması gibi ekonomik hedeflerin gerçekleştirilmesi konusunda “Türkiye’de devletin bu planı uygulamada büyük bir enerjisi ve iddiası olduğu görülüyor” ifadelerini kullanıyor.
İpek söyle devam ediyor “Bu anlamda, belki de şu anda dış politikada en istikrarlı ve verimli bölge, hatta kıta, Afrika.”
Türkiye, Afrika’da 2002’de 12 olan büyükelçilik sayısını, 2022 yılında 44’e çıkardı, 38 Afrika ülkesi de Ankara’da büyükelçilik açtı. Türk Hava Yolları ise Afrika’da artık 62 noktaya uçuyor.
Türkiye’nin kıtada artan etkisi ticarette de kendini gösteriyor. Türkiye ile Afrika ülkeleri arasında 2003’te 5,4 milyar dolar olan ticaret hacmi 2022’de 41 milyar doları geçti. Geçen yıl ise ticaret hacmi 37 milyar dolar olarak kaydedildi.
Çin, Rusya ve Körfez ülkelerine karşı rekabet
Afrika ülkelerinin genç nüfusu ve artan talep, Türk yatırımcıları da cezbediyor. Ancak Türkiye’nin girişimleri, Çin, Rusya ve Körfez ülkelerinin Afrika’daki nüfuzlarını arttırmak için başlattıkları projelerle rekabet etmek zorunda.
Volkan İpek, Afrika’nın büyüyen ekonomileriyle “büyük bir pazar” haline geldiğini belirtiyor ve “O kadar büyük bir ilgi uyandırdı ki, Türkiye kaçınılmaz olarak bu rekabette kendini göstermek zorunda hissetti” diyor.
Türkiye’nin Afrika’ya stratejisi bağlamında Türk şirketlerinin kıtaya yatırımları da artıyor. Ticaret Bakanı Ömer Bolat’a göre, son birkaç on yılda toplam bin 864 proje tamamlandı ve Türk yatırımlarının toplamı 85,4 milyar doları buldu. Örneğin Türk inşaat şirketi Yapı Merkezi, yakın zamanda Tanzanya’daki demiryolu ağını iyileştirmek için 2,35 milyar dolar değerinde bir ihale kazandı.
Türk şirketlerinin özellikle büyük projeler için gerekli finansmanı sağlama konusunda Çinli firmalarla rekabet etmekte zorlandığını söyleyen Basel Üniversitesi Afrika Çalışmaları Merkezi’nde daha önce araştırmacı olarak görev yapan Ufuk Tepebaş, “Çin’in şöyle bir avantajı var. Devlet doğrudan Çin Eximbank üzerinden Çinli firmaları destekliyor. Türk firmaları Türk Eximbank’tan aynı desteği alamıyor. Destek alsalar dahi miktarları mukayese etmek mümkün değil” diyor.
Sadece 2023 yılında Afrika’daki Çin yatırımları toplam 282 milyar dolara ulaştı. Buna karşılık Türkiye’nin bugüne kadarki yatırımı 10 milyar dolar civarında.
Volkan İpek, Türkiye’nin Afrika’daki angajmanının siyasi olarak Rusya’nın, ekonomik olarak da Çin’in gerisinde kaldığını düşünüyor.
“İthalat-ihracat yerine daha fazla yatırım yapmalı ve biraz mega proje üstlenmeli Türkiye” diyen İpek, Akdeniz’de Kuzey Afrika’yı güney Avrupa’ya bağlayacak denizaltı fiber-optik kablosu Medusa projesini buna örnek olarak gösteriyor.
Kaçırılan hedefler ve zayıf ortaklar
Ancak Türkiye’nin Afrika stratejisine kadar iddialı görünürse görünsün, ülke Afrika ile yıllık 50 milyar euroluk ticaret hacmi hedefine ulaşmakta başarısız oldu. Bu rakam, Afrika Birliği’nin Türkiye’yi “stratejik ortak” ilan etmesinden dört yıl sonra, 2012 yılı için öngörülmüştü. Hatta Erdoğan, 2021 yılında Afrika ile ticaret hedefinin 75 milyar dolar olduğunu açıklamış, ancak bu hedefe ulaşmak için herhangi bir zaman dilimi vermemişti.
Araştırmacı-yazar Ufuk Tepebaş, konulan hedeflerin “gerçekçi” olması gerektiğini söylüyor. Tepebaş “Konulan hedefleri belirlerken ülkenin potansiyelini de iyi belirlemek gerekiyor, ticari partnerlerinizi de çeşitlendirmeniz gerekiyor” diyor.
Türkiye bugüne kadar sadece dört Afrika ülkesi ile serbest ticaret anlaşması imzaladı: Tunus, Mısır, Fas ve Mauritius. Somali ve Sudan halen Türkiye’nin kalkınma yardımlarından faydalanırken, Tepebaş’a göre ikili iş birliği de ağırlıklı olarak Türkiye’nin bu iki ülkeyle olan yakın dini ve tarihi bağlarına odaklanmış durumda.
Bu nedenle Tepebaş, Türkiye’nin Afrikalı ticaret ortaklarını seçerken “doğru analiz” yapması gerektiğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Ticari anlamda Somali ve Sudan’ın potansiyeli çok zayıf. Tercihinizi Etiyopya, Tanzanya ve Kenya’dan yana kullansaydınız, ticari olarak çok büyük ihtimalle daha büyük dönüşü olacaktı.”
Yatırım projelerine destek için güvenlik iş birliği
Türkiye aynı zamanda birçok Afrika ülkesi için kilit bir güvenlik ortağı haline de geldi.
Somali’nin başkenti Mogadişu Türkiye’nin yurtdışındaki en büyük askeri üssüne ev sahipliği yapıyor.
Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) unsurlarının, Somali’nin terörizm ve diğer tehditlere karşı güvenliğinin sağlanması faaliyetlerine destek amacıyla bu ülkede iki yıl süreyle görevlendirilmesine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi de TBMM’de Temmuz ayı sonunda kabul edildi.
Bu ayın başında ise Türkiye’nin Somali’de yeni bir balistik füze test sahası kuracağı iddiaları gündeme geldi.
Yeditepe Üniversitesi’nden Volkan İpek “Savunma alanındaki iş birliği bence silah gerektiren olaylar arttıkça daha da gelişecek gibi duruyor. 2011 yılından itibaren Sahel bölgesinde etkili olmaya başlayan cihatçı teröristler bu konuda en büyük parçayı oluşturuyorlar” diyor.
Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI), dünya genelindeki silah ve askeri teçhizat satışıyla ilgili 2019-2023 ile 2014-2018 yıllarını karşılaştırdığı raporuna göre Türkiye, Sahra Altı Afrika bölgesine yüzde 6,3 ile en çok silah tedarik eden dördüncü ülke oldu. Rapora göre bunu sebebi, Nijerya’ya yapılan savaş helikopteri satışları ve bölgedeki birkaç ülkeye eğitim uçağı ve İnsansız Hava Aracı (İHA) teslimatı.
DW Türkçe’ye sansürsüz nasıl erişebilirim?