Abdullah EZİK
Kendisine mesele edindiği başlıklarla dikkat çeken Arjantin asıllı Amerikalı yazar Hernan Diaz’ın ‘Uzaklarda’sı (in the Distance) geçtiğimiz günlerde Türkiye’de de yayımlandı. İthaki Yayınları tarafından okurla buluşturulan roman, Kerem Sanatel tarafından Türkçeye çevrildi.
Hernan Diaz’ın Uzaklarda (In the Distance) başlıklı romanı, 19. yüzyılın sonlarında geçen ve Amerika’ya yaptıkları yolculuk sırasında kardeşinden ayrı düşen genç bir İsveçli göçmen olan Håkan’ı hikâyesini, onun ve yakın çevresinin başından geçenleri konu alır.
Håkan’ın kardeşini bulma arayışı üzerinden romana dâhil edilen birçok konu, bir yandan anlatının tarihselliği içerisinde, diğer yandansa bugünün somut gerçekliğinde birçok farklı anlamı içerisinde barındırır. Okuru Amerikan sınırında yalnız ve zorlu bir yolculuğa çıkaran roman, derinliği, çok katmanlılığı ve özgünlüğüyle dikkat çeker.
İsveç’ten yola çıkarak kendisini Amerika’da bulan Håkan, birçok meseleyi gün yüzüne çıkarır. Öncelikle romanda takip edilebilecek ilk hat olarak Håkan’ın kardeşini arama serüveni öne çıkar. Håkan, göç yolculuğu sırasında ayrı düştüğü kardeşine ulaşmak için elinden geleni yaparken “aile” meselesi görünür hale gelir. Kişinin hiçbir zaman bağlarını koparamayacağı ve ne olursa olsun bir yerlerde varlığını hep hissettiren aile, bu romanda da başat bir öge olarak ön plandadır.
Aile, salt birkaç kişiden oluşan bir kurum değil, aynı zamanda içerisine birçok farklı meselenin de dâhil edildiği çok katmanlı bir yapıdır. Roman boyunca bu durumu yakından deneyimleyen Håkan, nihayetinde ayrı düştüğü kardeşi üzerinden ailesine, anavatanına, tarihe ve topluma dair de bir bakış geliştirir. Dolayısıyla aile ve kardeş, onun için birçok unsurun kesişimini ifade eder.
Yolculuğu boyunca birçok farklı karakterle karşılaşan Håkan, onlarla beraber kendi dayanıklılığını, beceri ve hayatta kalma arzusunu test eder. Hayata yeniden tutunmaya çalışırken maruz kaldığı tüm zorluklara ne derece ve nasıl dayanabileceğini, ne tür bir hayat ile yolculuğuna devam edebileceğini araştırır. Onun için her şey bir arayış ve deneyimden ibarettir. Diaz, bu noktada Håkan karakterini birçok zorluğa karşı mücadele vermeye çabalayan dirençli bir figür olarak benimser. Bu durum zamanla hikâyenin de gidişatını belirler.
Günümüzün de en önemli sorunlarından biri olan göç, Uzaklarda’nın ana hattını meydana getirir. Roman, özünde bir göç hikâyesi üzerinden hareket eder. Zamanla aile, tarih, toplum, vahşet, yoksunluk gibi birçok konu hikâyeye dâhil edilir. Dolayısıyla göç olgusunun etrafında gelişen ve şekillenen bir romandır Uzaklarda. Tam da bu noktada Hernan Diaz’ın da bir göçmen olduğu hatırlandığında hikâyenin içtenliği ve anlamı daha farklı bir hâl alır.
Roman boyunca kendi deneyimleriyle birlikte Amerikan batısındaki uçsuz bucaksız, çoğu zaman acımasız coğrafyasıyla yüzleşen Håkan, “izolasyon”, “kimlik” ve “sınır” deneyimini farklı bir açıdan değerlendirmek zorunda kalır. Ötesine geçemediği sınırlar zamanla onu her yerinden kıstırır ve bir süre sonra o, kendisini mecburi bir izolasyonun parçası olarak görür. Hiçbir şey umduğu ve istediği gibi gitmezken Amerika giderek daha da büyük bir hayal kırıklığı olarak belirir. Birçok insani duygu bu sert coğrafya karşısında törpülenir. Håkan, bu yoksunluğu iliklerine kadar hissederken fiziksel ve psikolojik olarak yeni açılımları da beraberinde getirir.
Temelinde İsveç’ten Amerika’ya göç eden Håkan’ın hikâyesi üzerinden hareket eden ‘Uzaklarda’, hem fiziksel hem de psikolojik bir yolculuk olarak okunabilir. Amerikan sınırının sert gerçekliğini resmederken aynı zamanda aidiyet ve ne olursa olsun bir hayalin peşinden gitme arzusunu dışa vuran roman, göç deneyimini derinden hissettirir.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***