WAN – Katledilişinin üzerinden 32 yıl geçen gazeteci-yazar Hüseyin Deniz’i anlatan kızı Zozan Deniz, “Katillerden biri okuduğum Ceylanpınar Lisesi’nde öğretmenlik yapıyordu” dedi.
Özgür Gündem gazetesi muhabiri ve yazarı Hüseyin Deniz’in katledilmesinin üzerinden 32 yıl geçti. 9 Ağustos 1992’de Riha’nın Serêkaniyê (Ceylanpınar) ilçesinde katledilen ve Kürt bilgesi Apê Musa’nın (Musa Anter) yeğeni olan Deniz, uzun yıllar Riha’nın Sêwereg (Siverek) ve Mêrdîn’ın Nisêbîn (Nusaybin) ilçesinde öğretmenlik yaptı. 12 Eylül askeri darbesi döneminde gözaltına alınan Deniz, 3 yıl Diyarbakır Cezaevi’nde tutuklu kaldı. Deniz’in bu yıllarda başladığı Kürt dili ve folkloru çalışmaları ilerleyen yıllarda da devam etti. 1991 yılında Kürt atasözlerinden oluşan “Gotinên Pêşiyên Kurdan” ve çocuk hakiye kitabı “Ji Nav Ajalan” kitapları yayımlandı.
Uluslararası Yazarlar Birliği (PEN) üyesi olan Deniz’in, Özgür Gündem gazetesinden önce Yeni Ülke, Cumhuriyet, 2000’e Doğru, Welat başta olmak üzere birçok gazete ve dergide yazıları yayımlandı. Özgür Gündem gazetesinin 31 Mayıs 1992’de yayın hayatına başlamasıyla Serêkanîyê muhabiri olan Deniz, gazetenin forum sayfasına yazılar yazdı.
Deniz, 9 Ağustos 1992’de Serêkanîyê’de uğradığı silahlı saldırı sonucu ağır yaralandı. Deniz, kaldırıldığı Urfa Devlet Hastanesi’nde gerekli müdahalenin yapılmaması sonucu ailenin girişimleriyle bir gün sonra Amed’e götürülmek üzere yola çıkarıldı. Ancak Deniz, 10 Ağustos 1992’de Amed’e varmadan yolda yaşamını yitirdi.
Arkadaşları ve yakınlarının Deniz’i anlattığı Kürtçe ve Türkçe “Can Hüseyin” ve “Huseyîncan” adlı kitaplar yayımladı.
Kürt bilge Musa Anter, yeğeni Hüseyin Deniz’in katledilmesinden sonra kaleme aldığı yazıda, “Aslında bizim Hüseyin, Kerbela şehidi Hüseyin’den aşağı değildir. Oğlum Hüseyin ben sana ‘öldün’ diyemiyorum. Ölümün bana o kadar ağır geliyor ki, sanki öldü desem seni ben öldürmüşüm gibi geliyor bana ama üzülme yavrum ‘Ez xalê te me (Ben senin dayınım)’ sağ kaldığım müddetçe senin de yerine yazarım. Yok eğer beni de öldürürlerse sana kavuşurum ki bu kavuşma en güzel kavuşma olur” demişti.
Görgü tanıklarının ifadelerine dayanarak Nihat Beşkat isimli lise öğrencisi, cinayete yardımcı olduğu gerekçesiyle gözaltına alındı. Ancak bir süre sonra delil yetersizliğinden serbest bırakıldı. Diğer “faili meçhul” cinayetlerde olduğu gibi Deniz’in katilleri ortaya çıkarılmadı.
‘ÇOK ZORLU BİR SÜREÇTE MÜCADELE ETTİLER’
Babası katledildiğinde 8 aylık olan Zozan Deniz, akrabalarının aktarımıyla babasını tanıdı. Babası Deniz’in öyküleri ve mücadelesiyle büyüyen Zozan Deniz, “Tanıdıklar babamdan bahsederken gözleri parıldıyordu. Babamın iyi biri olduğunu bu şekilde anladım. Babamın sevenleri ve arkadaşları bana çok destek oldu. Babamın özlemiyle büyüdüm. Babamın ne kadar mücadeleci, üretken ve iyi bir insan olduğunu duydukça daha da onurlanıyorduk. Babam ve arkadaşları en zorlu süreçte mücadele ettiler. Kalem ve yazılarıyla sürekli üretmeye çalıştılar. Babamın ayrıca Kürt dili üzerine çalışmaları oldu eğer şehit edilmesiydi, daha çok çalışmaları olacaktı” dedi.
‘LAYIK MIYIM’ KAYGISIYLA BÜYÜDÜK’
Babasının mücadelesini sürdürmek için çabaladığını ifade eden Deniz, “15 Mayıs Kürtçe Anadil Gününde Urfa Eğitim-Sen ve Emek ve Demokrasi Platformu babamın adına bir yarışma düzenledi. Baskılardan dolayı katılımın az olacağını düşündük fakat hem yurtiçi hem yurtdışından çok fazla insan ilgi gösterdi. Açıkçası o kadar kalabalık beklemiyordum. Salondaki o heyecan, o kalabalık beni çok gururlandırdı. İnsanların gözlerindeki o özlemi, sevgiyi, saygıyı görünce daha da onurlandık. ‘Ben şunu yaparsam acaba iyi mi olur, ben babama layık mıyım’ kaygısını sürekli taşıdık. Ağabeylerimle bu kaygıyla büyüdük” şeklinde konuştu.
ŞÜPHELİLERDEN BİRİSİYLE OKULDA KARŞILAŞTI
Deniz, babasının cinayetinde şüpheli olarak gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılan Beşkat ile Serêkaniyê ilçesinde karşılaştığını anlattı. Deniz, “Babamın katillerden biri olan Beşkat adında biri okuduğum Ceylanpınar Lisesinde öğretmenlik yapıyordu. Fail bizi gördüğünde kafasını çeviriyordu ama biz onun kirli olduğunu biliyorduk. Bu kişi psikolojik baskıdan dolayı okulunu değiştirdi. Biz o kişiyi her gördüğümüzde kinle, nefretle ve acıyarak bakıyorduk. Daha sonra bize hiçbir şeyden haberi olmadığı yönünde bir haber göndererek taşındığını duyduk. Tabi biz gerçekleri biliyorduk. Yetkililer o zaman tetikçi diye birini yakaladıklarını söylediler fakat birkaç yıl içinde ona da beraat verdiler. Dosya da zaman aşımına uğradı zaten. Dosyayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşıdık ama yine de bir sonuç alamadık. Failler arasında Nihat Beşkat ile birlikte Halil Göv diye birinin de adı geçiyordu. Bu ikisi gözcü, tetikçi ise dışarıdan gelen biriydi. Devlet bunları her şekilde korudu.”
‘BABAM VE DAYIM BİZE IŞIK OLDU’
Babasını yetiştirip okutan kişinin Musa Anter olduğunu aktaran Deniz, “Musa Anter babamın şehadetine çok üzülmüştü. Babam katledildikten 40 gün sonra Musa dayım da şehit ediliyor. Her ne kadar faillerinin meçhul olduğunu söyleseler de biz faillerini biliyorduk. Bu sürekli üreten güzel insanların katledilmesi bizde çok büyük travmalara yol açtı. Ama bu bizim yolumuzu da açtı. Babam ve dayım bize bir ışık oldu. Ben iki çocuk annesiyim ve her iki çocuğumu da kendi anadilinde ve kültüründe büyütmeye çalışıyorum. Onların miraslarına sahip çıkmaya çalışıyoruz” dedi.
‘BABAMIN FOTOĞRAFINA ŞEKER UZATIRDIM’
“Küçükken babamın fotoğrafına şeker uzatırmışım” diyen Deniz, isminin babası ve Musa Anter tarafından konulduğunu belirtti. Deniz, “Babam sürekli ‘bir kızım olursa onu çok iyi yetiştiririm’ şeklinde konuşuyormuş. Kültürümüze dair neler katacağını sürekli dile getiriyormuş. Ama maalesef sistem bunu ona ve bize çok gördü. Baba kelimesini bile hayatımın hiçbir döneminde kullanamadım. En çok mahrum kaldığım şey baba kız sarılmaları ve sohbetleri oluyor” şeklinde konuştu.
Deniz, devamla şunları kaydetti: “Bizlere düşen, mücadeleyi hiçbir zaman bırakmamaktır. Baskılar sistemli bir şekilde devam ediyor. O zamanlar katletmekle Kürtleri sindirebileceklerini zannediyorlardı. Şimdilerde ise gözaltı, tutuklama ile dilimizi, renklerimizi, kıyafetlerimizi engellemeye çalışıyorlar. Hiçbir zaman mücadeleyi bırakmayacağız. Elimizden geldiğince dilimizi de kültürümüzü de koruyacağız” dedi.
MA / Bazid Evren
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***