CHP Parti Sözcüsü Deniz Yücel, sosyal medya platformu Instagram’a erişim yasağı getirilmesine tepki gösterdi. Yücel, “Dijital çağda iletişim platformlarına yasak getirmek ancak medeni dünya ile bağlarını koparmış olan ‘sansürcü ve baskıcı AKP’ye’ ve onun direktiflerini sorgulamadan yerine getiren bir kısım bürokrata yakışır. ‘Dezenformasyon’ bahanesi ile milyonlarca insanın iletişim kurmasına, ticaret yapmasına, sosyalleşmesine ve sesini duyurmasına engel konuyor. İşte AKP’nin ileri demokrasi anlayışı, işte AKP’nin Türkiye Yüzyılı masalı” dedi.
CHP Parti Sözcüsü Deniz Yücel, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Yücel, yaptığı yazılı açıklamada, sosyal medya platformu Instagram’a erişim yasağı getirilmesinin ifade özgürlüğüne müdahale olduğunu ifade etti.
Yücel, Anayasa Mahkemesi’nin İletişim Başkanlığı kararı ve Instagram’a erişim yasağı getirilmesine ilişkin, şunları kaydetti:
“Cuma günkü rezaletten anlıyoruz ki, Türkiye artık Aanayasa Mahkemesi üyelerinin bile ifade özgürlüğünün olmadığı bir ülke. Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle İletişim Başkanlığı’nın, iletişim özgürlüğüne müdahale etmesine olanak tanıyan düzenlemeleri iptal ediyor. Bu konudaki gerekçeli kararın basın duyurusu Anayasa Mahkemesi’nin internet sitesinde yayınlanıyor. Kararda, Anayasa’nın ‘düşünceyi ifade’ ve ‘basın özgürlüğü’ ile ilgili maddelerine vurgu yapılıyor. Ancak kısa bir süre sonra önce gerekçeli kararın basın duyurusuna, sonra da Anayasa Mahkemesi’nin internet sitesine erişilemiyor. Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararına rağmen, hatta kör gözüm parmağına, sosyal medya platformu İnstagrama erişim kısıtlanıyor. Ulaştırma Bakanlığı saatler sonra suya sabuna dokunmayan, hiçbir sorunun cevabı olmayan bir açıklama yapıyor. Aynı gün geç saatlerde Anayasa Mahkemesi’nin internet sitesi yeniden erişime aşılıyor, Anayasa Mahkemesi Kararı’nın basın duyurusu yeniden yayınlanıyor, ancak içeriğindeki ‘Düşünceyi ifade özgürlüğü’ ve ‘basın özgürlüğü’ ile ilgili kısımları çıkarılmış. Görünen o ki; Anayasa Mahkemesi’nin internet sitesine ve Anayasa Mahkemesi kararına görünmez bir el müdahale ediyor, internet sitesi kapatılıyor, kararın basın duyurusu değiştiriliyor, internet sitesi yeniden açılıyor. Bu yaşananlar ‘Muz Cumhuriyetlerinde’ bile yaşanmayacak bir olay. Dijital çağda iletişim platformlarına yasak getirmek ancak medeni dünya ile bağlarını koparmış olan ‘sansürcü ve baskıcı AKP’ye’ ve onun direktiflerini sorgulamadan yerine getiren bir kısım bürokrata yakışır. ‘Dezenformasyon’ bahanesi ile milyonlarca insanın iletişim kurmasına, ticaret yapmasına, sosyalleşmesine ve sesini duyurmasına engel konuyor. Her fırsatta insanların özgürlüklerini tırpanlamayı marifet sayan faşist anlayış, ‘sözünün üstüne söz’ duymaya tahammül edemiyor. Tam anlamıyla bir akıl tutulması hali söz konusu. Hak, hukuk, adaletten nasibini almamış olanların 21’inci yüzyılda Anayasa’ya ve anayasal kurumlara meydan okumasına üzülerek tanıklık ediyoruz. İşte AKP’nin ileri demokrasi anlayışı, işte AKP’nin ‘Türkiye Yüzyılı’ masalı.”
“CHP’li belediyeleri hizmet yapamaz duruma getirmeye çalışıyorsunuz”
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ın belediyelerin Sosyal Güvenlik Kurumu’na olan prim borçlarının tahsil edileceğini açıklamasına tepki gösteren Yücel, bunun muhalefet belediyelerinin hizmet yapamaması için atılmış bir adım olduğunu ifade etti.
Yücel, şöyle devam etti:
“Geçen hafta Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın belediyelerin borçlarını kaynağında keseceğini açıklamasından sonra bu hafta da belediyelerden SGK borçlarını tahsil edeceklerini duyurdular. Binlerce özel şirketten alacağı olan SGK, her ne hikmetse sadece belediyelerdeki alacaklarını tahsil etme yolunda. Ekonomi biliminden uzak, popülist ve ‘Nas’ temelli uygulamalardan dolayı, boş bir kasa ile baş başa kalan AKP iktidarı, boş kasayı Sosyal Güvenlik Kurumunu kullanarak CHP’li belediyelerden doldurmanın derdinde. Sokaktaki çocuk dahil herkesin bildiği gibi SGK primleri bahane. Asıl amacınızı biliyoruz. Kendi iktidarınızda sanki hiç seçim kaybetmeyecekmişçesine, sanki elinizdeki belediyeler başka bir partinin yönetimine geçmeyecekmişçesine tüm kaynaklarını har vurup harman savurduğunuz belediyeler üzerinden, kaybettiğiniz seçimin intikamını almaya çalışıyorsunuz. Geçtiğimiz günlerde Mersin Büyükşehir Belediyemiz 280 milyon lira SGK ve vergi borçlarına yönelik ödeme yaptı. Birkaç gün sonra da iştirak şirketlerine haciz geldi. CHP’li belediyeleri hizmet yapamaz duruma getirmeye çalışıyorsunuz görüyoruz. Belediyelerin kasalarını boşalttınız, şimdi de siyasi kararlarla, bu enkazı sanki sorumlusu bizmişiz gibi bizim üzerimize yıkmaya çalışıyorsunuz. Eğer iktidar gerçekten SGK’nin alacaklarını tahsil etmek istiyorsa, belediyelerden önce, yandaş şirketlerin borçlarını kalem kalem açıklasın. Eğer iktidar samimiyse önce yandaş şirketlerin oluşturduğu yüzde 88’lik borcu tahsil etsin. AKP iktidarının bu Ali Cengiz oyunları bize sökmez. Bunların amacı halka hizmet değil, AKP’ye hizmet! Cumhuriyet Halk Partili Belediyeler, ayrım yapmadan, tüm kesimlere hizmetin derdindeyken, sosyal belediyeciliğin kitabını yazıyorken AKP’li Belediyeler hem İller bankasından pay alıyor, hem vatandaştan vergi topluyor, hem Cumhurbaşkanlığından nemalanıyor hem de hizmetten eser yok. Karşılarında dünkü çocuk yok, yerel yönetimler konusunda ustalaşmış, Türkiye’nin dört bir yanını sosyal belediyecilik anlayışıyla sarıp sarmalamış bir parti var. Başta büyükşehir belediyelerimiz olmak üzere, bu borç yükünü çevirme ve yönetme konusunda çok tecrübeliyiz. Çünkü borçsuz devralmadığımız tek bir AKP’li belediye yok. Bugüne kadar hizmet nasıl devam ediyorsa bundan sonra da aynı hızla hatta katlanarak devam edecek. Cumhuriyet Halk Partili Belediyelerin elini kolunu bağlamak, hizmet veremez hale getirmek istiyorlar. 22 yıldır bu ülkeye yaptığınız kötülüklerin sonu gelmediği gibi artık konu kötü niyet olunca şeytan dahi size şapka çıkarır oldu.
Bakın İstanbul’da neler yapmışlar. 5 Ocak 2024 günü Çekmeköy belediyesi, Cumhurbaşkanlığı’ndan 45 milyon lira yardım talebinde bulunuyor ve bu para sorgulanmadan, ikiletmeden Çekmeköy Belediyesi’ne gönderiliyor. Bu para gönderildiğinde Çekmeköy belediyesinin sigorta ve vergi borcu yaklaşık 100 milyon liraydı. Devlete borcu varken devletten geri ödemesiz 45 milyon lira ödeniyor. Ocak 2024’de ise Beyoğlu Belediyesine 45 milyon lira gönderildi. 2022 Aralık ayı ile 0cak 2024 arasında Cumhurbaşkanlığının Beyoğlu Belediyesine yolladığı hibe tam olarak 70 milyon lira. Üstelik bu sırada SGK ve vergi dahil Beyoğlu belediyesi’nin kamu kurumlarına 198 milyon lira borcu var. Sadece Çekmeköy, Beyoğlu da değil. İstanbul’daki AK Partili tüm belediyelere seçimde harcanmak üzere aynı tarihlerde 45 milyon lira hibe gönderilmiş. Bunların amacı halka hizmet değil, AKP’ye hizmet! Cumhuriyet Halk Partili Belediyeler, ayrım yapmadan, tüm kesimlere hizmetin derdindeyken, sosyal belediyeciliğin kitabını yazıyorken AKP’li Belediyeler hem Cumhurbaşkanlığından nemalanıyor hem de hizmetten eser yok. Bu yaptıkları yeni bir şey değil. 2020 yılında da Cumhurbaşkanlığı bütçesinden, iktidar partisine mensup belediyelere 621 milyon lira dağıtılmış, bir Allah’ın kulu da dememiş ki bu paralar hangi hizmetlere harcandı? Yıllardır iktidar belediyelerine karşılıksız kaynak aktarılırken, Cumhuriyet Halk Partisi’nin İstanbul Büyükşehir Belediyesi de metro projesi onayı bekletiliyor. Para da istemedik, sadece onay istedik ama niyetleri kötü! Karşılarında dünkü çocuk yok, yerel yönetimler konusunda ustalaşmış, Türkiye’nin dört bir yanını sosyal belediyecilik anlayışıyla sarıp sarmalamış bir parti var. Başta büyükşehir belediyelerimiz olmak üzere, bu borç yükünü çevirme ve yönetme konusunda çok tecrübeliyiz. Çünkü borçsuz devralmadığımız tek bir AKP’li belediye yok. Bugüne kadar hizmet nasıl devam ediyorsa bundan sonra da aynı hızla hatta katlanarak devam edecek.”
Deniz Yücel, İl Başkanları, Parti Meclisi ve MYK toplantılarında kurultay sürecine ilişkin kararlar alındığını hatırlatarak, “Parti Meclisi toplantımızda 4-9 Eylül tarihleri arasında gerçekleşecek ‘İkinci Yüzyıl Değişim Kurultayımızın’ kararını aldık. Kurultayımız 4 Eylül günü Sivas’ta yapılacak sembolik açılışla başlayacak, 5 Eylül günü Tüzük Komisyonumuz son toplantısını yapacak. 6 Eylül günü tüzük değişikliğimizi gerçekleştireceğiz. 7 ve 8 Eylül tarihlerinde yerli ve yabancı çok sayıda siyasetçi, akademisyen konuğun da zenginleştireceği gündemlerle Program değişikliğinin ilk adımlarını atacağız. 7-8 Eylül tarihlerinde başlayacak olan program değişikliği çalışmaları CHP’nin iktidar programının yazıldığı bir süreci içerecek. 9 Eylüldeki kapanışımızdan sonra bir sonraki buluşma, hazırlanacak olan programın, kurultayımız tarafından onaylanarak resmileşmesini sağlayacağımız program kurultayı olacak, bunun için de yaklaşık altı aylık bir süre öngörüyoruz” dedi.
“AYM kararlarını uygulatmamak için siyasi baskı oluşturanların hukuk önünde hesap verecekleri günler yakındır”
Anayasa Mahkemesi’nin milletvekilliği düşürülen Can Atalay hakkındaki kararını da değerlendiren Yücel, şu görüşlere yer verdi:
“Kararda belirtildiği gibi; Anayasa’nın 84’üncü maddesine göre hakkında kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı olmaksızın bir kişinin milletvekilliğinin düşmesi mümkün değildir. Ancak burada çok daha önemli bir tespit vardı. TBMM’de Yargıtay 3.Ceza Dairesi Başkanlığı’nın yazısının okutulması işlemi yok hükmündedir. Anayasa Mahkemesi aslında şunu dedi, ‘o kadar bariz, o kadar açık ve o kadar ağır bir hukuka aykırılık var ki; bu nedenle bu işlem yok hükmünde.’ Hal böyleyken, isminin başında başdanışman ünvanı olan sarayın bir başka memuruysa AYM’nin bu kararının ‘İcrai etkisi yoktur’ diye abuk ve hukuk tanımaz bir açıklama yaptı. Bunu söyleyen kişinin özgeçmişinde bir de hukuk fakültesi bitirdiği yazıyor. Hukukçu olduğunu iddia eden bu saray danışmanına hatırlatalım, Anayasa Mahkemesi kararları, Anayasa’nın 153’üncü maddesinde yazıldığı gibi yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar. Dolayısıyla bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nde AYM kararlarını uygulamak ya da uygulamamak tercihe bağlı değildir. Şunu kimse unutmasın. Kamu kurumlarının üzerinde; AYM kararlarını uygulatmamak için siyasi baskı oluşturanların hukuk önünde hesap verecekleri günler yakındır.”
Yücel, Can Atalay’ın durumuna ilişkin olarak TBMM’nin 14 Ağustos günü olağanüstü toplantıya çağrılması için Meclis Grubuna görev verildiğini, en yüksek imza sayısı ile başvuru yapılması için TBMM’de bulunan siyasi partilerle de temas kurulacağını ifade etti.
“Hiç kimse unutmasın ki geçim olmazsa seçim olur”
Deniz Yücel, CHP’nin Giresun’da düzenlediği “Fındık Mitingi”ne ilişkin ise şunları kaydetti:
“Dünyadaki fındığın yaklaşık yüzde 70’i Türkiye’de, Karadeniz’de üretiliyor. Normal koşullarda, bu kadar stratejik bir ürünü yetiştiren çiftçi el üstünde tutulur, üretim maliyetleri karşısında desteklenir ve rekoltenin daha da artması için teşvik verilir… Peki bizde durum ne? Önce, fındıkta fiyat istikrarını sağlayan Fiskobirlik devre dışı bırakıldı. Sonra da fındık piyasası yıllar içinde küresel şirketlerin tekeline bırakıldı. Yerlilik ve millilik nutukları atanlar, yerli ve milli ürünümüz olan fındığı ve fındık üreticilerini yabancı şirketlerin insafına bıraktı… Şimdi TMO, fındık alım fiyatını hiç ama hiç utanmadan 130 lira olarak açıklıyor. Fındığın maliyeti 140 lira! Bu aslında, Fındık üreticisine ‘Sen üretim yapma’ demek. Sen ‘fındık bahçeni sat’ demek. İşte böyle yapa yapa, çiftçimizi üretim maliyetleri altında ezdirdiler. İşte böyle böyle Türkiye’de tarımı bitirdiler. Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel’in de dediği gibi fındık alım fiyatı en az 160 lira olarak revize edilmeli, 4 milyon vatandaşımızın doğrudan ya da dolaylı olarak geçimini sağladığı bu stratejik ürüne sahip çıkılmalıdır. Hiç kimse unutmasın ki geçim olmazsa seçim olur.”