M. AHMET KARABAY | HABER İNCELEME
Filistin’de Hamas’ın Siyasi Büro Şefi İsmail Haniye’nin öldürülmesi olayından sonra beklenen tartışma gündeme geldi. Haniye’nin sahip olduğu öne sürülen servetinin büyüklüğü yıllardan bu ilgilenenlerin gündeminde. Oğullarının, babalarının vefatının ardından Türkiye’ye gelip Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dan babalarının Türkiye’deki mal varlığını istediği ve “Zamanı değil!” cevabı aldıkları konuşuluyor.
İsmail Haniye, 1999-2004 yılları arasında Hamas Genel Sekreteri Şeyh Ahmet Yasin’in özel kalem müdürlüğünü yaptığı dönemde adından sıklıkla söz edilmeye başlandı. 2006’da Filistin toprakları üzerinde yapılan seçimde 132 sandalyeden 72’sini Hamas adaylarının kazanması üzerine, Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Haniye’yi başbakan olarak görevlendirdi. Bir yıl sonra ikisi de Filistin’n bağımsızlığı için mücadele veren Hamas ile El Fetih örgütlerinin birbiriyle çatışmaya başlamaları ve çatışmaların çok şiddetlenmesi üzerine Mahmud Abbas tarafından Haziran 2007’de görevden alındı.
Kendilerini Filistin davasını yüceltmekle görevli sayan bizim medyamız, Haniye’nin başbakanlık görevine getirildiğini ama görevden alındığı ve niçin alındığına ilişkin detay yazmazlar.
ORTADOĞULU YAPILARIN HEMEN HEPSİNDE AYNI HASTALIK
Üç kişi bir araya gelip herhangi bir alanda en küçük bir adım atacak olsalar bunun ekonomik altyapısının oluşturulması gerekiyor. Kendini bir kurtuluş hareketi olarak sunan ve üstelik bunu silahlı yöntemle gerçekleştireceği iddiasında olan Hamas gibi silahlı bir yapının ekonomik olarak çok sağlam bir temel üzerine oturması gerekiyor.
Bir örgütün ayakta tutulması, bunlar için barınma ve iaşe imkanlarının oluşturulması, eğitimleri, dahası silah ve cephaneliklerinin sağlanması büyük bir para kaynağı gerektiriyor.
Doğuda yapılan organizasyonların hemen hiçbiri, şeffaf bir ilişki ile yürütülmez. Şeffaflığın bulunmamasının pek çok nedeni de var. Kimi zaman yürütülen işlerin gizliliği, kimi zaman yapının faaliyet gösterdiği ortamda yasa dışı sayılması ya da yasal bir zemine oturtma imkanının bulunmaması gibi gerekçeleri vardır. Kimi zaman da böyle bir çalışmayı yürütenlerin, bu saydamlığı istememesine gerekçe araması yatar bunun altında.
Bundan dolayı, Ortadoğu gibi ülkelerde bu tür organizasyonların içinde olan yapıların yöneticileri, sürekli servetleri ile gündemde olurlar. Ancak liderlik çevreleri de sürekli olarak bu iddiaları yalanlarlar. Öyle bir servetin söz konusu olmadığı, liderin (siyasi, dini ya da sosyal) bütün bu işleri herhangi bir karşılık beklemeden büyük fedakarlıklarla yaptığı öne sürülür.
Bu servet ancak liderin bir şekilde hayatının noktalanması sonrasında ortaya çıkar. Başka ülkelere gitmeye gerek yok. Türkiye’de Milli Görüş hareketinin kurucusu Necmettin Erbakan’ın hayatta iken iddia edilen ve her defasında yalanlanan serveti, ölümünden sonra çocuklarının mahkemelik olmaları ile hazırlanan iddianamelerle gün yüzüne çıkmıştı.
Aynı şekilde Ülkücü Hareket’in siyasi lideri Alparslan Türkeş’in serveti de çocuklarının kendi aralarında paylaşamayıp, bunu mahkeme yoluyla halletmeleri ile kamuoyuna yansımıştı.
Kimi zaman da dini yapılarda “mutemet” kişiler üzerine yapılan tapu ve hisseler, liderin bir şekilde devre dışı kalmasıyla bir tür talana uğrar. Bugünkü Medipol Sağlık Grubu ve Fuzul Şirketler Topluluğu İskenderpaşa cemaatinin lideri Esat Coşan ve yerine geçecek halifesinin aynı kazada vefat etmeleri sonucu şirketlerin talan edilmesiyle kuruldu.
Eski Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın cemaziyülevvelini 2 Mart 2023’teki yazımda detayları ile anlatmıştım. Belki bir fırsat olur bir gün Mahmut Akbal’ın başında bulunduğu Fuzul Şirketler Topluluğu ile ilgili de ayrıntı paylaşma imkanı olabilir.
Konuyu dağıtmadan sadede döneyim.
FİLİSTEN ÖRGÜTLERİNİN EKONOMİK GÜÇLERİ
Haniye’nin ölümünden önce sahip olduğu servete ilişkin kamuoyunda hayli geniş iddialar yer aldı. Geçmişte Erbakan’ın serveti ya da Türkeş’in serveti hakkında bir kelam edenler hemen “din düşmanı” ya da “millet düşmanı” olarak itham edilirdi. Haniye’nin serveti hakkında kelam edenler, şimdilerde hemen, “Mazlum Filistin halkının düşmanı” ya da “Siyonizmin uşakları” olarak damgalanmak isteniyor.
Katar’da sürgünde yaşayan Hamas lideri İsmail Haniye’nin kişisel servetinin 2-3 milyar dolar tutarında olduğu öne sürülüyordu. Bu rakamı 5 milyar dolara çıkaran kimi iddialar varsa da bu tür konularda her zaman en alt rakam üzerinden hareket etmek daha sağlıklı olur.
Haniye’nin 31 Temmuz’da İran’ın başkenti Tahran’da öldürülmesinden hemen sonra 2 Ağustos’ta Katar’da geniş katılımlı cenaze töreni düzenlendi. Daha cenaze toprağa verilir verilmez, Haniye’nin Türkiye’deki tapuları, bankalardaki nakit varlıkları ve hisse senetleri konuşulmaya başlandı.
Yapılan girişimlerden sonuç alamayınca Haniye’nin iki oğlu, Abdüsselam ve Hemman hemen bir şekilde randevu koparıp soluğu Erdoğan’ın yanında aldı. Erdoğan’ın 10 Ağustos’ta Çukurova Havalimanı’nın açılışından sonra döndüğü İstanbul’da Haniye’nin iki oğlu ile görüştü. Kabul, dışarıya Erdoğan’ın Haniye’nin ölümü dolayısıyla taziye dileklerini iletme olarak yansıtıldı.
Bizim kültürümüzde ve bilinen geleneklerin hemen hepsinde taziye dileği, cenaze sahibine gidilerek yapılır. Kendi gidemiyorsa da bir temsilci aracılığıyla bu dilek yerine getirilir. Oysa Erdoğan, Haniye’nin cenaze törenine güvenlik kaygılarından dolayı gidemediği için Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, MİT Müsteşarı İbrahim Kalın’ın da olduğu kalabalık bir grup göndermişti.
Dahası bizzat oğulları Abdüsselam ve Hemman ile eşi Amal Haniye’yi telefonla arayarak taziyelerini iletmişti. Haniye’nin oğullarının, acilen gelip görüşmeleri, bütünüyle babalarının Türkiye’deki mal varlığının akıbeti ile birinci elden bilgi almak temeline dayandığı belirtiliyor. Erdoğan’ın kabulde Haniye’nin oğullarına doğrudan “Hayır!” cevabı vermediği, MİT Başkanı İbrahim Kalın ve başdanışmanlarından Sefer Turan’ın da hazır bulunduğu görüşmede, “Şimdi zamanı değil!” anlamına gelecek bir karşılık verdiği belirtiliyor.
Bu tartışma önümüzdeki günlerde daha fazla gündeme gelecek. Dahası bu girişimlerden sonuç alınamaması durumunda, konu yasal yollardan halledilecek bir durumda olmadığı için başka yöntemlerin devreye girmesi kimseyi şaşırtmaz sanıyorum.
Asıl konuşulması gereken konu Erdoğan’ın Haniye’nin varlıklarını iade etmeye yanaşmaması mı, yoksa bir Hamas liderinin bu kadar mal varlığına sahip olması mı?
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***