NURULLAH ALBAYRAK | YORUM
İngiliz siyasetçi ve filozof Edmund Burke, ünlü sözünde şöyle der: “Kötülüğün zaferi için gerekli olan tek şey, iyi insanların hiçbir şey yapmamasıdır.”
Bu ifade sadece basit bir uyarı değil, insanlığın karşı karşıya olduğu en büyük tehlikelerden birinin de habercisidir. Sessiz kalmak, kötülük karşısında tarafsız durmak, “Benim sorunum değil!” demek aslında kötülüğün zaferine katkıda bulunmaktır. Kötülük ancak insanların kayıtsızlığı ile yayılır ve güçlenir. Bu gerçek, tarih boyunca olduğu gibi günümüzde de ahlak ve etik tartışmalarının merkezinde yer almakta ve iyi ile kötünün ayrımında önemli bir kriter olmaya devam etmektedir.
İyi bir insan olmak, öncelikle içinde yaşadığımız topluma, çevresine ve dünyaya karşı sorumluluk duymayı gerektirir. İyi bir insan olmak, yalnızca kendi menfaatini düşünmeyip başkalarının haklarını da önemsemeyi gerektirir. İyi bir insan olmak, sadece kendi doğrularını yaşamak değil, aynı zamanda çevredeki haksızlıklara, adaletsizliklere ve kötülüklere karşı da duruş sergilemeyi gerektirir. Özetle ve genel bir tanımlamayla iyi bir insan olmak duyarlı olmayı, başkalarının dertleriyle dertlenmeyi, el uzatmayı, ses vermeyi, ses verenlere destek olmayı gerektirir desek yanlış söylemiş olmayız.
Gelin hep birlikte yaşadığımız olaylar üzerinden kendimizi bir teste tabi tutalım. Örnek olarak bu haftanın da gündemi olan ‘kız çocukları davası’ üzerinden bir değerlendirme yapalım.
23 Eylül tarihinde İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlayan kız çocukları davasında; ders çalışmak için bir araya gelen, birlikte iftar programı organize eden, kandil gecesinde dua eden ya da sinemaya gitmek gibi sosyal faaliyet yapan liseli ve üniversiteli kızlara terör suçlaması yöneltildi.
Sessiz kalmak zalime destek olmak demektir!
Bu davayla ilgili olarak mahkeme salonlarında suçlu muamelesine maruz kalan lise öğrencisi ve üniversiteli kızlarla, aileleriyle empati kurabildik mi? Acılarını, sıkıntılarını, ihtiyaçlarını anlayıp onların perspektifinden olaylara bakabildik mi? Yaşadıkları haksızlığa karşı sesimizi çıkartıp adalet çağrısında bulunabildik mi? Çocukların yaşadığı kötülüğe karşı bir duruş sergileyebildik mi? Zor durumda olan bu çocuklar için en azından manevi destek sağlayabildik mi?
Bu soruların cevabını herkes kendi vicdanında vererek değerlendirmesini yapabilir.
Bu çocukların kötülükle mücadele etmek zorunda kaldığını, kötülüğün de bu çocuklar zarar vermek istediğini biliyoruz. Bu gerçeğe rağmen tarafsızlık ya da başka ad altında sessiz kaldığımızda kötülüğe örtülü destek sağlamış olacağız ve kötülük daha fazla güçlenerek yeni bir zafer elde edecek. Bir kötülük veya adaletsizlik karşısında sessiz kalmak, o kötülüğün normalleşmesine ve yayılarak çoğalmasına neden oluyor. “Bizi ilgilendirmiyor, konu bizim mahalleyle ilgili değil! Ama onlarda şunu yaptılar!” gibi düşünceler gerekçe gösterilerek sessiz kalmak, kötülüğün yaygınlaşarak tüm mahalleleri ve herkesi etkisi altına almasına neden olduğu gerçeğini göz ardı etmeyelim.
Kötülük tüm ülkeyi esir aldı!
Yaşanan kötülüğün sadece bir grup insanı hedef aldığı söylenebilir mi? Bir kesim için başlayan kötülük neredeyse ülkenin tamamını esir almış. Kötülüğün en güçlü silahı korkudur. Korku, insanları susturur, pasifleştirir ve kötülüğün hükümranlığına zemin hazırlar. Kötülüğe ses çıkaranlar azaldığında olacak olan şey insanların daha fazla korkması ve kötülüğe boyun eğmesi olacaktır. Bu durum toplumun moral ve etik değerlerinin çökmesini yol açacaktır ki bunun tek panzehiri kötülüğe sessiz kalmamaktır.
Sessiz kalmak, gelecek nesillere karşı da büyük bir haksızlık olur. Kötülüğün varlığını kabul ederek veya ona karşı durmayarak, gelecek kuşakların daha adaletsiz ve kötü bir dünyada yaşamasına neden oluruz. İyi insanlardan beklenen, çocuklarına ve torunlarına daha adil ve barışçıl bir dünya bırakma sorumluluğunun gereğini yerine getirmeleridir.
Sessizlik, kötülüğün zaferine katkı sağlar; oysa iyiliğin güçlü sesi, adaletin, barışın ve insanlığın geleceği için en büyük adımdır. Bugün kötülüğe karşı ses çıkarmazsak, yarın bu kötülüğün karanlık gölgesi hepimizi esir alacak.
Gelecek nesillere, adaletsizliğin ve zulmün hüküm sürdüğü bir dünya mı bırakacağız, yoksa adaletin ve iyiliğin galip geldiği bir toplum mu?
Bu sorunun cevabı, bugün bizim sergileyeceğimiz duruşta saklı. Hep birlikte kötülüğe karşı sesimizi yükseltelim ve başta çocuklarımız olmak üzere hepimiz için daha iyi bir gelecek inşa edelim. Bugün attığımız adımlar, yarının dünyasını şekillendirecek.
Unutmayalım: Kötülüğe karşı sessiz kalmak, kötülüğün yanında yer almak demektir.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***