ANKARA – Karabük Cezaevi’ndeki ihlallere ilişkin rapor açıklayan DEM Parti ve ÖHD, 17 tutsağın infaz süreleri bitmesine rağmen tahliye edilmediklerini, hukuksuz olarak işletilen İGK’lerin kaldırılmasını istedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu ile Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Karabük T Tipi Kapalı Cezaevi’nde yaşanan hak ihalelerine ilişkin raporu, partinin genel merkez binasında düzenledikleri basın toplantısı ile açıkladı.
DEM Parti Şirnex Milletvekili Nevroz Uysal Aslan, TEM polisleri tarafından söz konusu cezaevindeki iki odaya baskın düzenlendiğini söyledi. Uysal, “Bu rapor infaz süresini tamamladığı halde tutsakların tahliyelerinin hangi gerekçelerle nasıl engellendiğini, gözler önüne sermesi açısından oldukça çarpıcıdır” dedi.
İMRALI İŞKENCE REJİMİ VURGUSU
Türkiye’nin toplumsal bir çürüme ile karşı karşıya olduğunu ifade eden Uysal, adaletsizliğin kol gezdiği, istisna halinin normalize edilmeye çalışıldığı ve topluma dayatıldığı bir ortamda olduklarını belirterek, “Bu hukuksuzluk; hiç kuşku yok ki kaynağını İmralı Ada Cezaevi’nde Sayın Abdullah Öcalan üzerinde yürütülen insanlık dışı işkence rejiminden almaktadır” diye belirtti. Uysal ayrıca işkencenin tam bir iletişimsizlik hali olarak sürdüğü İmralı’daki rejim tüm pratikleriyle Kurdistan ve Türkiye cezaevlerine ve tüm topluma yayılmaktadır” şeklinde ifadeler kullandı.
17 TUTSAK TAHLİYE EDİLMİYOR
Karabük T Tipi Cezaevi’nde bulunan 17 tutsağın infazlarını tamamlamalarına rağmen tahliye edilmedikleri bilgisini de paylaşan Uysal, “Tutsakların özgürlükleri gasp edilmiş. Birçok mahpusun koşullu salıverilme tarihi geçmesine rağmen tahliyeleri iki-üç defa kurul kararı ile ertelendi” dedi. Uysal tahliyeleri ertelenen tutsakların isimlerini tek tek sayarak paylaştı. Uysal’ın paylaştığı isimler şöyle: Şirin Taşdemir, Hakkı Aygün, Halil Temel, Kadri Alkoç, Ahmet Bayna, Ejder Doğan, Ali Koç, Mehmet Sarıaltun, Abdullah Ok, Aydın Kudat, Abdurrahman Güner, Mustafa Karakaya, Hasan Öğüt, Adem Oktay, Ali Haydar Elyakut, Metin Çakır, Muhittin Pirinçioğlu.
İdare ve Gözlem Kurullarının işlevine işaret eden Uysal, ” Teslim almak, esir etme ve irade kırma adına infazları uzatılan, özgürlükleri gasp edilen siyasi tutsakların derhal özgürlüklerine kavuşmalarının önü açılmalı, gerekli yasal düzenlemeler hayata geçirilmeli, paralel yargılama işlevi gören idari ve gözlem kurulları ivedilikle kaldırılmalıdır” talebinde bulundu.
Daha sonra söz alan İnsan Hakları Derneği (İHD) Merkez Yürütme Kurulu (MYK) ve ÖHD üyesi Alişan Şahin, kurulların uygulamalarına işaret ederek, bunun salt Kürt, sol ve sosyalist tutsaklara uygulandığını dile getirdi. Bunun ayrımcılık olduğunu belirten Şahin, “Getirdikleri yasal kılıfla bunu meşrulaştırmaya çalıştılar. Kendilerince meşru bir iş yapıyorlar. Ama bu faaliyet bu ülkeyi ve bu ülkenin yargısını topyekûn itibarsız kılmaktan bir şeye yaramadı. Bu da anlaşılacak” dedi.
Tutsakların kurul karşısına çıkarıldığını ve pişmanlığın dayatıldığını dile getiren Şahin, “Böyle bir hukuk, böyle bir infaz rejimi dünyanın hiçbir yerinde yok. Bu apaçık işkencedir. Yaptıkları yasal değişikle altına bir tek şunu yazmamışlardı: ‘Kürtler ile sol sosyalistler hariç.’ Keşke onu da yazsaydınız” diye konuştu.
KURUL KARARI MEŞRU DEĞİL
İdare ve Gözlem Kurulunun yapısını ve tutumlarına işaret eden Şahin, kurulun tutsağı tek başına sorguya çeker gibi toplantıya aldığını ve bu toplantının kameraya da alınmadığını ve neler yaşandığına dair kimsenin bir şey bilmediğini söyledi. Ayrıca tutsağın en azından avukatı ya da barondan atanacak bir temsilci ile bu kurula çıkarılması gerektiğini, bunun yapılmamış olması nedeniyle kurulun hukuka aykırı olduğu ve kararlarının meşru olmadığını kaydeden Şahin, sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz bu çürümüşlüğe son vermek istiyoruz. Daha etkin mücadele etmemiz lazım. Siz 30 yıllık mahkumlara bu dayatmaları getiriyorsunuz. Siz herkesten daha iyi biliyorsunuz 30 yıl cezaevinde kalan bir tutsak 6 yıl daha yatar. Onun boyun eğmiş olarak kamuoyunda muhakeme yaratmaya çalışıyorsunuz, ama tek bir tutsakta böyle bir şeye ulaşamadınız.”
Şahin, daha önce Karabük T Tipi Kapalı Cezaevi’nden böylesi örneklerin yaşanmadığını ancak PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin artması ile birlikte bu cezaevlerindeki tahliyelerin engellenmeye başladığını ve ihlallerin artığına dikkat çekti.
‘GENİŞ YETKİLERLE DONATILDI’
ÖHD Ankara Şube Eşbaşkanı avukat Ferdi Sidar, şöyle konuştu: “Adalet ve hukuk, İdare ve Gözlem Kurulunun verdiği keyfi kararlardan ibaret değildir. İdare ve Gözlem Kurulu, cezaevinde koğuş değişikliği, sosyal, sportif ve kültürel faaliyetlerle ilgilenme ve düzenlemelerle sınırlı bir amaçla kuruluyor. Ancak zaman içinde adım adım yeni yetkilerle donatıldı. Üstelik sıradan yetkilerle değil; hükümlüleri, mahkeme kararlarına ve hatta Yargıtay ve uluslararası hukuk içtihatlarına rağmen içeride tutabilen, güncel ve gelecek yaşamını doğrudan etkileyen son derece baskıcı, yasaklayıcı, yaşamı yaşanmaz kılan yetkilerle…”
‘HUKUKA, VİCDANA, AHLAKA UYGUN DEĞİL’
Tahliye ertelemelerinin hukukla açıklanacak bir durum olmadığına işaret eden Sidar, şöyle devam etti: “Dile kolay 30 yıl yatmış insana, sen iyi halli değilsin, sen pişman değilsin, sen çok kitap okuyorsun, sen şu kitapları okumuyorsun vb. Birçok absürt gerekçeler sunarak tahliyelerini engellemektedir. Hukukçular olarak bunu hukuk anlamda değerlendirmek isterdik, ancak bu karar ve uygulamaların hukukla, vicdanla, ahlakla yakından ilgisi yoktur. Mahpusların üç ay, altı ay, bir yıl şeklinde infazının yakılması hukukla izah edilebilecek bir noktadan çıkmıştır. İnfaz rejiminde yapılacak düzenleme ile devletin, eşitlik ilkesine ve ayrımcılık yasağına uygun davranarak ‘infazda eşitlik’ ilkesi yönünde bir düzenleme yapılması hukuki ve vicdani yönden elzemdir.”
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***