New York Belediye Başkanı Eric Adams’ın Türkevi’nin açılışı için Türk bürokrat ve iş insanlarından rüşvet ve seçim kampanyasına yasa dışı bağış aldığı iddialarına kara para aklamakla suçlanan Sezgin Baran Korkmaz’ın da adı karıştı. Firari Sezgin Baran Korkmaz’ın Adams’dan nemalanma furyasına katılmak için çok sayıda girişimde bulunduğu ortaya çıktı. Sezgin Baran Korkmaz’ın Adams’ın kampanyasına en az 50 bin dolar verme taahhüdünde bulunduğu, ancak Korkmaz hakkında çıkan iddialar sonrası parayı almaktan vazgeçtikleri öğrenildi.
Hatta Sezgin Baran Korkmaz’ın bu dosyada itirafçı olarak ifade verdiği de iddia edildi.
T24‘ten Cansu Çamlıbel, “ABD’deki hukuki süreçlerde yapılan hamlelerin ne anlama geldiğini iyi bilen kaynaklarıma göre, Sezgin Baran Korkmaz’ın hem Adams davasında hem de başka davalarda savcılarla iş birliği yapıyor olması kuvvetle muhtemeldi. Her fırsatta ABD’deki Kingstonlar davasında ‘itirafçı’ olmadığını söyleyen Korkmaz’ın hem Adams davasında hem de belki başka davalarda itirafçı olduğunu düşünmelerinin sebebi ise Korkmaz’ın Fatih Altaylı yayınında sergilediği rahat tavırlar ve yeni iş kurmak için özgürce para harcayabildiğini açıklamasıydı. Hukukçu kaynaklarım, Korkmaz’ın Adams davası kapsamında yapabileceği itirafların ‘fındık fıstık’ düzeyinde kalacağını, bu rahatlığın sebebinin başka bir dosyada itirafçılıktan kaynaklanıyor olabileceğine inanıyor” dedi.
Cansu Çamlıbel, Sezgin Baran Korkmaz ile ilgili süreci şöyle anlattı:
“Ocak 2019’da New York belediye başkanlığı için yarıştığı kampanyasına bağış toplama hedefiyle İstanbul’a giden Eric Adams, Hürriyet gazetesinde yazar olduğunu bu soruşturmaya kadar bilmediğim Arda Sayıner isimli kişi tarafından Sezgin Baran Korkmaz ile tanıştırılıyor. Bu arada iddianamede ‘Businessman 1’ olarak kodlanan Enver Yücel’i de Adams’la tanıştıranın Sayıner olduğunu son iki günde yaptığım görüşmeler sırasında öğrendim. Sayıner’in gazeteci mi, PR’cı mı, influencer mı, komisyoncu mu olduğunu çözemedim.
SBK’ya dönersek… Başkonsolos Reyhan Özgür, “Kendisi hem ABD’de hem de Türkiye’de şüpheli işlerle anılıyor” diyerek Adams’ın Korkmaz ile yapması planlanan görüşmeyi engellemeye çalışıyor. Ancak Adams uyarıya kulak asmıyor ve Korkmaz ile de görüşüyor. Bu arada, Korkmaz konusunda yerinde bir uyarı yapan Reyhan Özgür’ün, Amerikalı bir siyasetçinin bağış toplamak için Türkiye’ye gitmesinin kendisinin bizatihi ‘yasadışı’ olması konusunda da bir uyarıda bulunmak yerine geziyi kolaylaştırmak için çabalaması dikkate değer. Çünkü bu husustaki ABD yasaları gayet açık; Amerikan vatandaşı olmayan kişiler Amerikan siyasetçilerinin siyasi kampanyalarına 1 dolar dahi bağış yapamaz.
Sonuçta Sezgin Baran Korkmaz, o gezi sırasında vuku bulan görüşmede Adams’ın kampanyasına en az 50 bin dolar verme taahhüdünde bulunuyor. Bunun üzerine Adams ve danışmanı ABD vatandaşı olmayan Korkmaz’ın yapacağı bağışı nasıl kılıfına uyduracaklarını düşünmeye başlıyorlar. Ancak iş uzuyor ve o süreçte Korkmaz hakkında iki ülkede de iddianame hazırlanınca Eric Adams parayı almaktan vazgeçiyor. Hatta iddianameye göre Adams, o tarihlerde ABD’ye gelen ve kendisiyle görüşmek isteyen Korkmaz’a randevu vermiyor.
İddianamedeki olay örgüsünü, o tarihlerde çıkan haberlerle paralel biçimde ve dijital ortamda bulabildiğim detaylarla birlikte okumaya çalışırken enteresan bir detaya denk geldim. Sezgin Baran Korkmaz’ın Linkedin hesabında paylaştığı fotoğraflar arasında Brooklyn Belediye Binasında çekilmiş iki kare vardı. Beş sene önce, yani 2019’da yüklenen iki karede de Korkmaz tek başınaydı. Belli ki ocak ayındaki o ilk temastan sonra Korkmaz New York’a giderek Adams ile görüşmüştü. Görüşmüş olmasa fotoğrafların altına neden “Brooklyn Belediye Başkanı’na misafirperverliğinden dolayı teşekkür ederim” yazmıştı? Ya da belki Sezgin Baran Korkmaz ‘nasılsa görüşürüm’ umuduyla makamına kadar gitmiş ama Adams ile görüşememiş ama görüşmüş havası yaratmak için binanın içinde tek başına çektirdiği fotoğrafları yayınlamıştı.
İddianamenin Amerikan basınına bomba gibi düştüğü gün (25 Nisan) Sezgin Baran Korkmaz’ın o fotoğrafları Linkedin sayfasında duruyordu, hatta iki gün daha durmaya devam etti. Ancak 28 Eylül’de o fotoğraflar birden buhar olup uçtu. Sezgin Baran Korkmaz, apar topar sosyal medya hesaplarında bir temizliğe girişmişti. Neyse ki Korkmaz’ın beş yıl önceki o Linkedin paylaşımı silinmeden alınan bir ekran görüntüsüne ulaşmayı başarmıştım!”
SBK dosyasını Türkiye’de yakından takip eden kaynaklarım da Korkmaz’ın sosyal medya hesaplarında yaptığı temizliği fark etmişti. Dahası, Korkmaz’ın avukatları kasım ayında yapılacak duruşmanın dört ay daha ertelenmesi için Utah’taki mahkemeye tam da Adams’ın iddianamesinin açıklandığı 25 Eylül tarihinde dilekçe vermişti.
ABD’deki hukuki süreçlerde yapılan hamlelerin ne anlama geldiğini iyi bilen kaynaklarıma göre, Sezgin Baran Korkmaz’ın hem Adams davasında hem de başka davalarda savcılarla iş birliği yapıyor olması kuvvetle muhtemeldi. Her fırsatta ABD’deki Kingstonlar davasında ‘itirafçı’ olmadığını söyleyen Korkmaz’ın hem Adams davasında hem de belki başka davalarda itirafçı olduğunu düşünmelerinin sebebi ise Korkmaz’ın Fatih Altaylı yayınında sergilediği rahat tavırlar ve yeni iş kurmak için özgürce para harcayabildiğini açıklamasıydı. Hukukçu kaynaklarım, Korkmaz’ın Adams davası kapsamında yapabileceği itirafların ‘fındık fıstık’ düzeyinde kalacağını, bu rahatlığın sebebinin başka bir dosyada itirafçılıktan kaynaklanıyor olabileceğine inanıyor.
SBK’nın Türkiye’deki dosyasının taraflarına ve hatta Ankara’ya kadar ulaşan bazı söylentilere göre Korkmaz kendi davasının savcılarına, 40 yıl hapis cezası alan ortağı Lev Aslan Dermen’in Maryland’de 2016’da açılan Amerika Diyanet Merkezi’ne 1 milyon dolar bağış yaptığı yönünde bazı deliller vermişti.
Son günlerde duyduklarımın ne kadarının doğru ne kadarının spekülasyon olduğunu orta vadede öğreniriz diye düşünüyorum. Ne de olsa ABD yargısının elindekileri peyderpey, zamanlamasını çoğu zaman günün siyasi atmosferine denk getirerek kamuoyuna açıkladığını Zarrab davasından beri biliyoruz. Açıklanan iddianamelerin gizli tutulan pek çok eki var, gizli eklere dahi eklenmeyen gizli ifadeler var, onlar yeni soruşturmalara dönüşüyor. Hele de o dosyaların içinde Erdoğan Türkiye’si gibi Amerikan kamuoyunun antipatisini zaten çekmiş olan ülkelerin nüfuzlu kişilerine değen taraflar varsa, ABD yargısı ‘zamanlama’ mevzusunu adeta bir silah gibi kullanabiliyor.
‘Bağışçılığı’ kendi dönemlerinde Türkiye içindeki siyasetin de görkemli bir sütunu haline getiren AKP hükümetinin ABD’deki Adams skandalını ‘bundan bir şey çıkmaz’ havasında izlediğinden neredeyse eminim. Ancak kendileri de biliyor ki içinden Sezgin Baran Korkmaz geçen ve henüz varlığını dahi bilmediğimiz başka dosyalar çok ‘can sıkıcı’ olabilir.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***