İktisatçı Mahfi Eğilmez, kendi adını taşıyan internet sitesinde enflasyon, hayat pahalılığı ve Türk Lirasının değer kaybıyla ilgili ayrıntılı bir yazı kaleme aldı. Eğilmez’e göre son yıllarda bir yandan çok yüksek enflasyon sorunu yaşanırken bir yandan da piyasaya yapılan peş peşe müdahaleler ve izlenen yanlış politikalar yüzünden göreceli fiyatlar dengesi bozuldu. Bazı ürünlerin fiyatı enflasyonun çok üstünde, bazılarının fiyatı ise çok altında arttı. Bu da ‘göreceli fiyat’ ilişkisini alt üst etti. Eğilmez, Türk Lirasının artık ‘değer ölçme’ niteliğini kaybettiğini söylüyor.
“Sorun Sadece Enflasyon Değil” başlıklı yazısında Mahfi Eğilmez, bir malın fiyatının nasıl oluştuğuru örnekleriyle anlatıyor. Ardından iktidarın yanlış müdahaleleriyle piyasa dengesinin nasıl bozulduğunu yine somut örneklerle aktarıyor. Aylık yüzde 3-5 enflasyon olan piyasalada üreticilerin ayakta kalabilmek için ürünlerine ‘önceden yüklenmiş zam’ yaptığını ve bunun da enflasyonu körüklediğini kaydeden Eğilmez, iktidarın piyasaya müdahaleleri sonrası Türk Lirasının ‘değer ölçme’ niteliğini kaybettiğini anlatıyor. Eğilmez, yazısının son bölümünde şu tespitlerde bulunuyor:
Türkiye, son yıllarda bir yandan çok yüksek enflasyon sorunu yaşarken bir yandan da piyasaya yapılan peş peşe müdahaleler ve izlenen yanlış politikalar yüzünden göreceli fiyatlar dengesinin bozulması sorununu yaşıyor. Son birkaç yılda fiyatları taban fiyatıyla belirlenen tahıllar gibi bazı malların fiyatı açıklanan enflasyonun altında arttı.
Buna karşılık dolmuş ücretleri, tekstil ürünleri gibi bazı mal ve hizmetlerin fiyatları açıklanan enflasyon, peynir, tereyağı, yoğurt, zeytinyağı gibi bazı malların fiyatları gerçek enflasyon kadar arttı. Kiralar, özel okul ücretleri, tatil yeri ücretleri gibi bazı hizmetlerin fiyatları ise her türlü ölçünün üzerinde arttı. Bu farklı fiyat artışları, fiyatlar arasındaki göreceli ilişkileri alt üst etti.
İki, üç yıl öncenin bir haftalık her şey dâhil tatil parasıyla bugün ancak uçak biletleri ve havalimanına gidiş geliş taksi ücretleri karşılanabiliyor. Ya da iki üç yıl öncenin kira bedeli, bugünün aidatlarına ancak denk geliyor. O nedenle tüketiciler yalnızca fiyat artışlarına şaşırmakla kalmıyor aynı zamanda göreceli fiyat ilişkilerinin kopmasının da şaşkınlığını yaşıyor.
Paranın üç temel işlevinden birisi alış verişe konu mal ve hizmetlerin değerini ölçmektir. Yüksek enflasyon ve fiyatlar arasındaki görecelilik ilişkisinin kopmasının yanı sıra Türk Lirasının değer ölçme niteliği de kaybolmuş bulunuyor. Mesela Türkiye’nin 2023 yılında GSYH’si 26 trilyon 276 milyar lira denildiğinde insanlar pek bir şey anlayamıyor ama bu tutarı 2023 yılı ortalama dolar kuruna (yaklaşık 23,5 lira) bölüp de 1,1 trilyon doları bulunca GSYH’nin ne kadar olduğu zihninde canlanıyor.
Bunun nedeni Türk Lirasının değer ölçme niteliğini yitirmiş olması. Benzer bir durum 2001 krizi öncesinde de yaşanmıştı. Türk lirasının değer ölçme işlevini yitirmesi fiyatların görecelilik sorununun ortaya çıkmasının nedenlerinden birisini oluşturuyor.
İşin en kötü tarafı, toplumun yaşadığı bu görecelilik kargaşası yalnızca fiyatlar alanında değil, her alanda karşımıza çıkıyor. Türkiye, hiçbir zaman gelişmiş ülkelerdeki hukuka, demokrasiye, eğitim düzenine sahip olmadı ama her geçen gün bir öncekinden daha geriye giderken eski durumumuzun göreceli olarak daha iyi olduğunu fark ediyoruz. Ve tuhaf bir şekilde dün eleştirdiğimiz durum, bugün geldiğimiz aşamaya bakınca, iyiymiş gibi görünüyor.
Yazının tamamını linke tıklayarak okuyabilirsiniz…
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***