ENSAR NUR | STRAZBURG
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 25 Haziran 2024’te verdiği ‘Kurkut ve diğerleri’ kararı, gazeteci Gökçer Tahincioğlu’nun dünkü köşe yazısının ardından yeniden gündeme geldi. AİHM, 25 Haziran’daki kararında 7 başvurucunun dosyasını birlikte inceleyerek tamamının madde 6’ya 1 kapsamında adil yargılanma haklarının ihlal edildiğine karar vermiş ve Türkiye’yi mahkum etmişti.
AİHM’nin kararı sonrası AKP rejiminin ‘güvenlik soruşturması’ yeniden tartışmaya açıldı. Zira söz konusu ‘soruşturma’ gerekçe gösterilerek insanların Anayasal haklarının bile kullanılmasının önüne geçiliyor. Rejim, ‘güvenlik soruşturması’ bahanesiyle insanların ‘anayasal’ haklarını kullanmasını engelliyor.
Kararda, hakkında savcılık tarafından takipsizlik kararı verilmesine rağmen babası, eşi ve kendisi Gülen Hareketi ile bağlantılı denilerek ataması yapılmayan bir kişinin başvurusu da yer almıştı. ‘Kurkut ve diğerleri’ başvurusunda adı geçen 7 kişinin haklarında herhangi bir mahkumiyet kararı olmamasına ve tüm yasal şartları yerine getirmelerine rağmen ‘güvenlik soruşturması’ nedeniyle KPSS veya iç sınav yoluyla kazandıkları pozisyonlara atamaları yapılmamıştı.
Başvuranlar, idari yargılamanın, silahların eşitliği, çekişmeli yargılama ve gerekçeli karar hakkı ilkeleri de dahil olmak üzere adil yargılanma güvencelerine uymadığından şikayetçi olmuşlardı. Başvuranlar, güvenlik soruşturmalarında yer alan bilgi ve suçlamaların kendilerine açıklanmadığını ve bunun sonucunda idari yargılama sırasında bunların doğruluğuna itiraz edemediklerini ileri sürmüşlerdi.
Ayrıca, başvuruculardan 4’ü atama yapılmamasını yakın akrabalarının terör örgütleriyle iddia edilen bağlantılarına veya faaliyetlerine dayandığı ve başvuranların kendileriyle ilgili objektif bir değerlendirme içermediği halde, güvenlik soruşturmalarındaki değerlendirmelerin keyfi niteliğinden şikayetçi olmuşlardı.
AİHM: Adil yargılama yapılmadı!
Şikayetleri inceleyen Strazburg Mahkemesi,
- Geçmiş güvenlik taramalarının tam içeriğinin veya idarenin değerlendirmesinin dayandığı somut gerekçelerin başvuranlara açıklanmaması,
- Yerel mahkemelerin başvuranlara itiraz edilen geçmiş taraması hakkında bilgi vermemesi ve haklarındaki iddialara ilişkin yorumlarını almaması,
- İdare tarafından iletilen bilgilerin tamamının veya bir kısmının gizli olup olmadığının ve ulusal güvenlik çıkarlarının bilgilerin başvuranlara açıklanmamasını haklı kılıp kılmadığının değerlendirilmemesi,
- Kanıtların açıklanmamasını telafi edecek yeterli güvencelerin olmaması, ve
- İlgili idari kararların etkili ve yeterli bir şekilde gözden geçirilmemesi
nedenleriyle başvuranların adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine hükmetmişti.
Savcı takipsizlik verdi; İdare Mahkemesi reddetti!
Manisa Celal Bayar Üniversitesi’nde geçici işçi olarak çalışan Bahar Dolgun Kılıç, 26 Şubat 2018 tarihinde, söz konusu üniversitede daimi bir pozisyon elde etmek amacıyla yazılı ve sözlü bir işe alım sınavına katıldı. 20 Mart 2018 tarihinde Üniversite kendisine sınavda başarılı olduğunu bildirdi ancak Üniversite 10 gün sonra başvurana, güvenlik soruşturması nedeniyle daimi göreve atanamayacağını açıkladı.
Kılıç, 29 Mayıs 2018 tarihinde Manisa İdare Mahkemesi’ne başvurarak Üniversite’nin 30 Mart 2018 tarihli kararının iptal edilmesini talep etti. Kılıç, Üniversite yönetiminin kararının keyfi olduğunu, çünkü zaten Üniversite için çalıştığını; herhangi bir terör örgütüne bağlı veya bağlantılı olmadığını ve hakkında herhangi bir soruşturma veya kovuşturma olmadığını belirtti.
Ancak, Manisa İdare Mahkemesi 13 Aralık 2018’de davayı reddetti. Mahkeme gerekçe olarak, yapılan güvenlik ve arşiv soruşturmasında Kılıç’ın,
- Gülen Hareketi tarafından düzenlenen faaliyetlere katıldığını;
- babasının Gülen Hareketi’ni destekleyen kişiler tarafından düzenlenen faaliyetlere katıldığını;
- eşinin 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrasında KHK ile memuriyetten ihraç edildiğini;
- 2011 yılında altı ay süreyle Gülen Hareketi ile bağlantılı olduğu gerekçesiyle kapatılan bir şirkette çalıştığını;
- Gülen Hareketi’ne yönelik suçlamalarla ilgili olarak halen tutuklu bulunan kişilerle 2013 ve 2016 yılları arasında sık sık telefon görüşmeleri yaptığını (içerik yok); ve
- İtirafçılar tarafından teşhis edildiğini öne sürdü.
Savcılık takipsizlik verdi
Kılıç diğer hususların yanı sıra, hareketle “bağlantılı olduğu yönündeki suçlamanın asılsız ve gerçek dışı olduğunu” belirterek, bu karara karşı İzmir Bölge İdare Mahkemesi nezdinde itirazda bulundu. İzmir Bölge İdare Mahkemesi, 7 Mart 2019 tarihinde, kararın 30 gün içinde Yüksek İdare Mahkemesi nezdinde temyiz edilebileceğini belirterek, başvuranın itirazını reddetti.
Yüksek İdare Mahkemesi ise 3 Temmuz 2019 tarihinde, 7 Mart 2019 tarihli kararın nihai olduğunu ve bu nedenle temyiz edilemeyeceğini belirterek başvuranın itirazını reddetti. 4 Temmuz 2019 tarihinde, Manisa Cumhuriyet Savcısı başvuran hakkında daha önce başlatılmış olan adli soruşturmada takipsizlik kararı verdi.
Savcı, başvuranın adının herhangi bir ByLock kullanıcı listesinde yer almadığını, Bank Asya’da banka hesabı bulunmadığını, söz konusu örgütle bağlantılı herhangi bir dernek veya sendikaya üye olmadığını ve cemaatle bağlantısı olduğunu gösteren başka bir kanıt veya bilgi bulunmadığını belirtti.
Anayasa Mahkemesi 31 Aralık 2019 tarihinde, başvurucunun bireysel başvurusunu, nihai iç hukuk kararından itibaren 30 gün içerisinde yapılmadığını belirterek gecikmiş olduğu gerekçesiyle reddetti. Kılıç, ardından 2020 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurmuştu. AİHM ise dosyayla ilgili ‘ihlal’ kararı verdi.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***