Japon Yeni’nde son dönemdeki sert hareket, ABD’de resesyon tartışmaları ve küresel piyasalarda hafta başında yaşanan kayıplar carry trade tartışmalarını alevlendirdi. Türkiye verdiği yüksek faizle carry trade için cazip ülkelerden, bankacıların hesaplamalarına göre yerel seçim sonrası carry trade kaynaklı giriş 20.3 milyar dolar oldu.
Küresel piyasalarda hafta başında yaşanan çalkantı carry trade tartışmalarını yeniden gündeme getirdi. Yüksek faizler nedeniyle yurtiçinde de carry trade işlemleri gündemde yerini koruyor. Bankacılık sektörü uzmanlarının yaptığı hesaplamalara göre 1 Nisan’dan 26 Temmuz haftasının sonuna kadar carry trade kapsamında Türkiye’ye giriş 20.3 milyar dolar seviyesinde. Merkez Bankası ise aynı dönemde net uluslararası rezervlerini 90.1 milyar dolar arttırmayı başardı.
Carry trade yani faizin düşük olduğu yerde yatırımcının ucuza kredi kullanıp daha yüksek faiz veren bir ülkede mevduata bağlaması özellikle düşük faizlerin bulunduğu ülkelerde yatırımcıların tercihleri arasında. Nitekim Japonya Merkez Bankası’nın geçen ay sonu yaptığı sürpriz faiz artışı sonrasında küresel çapta carry trade pozisyonları çözülmeye ve Japon Yeni’ne dönüş hızlanmıştı, bu hafta başındaki küresel piyasalardaki sert kayıplar sırasında da tüm dünyada carry trade pozisyonlarında düşüş çoğaldı. Özellikle döviz kurlarındaki parite değişimleri carry trade pozisyonlarını yakından ilgilendiriyor. Döviz kurlarındaki sert hareketler carry trade için en büyük risk kur hızlı yükselirse zarar etmeleri büyük ihtimal. Ancak Türkiye’de şu ana kadar döviz kurlarında geçmiş yıllardaki gibi ekstrem bir hareket gözlenmedi.
Toplam rezervler geçen hafta yeniden yükselişte
Kurlardaki sakin seyir ile yüksek faiz Türkiye’nin de carry trade için avantajlı durumda. Özellikle yerel seçimlerin sonrasında kurun da görece istikrar kazanması bu tarz girişlerin de hızlanmasına neden oldu. Aynı dönemde Merkez Bankası da rezervlerini güçlendirmeye devam etti. Bankacıların yaptığı hesaplamalara göre 1 Nisan – 26 Temmuz arasında TL carry trade pozisyonu değişimi 20.3 milyar dolara yükseldi. 26 Temmuz haftasında Merkez Bankası’nın toplam brüt altın ve döviz rezervli Suudi Arabistan ile yapılan 5 milyar dolarlık döviz depo işleminin sona ermesinin ana etkisiyle 6 milyar dolar düşerek 148 milyar dolara gerilemişti. Bankacılar 2 Ağustos ile biten hafta itibariyle Merkez Bankası toplam rezervlerinin haftalık 2.3 milyar dolar artışla 150.3 milyar dolara yükseldiğini hesapladı. Depo hesabının etkisi geçen haftayla birlikte yerini yeniden yükselişe bıraktı.
Döviz kurlarında yükseliş sınırlandırılabilir
26 Temmuz ile biten haftada swaplar düşülmüş net uluslararası rezervler 1.5 milyar dolar artarak 24.4 milyar dolara yükseldi. 26 Temmuz ile biten hafta itibariyle Merkez Bankası net uluslararası rezervlerini yerel seçimler sonrası 26 Temmuz’a kadar 90.1 milyar dolar arttırmış durumda. Ayrıntılarına bakıldığında 20.3 milyar doların carry trade kaynaklı olduğu görülüyor.
Bankacılık sektörü kaynakları Merkez Bankası’nın enflasyonla mücadele kapsamında ana enstrümanlarından birisinin TL’nin reel olarak değerlenmesi olduğunu belirterek bu nedenle hem faizlerin yüksek kalacağını hem de Merkez Bankası’nın gerektiğinde güçlenen rezervlerinden piyasaya döviz arz ederek döviz kurunda yükselişleri sınırlayabileceğini tahmin ediyor.
Bireylerin döviz mevduatında 11 milyar dolar düşüş
Yabancıların devlet tahvillerine bu dönemde girişi 11.1 milyar dolar. Hisseden çıkışı ise 1.4 milyar dolar seviyesinde. Yurtiçi yerleşik bireylerin döviz mevduatı aynı dönemde 10.9 milyar dolar azalırken, şirketlerin döviz mevduatı 8.4 milyar dolar geriledi. Altın mevduatlarında da düşüş 2 milyar dolar seviyesinde. Dikkat çeken bir nokta ise 1 Nisan -26 Temmuz döneminde kur korumalı mevduatın da 14.8 milyar dolar azalması oldu. Kamunun Merkez Bankası’ndaki döviz mevduatları ise 1.6 milyar dolar düştü.
Yılbaşından bu yana TCMB’nin döviz alışı 57.3 milyar dolar
Ekonomim’den Şebnem Turhan’ın haberine göre, geçen hafta da swap hariç net rezervlerde iyileşme devam etti. Bankacıları 2 Ağustos ile biten haftada swap hariç net rezervin 3.6 milyar dolar artışla 28 milyar dolar olduğunu hesapladı. QNB Finansbank ekonomistlerinin yaptığı hesaplamaya göre net rezerv içinde değerlendirilen yurtiçi bankalarla yapılan swap hacminin 2 Ağustos haftasında 0.1 milyar dolar azalması net rezervi olumsuz etkiledi. Altın fiyatlarının yükselmesi de net rezervde 1.7 milyar dolarlık artışa yol açtı. Kamunun döviz mevduatında ise incelenen hafta içerisinde önemli bir değişiklik olmamıştır. Sonuç itibariyle, bu sayılan işlemler net rezervin geçen hafta 1.6 milyar dolar yükselmesine yol açtı. Bu da, bunun dışında kalan işlemlerle (ihracat döviz alımları, reeskont kredi ödemeleri, kamu kurumlarına ve piyasaya döviz satışları, yurtdışı bankalarla depo/swap işlemleri vs.) nette 2 milyar dolar döviz girişi olduğu anlamına geliyor. Mart sonundan beri Merkez Bankası’nın toplam döviz alışı 89.9 milyar dolar, sene başından beri de 57.3 milyar dolar düzeyinde oldu.
JPMorgan’a göre carry trade çözülmesinin sadece yarısı bitti
JPMorgan’a göre Japon Yeni’nin hala en düşük değerli para birimlerinden biri olması sebebiyle son dönemde yaşanan carry trade işlemlerindeki çözülme devam edebilir. Şirketin küresel döviz stratejisi eş başkanı Arindam Sandilya Bloomberg TV’de yaptığı açıklamada, “Henüz bitmedi. Carry trade çözülüşü, en azından spekülatif yatırımcılar nezdinde yüzde 50-60 arasında bir yerde tamamlandı” ifadelerini kullandı. ABD’de resesyonun yaklaştığı ve Japonya Merkez Bankası’nın faiz artırımına gideceği korkusuyla ye n volatilitesinin artmasıyla geçen hafta carry trade darbe almıştı.
Sandilya, portföylerde kısa ve ani hareketin yol açtığı teknik hasarın “kolayca geri döndürülemeyeceğini” belirterek, carry trade’lerin yen’in yükselişinden önceki seviyelere yakın zamanda geri dönmesinin olası olmadığını söyledi. Sandilya “İyi bir senaryo piyasaların mevcut seviyelerde istikrar kazanması, belki en iyi ihtimalle küçük bir toparlanma olabilir. Ancak bu örneklerin çoğunda, daha önce olduğundan daha düşük bir hızda da olsa, hareketlerin devam etme eğiliminde olduğunu görebiliriz” dedi.
Amundi: Türk varlıklarına yatırımda görüşümüz orta vadede
Varlık yönetim şirketi Amundi’nin Gelişen Piyasalar Sabit Gelirler Eş Başkanı Strigo, Türkiye’de tahvil tarafında özellikle Türk lirası ve daha kısa vadeli Türk yerel tahvillerinin cazip konumda olduğunu, getiri eğrisinin büyük ölçüde tersine döndüğünü anlattı. AA’ya verdiği röportajda kısa vadeli pozisyonların yatırımcılar için önemli bir getiri sağladığını ancak uzun vadeli getiri eğrisinin de önemli ölçüde iyileştiğini kaydeden Strigo, “Bu taraftaki yatırımlarımızda daha fazla yükselişe geçebilmemiz için enflasyonun önemli ölçüde düşeceğine ilişkin işaretler görmek istiyoruz. Enflasyon şu anda beklentilerden daha fazla düştü. Enflasyonun gerilemesiyle birlikte, uzun vadeli getiri eğrisinin biraz daha cazip hale gelip gelmeyeceğini görmemiz gerekecek. Şu anda bizim Türk varlıklarına yatırımda görüşümüz daha çok orta vadede. TL başta olmak üzere Türk varlıklarının cazip olduğunu düşünüyoruz” diye konuştu.
Strigo, gelecek birkaç ay boyunca bu pozisyonlarını korumayı planladıklarını ifade ederek, şunları söyledi: “Finansal getirinin cazip olması, 6 ila 12 ay arasında daha orta vadeli bir bakış açısına sahip olmamızı sağlıyor. TL yatırımlarımızı yaptığımızda da aklımızda bu vade vardı ve görüşümüz değişmedi. Daha olumlu makroekonomik veriler görürsek, aynı vadelerde Türk varlıklarına yatırımlarımızı gerçekten artırabiliriz. Öte yandan, eğer bir yıllık tahvil aldıysak bu bir yıl sonra Türkiye’den tamamen çıkacağımız anlamına gelmiyor çünkü muhtemelen bir başka bir yıllık tahvil alabiliriz. Bu bir enstrüman seçimi ve bizim şu an için bunlara bakışımız orta vadeli. Bu da yatırımlarımızın bir süre daha ülkede kalacağı anlamına gelir. Bunun artması ve yatırım süremiz, şu anda çok memnun olduğumuz piyasa dostu makroekonomik politikaların devamına bağlı olacak.”