Türkiye ekonomisi, Covid-19 pandemisinin baş gösterdiği 2020 yılının ikinci çeyreğinde yaşadığı yüzde 10,4 düzeyindeki küçülmeden bu yana geçen 15 çeyrek boyunca, aralıksız büyümeyi başardı. 6 Şubat 2023’te yaşanan deprem faciasının yarattığı büyük yıkıma rağmen büyümesini sürdüren Türkiye, çeyreklik bazda pek çok kez AB, G-20 ve OECD ülkesi içerisinde başa oynadı.
2023 yılını yüzde 4,5 büyüme ile kapatan Türkiye, 2024’ün ilk çeyreğinde ise yüzde 5,7’lik büyüme yakaladı. Ancak AKP hükümetinin uyguladığı politikalarla kredi kanallarını açık tutarak tüketimi pompalayan Türkiye, yüksek büyüme performansına rağmen refah seviyesini artırmayı başaramadı.
Şimdi ise gözler son 1 yıldır Mehmet Şimşek liderliğinde uygulanan ekonomi politikalarının büyüme üzerinde nasıl bir etki yapacağına çevrilmiş durumda.
Hükümetin Eylül 2023’te açıkladığı 2024-2026 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Programı’nda (OVP), Türkiye ekonomisinin 2024’ü yüzde 4 büyüme ile kapatması hedeflenmişti. Büyümenin 2025’te yüzde 4,5 ve 2026’da yüzde 5 düzeyinde gerçekleşmesi öngörülmüştü.
Göstergeler “sert fren”e işaret ediyor
Ancak pek çok ekonomiste göre, Türkiye, “büyüme mucizesi”nin sonuna gelmiş durumda. Geçtiğimiz günlerde açıklanan bazı öncü göstergeler de bu görüşü destekler nitelikte. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan son verilere göre, sanayi üretimi haziran ayında yıllık yüzde 4,7 azaldı. Bu düşüş yıllık bazda 6 Şubat 2023’teki Kahramanmaraş depremi sonrasındaki en sert daralma olarak kayıtlara geçti.
Sanayi üretiminde daralma devam ederken Türkiye’nin dış ticaretinde de miktarsal düşüş gözleniyor. TÜİK’in 9 Ağustos Cuma günü açıkladığı son Dış Ticaret Endeksleri’ne göre, haziranda ihracat birim değer endeksi yüzde 0,6 azalırken, ithalat birim değer endeksi yüzde 1,4 arttı. Buna karşın miktar endekslerinde ise ihracat yüzde 8, ithalat yüzde 5,7 azalış gösterdi.
Büyüme verileri açısından öncü göstergelerden bir diğeri olan İstanbul Sanayi Odası (İSO) Türkiye İmalat Satın Alma Yöneticileri (PMI) Endeksi’nin Temmuz 2024 verilerine göre ise, Haziran ayında 47,9 olan manşet PMI, Temmuz’da üst üste beşinci ay azalarak 47,2 seviyesine geriledi. Endeksin 50,0 değerinin üzerinde olması 10 imalat sektöründeki iyileşmeyi, bu değerin altında olması ise yeni siparişler, fabrika çıkışları, istihdam, tedarikçilerin teslim süresi ve satın alma stokları gibi göstergelerde bozulmaya işaret ediyor.
“İktidar yeniden büyümeyi seçebilir”
DW Türkçe’ye konuşan İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) İşletme Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Öner Günçavdı’ya göre, sanayi üretimi ve ticarette çarkların yavaşlaması iş dünyasını olumsuz etkileyecek.
Türkiye’de başta sanayi şirketleri olmak üzere işletmelerin sıkıntılarının önümüzdeki aylarda artarak devam edeceğini dile getiren Prof. Günçavdı, hükümetin şu anda enflasyonu düşürmek için büyümeden ödün verdiğini, bu durumun işletmeleri zora soktuğunu belirtiyor. Günçavdı, şu görüşleri dile getiriyor:
“Şu anda ekonomi yönetiminde bir enflasyonla mücadele görüntüsü var. AKP’nin bir şekilde ekonomi konusunda kamuoyunun algısını tersine döndürmeye ihtiyacı var. Bu yüzden büyümeden fedakarlık etmesi gerekiyor. Zaten olması gereken de bu. Ancak iktidar, yılın son çeyreğine geldiğimizde iş dünyasının şikayetlerine daha fazla kulağını kapatmayabilir ve yeniden büyüme rotasına sapabilir.”
Faiz yüzde 50, enflasyon yüzde 61,8
Türkiye’de 28 Mayıs 2023 seçimlerinin ardından AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı faiz indirimi politikasından vazgeçiren Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in ekonominin başına gelmesi ile politika faizi 9 ayda yüzde 8,5’ten yüzde 50’ye yükseltildi. Politika faizi mart ayından beri bu seviyede sabit tutuluyor. Mayıs 2024’te yüzde 75,5’i gören tüketici enflasyonu ise yaz dönemindeki baz etkisi ile temmuz ayında yıllık bazda yüzde 61,78 seviyesine geriledi.
“Sadece faiz politikası yetmiyor”
Ancak Türkiye’de AKP hükümetinin enflasyonla mücadele konusunda izlediği yöntemler, eleştiri konusu olmaya devam ediyor. Bu konudaki en dikkat çeken eleştiri, yüksek enflasyonla sadece TCMB’nin faiz politikasıyla mücadele edildiği ve gerekli yapısal reformların gündeme alınmadığı yönünde.
Prof. Dr. Öner Günçavdı, TCMB Başkanı Fatih Karahan ve başkan yardımcısı Cevdet Akçay gibi isimlerin uyguladıkları para politikasına ilave olarak hükümetten kendilerine destek olacak bir üretim ve gelir politikası beklediğini ifade ediyor.
Henüz bu beklentiyi karşılayacak adımların atılmadığını, enflasyonla mücadelenin en fazla asgari ücretlinin sırtına yüklendiğini savunan Prof. Günçavdı, “Asgari ücret sanki enflasyonun sebebiymiş gibi gösterildi, ara zam yapılmadı. Ama enflasyon verilerinde ara zam yapılmamasının olumlu bir etkisini görmedik temmuz ayında. Ağustosta da görmeyeceğiz gibi. Eğer bu politikanın enflasyona olumlu bir katkısı olmazsa, ekonomi yönetimine güven ağır bir darbe daha alır” değerlendirmesinde bulunuyor.
“Türkiye ikinci çeyrekte yüzde 0,5 küçülecek”
Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin (BETAM) 29 Temmuz’da Ozan Bakış ve Tarık Kocar imzasıyla yayınladığı “Ekonomik Büyüme ve Tahminler – Temmuz 2024” araştırmasına göre, Türkiye ekonomisi 2024’ün ikinci çeyreğinde uzun bir aradan sonra ilk kez küçülecek.
BETAM araştırmasında nisan, mayıs ve kısmen açıklanan haziran ayı GSYİH öncü göstergeleri ile yapılan hesaplamalara yer verilerek, şu değerlendirmede bulunuluyor:
“Yaptığımız hesaplamalara göre Türkiye ekonomisinin 2024 yılının ikinci çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine kıyasla yüzde 0,5 oranında küçülmesini bekliyoruz. Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış verilerle yaptığımız hesaplamalarla ise 2024 yılının ikinci çeyreğinde bir önceki çeyreğe kıyasla GSYİH’nin yüzde 0,6 azalacağını öngörüyoruz.”
Türkiye ekonomisinin 2024’ün ikinci çeyreğine ilişkin büyüme verileri, TÜİK tarafından 2 Eylül tarihinde açıklanacak.
Peki bundan sonraki süreçte ekonomiyi neler bekliyor?
“Büyüme macerasının sonuna gelindi”
Kırklareli Üniversitesi Uluslararası Ticaret ve Lojistik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sinan Alçın, bu soruya “Türkiye yüksek enflasyonla birlikte, büyüme macerasının sonuna gelmiş bulunuyor” yanıtını veriyor.
Bundan sonraki süreçte üretici şirketlerin TL cinsinden kredi bulmakta zorlanmaya devam edeceğini ve kısa vadeli dış borç riskinin artacağını dile getiren Prof. Sinan Alçın, “Buna küresel düzeydeki risk algısındaki artış, Avrupa’daki genel daralma eğilimi de eklendiğinde Türkiye’de ihracatçı sektörlerin kan kaybedeceğini söyleyebiliriz” diye konuşuyor.
Türkiye’nin birinci çeyrekte yüzde 5,7’lik büyümeyi inşaat sektöründeki sıçrama ve vergi gelirleri ile sağladığına işaret eden Alçın, “Ancak hem konut sektöründe yavaşlama hem de kredi kartı harcamalarındaki düşüş eğilimi ikinci çeyrekte büyümeyi sert şekilde düşürecek. Eylül 2024’te açıklanacak OVP’de de bu nedenle yıl sonu büyümesinin yüzde 3-3,5 seviyesine çekileceğini düşünüyorum” değerlendirmesi yapıyor.
“Hükümet yeniden rota değiştirebilir”
Enflasyonu düşürmek için büyümeden ödün verilmesi gerektiğini, ancak AKP iktidarının son anda enflasyonla mücadeleyi ikinci plana atıp yeniden ekonomideki büyümeye odaklanabileceğini ifade eden Prof. Alçın, şu görüşleri dile getiriyor:
“Enflasyonda bir sarmal içindeyiz. Her ne kadar TCMB yıl sonu enflasyon beklentisini yüzde 38’de sabit tutmuş olsa da, son çeyrekte Merkez Bankası’nın politika faizini düşüreceği bir tablo görebiliriz. Çünkü büyümedeki sert düşüş ve üretimdeki daralmaya paralel olarak çok güçlü istihdam kayıpları ortaya çıkabilir. Dolayısıyla aslında Mehmet Şimşek politikalarının hükümet içerisinde çok daha fazla tartışılacağı bir döneme doğru ilerliyoruz.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***