En özel, en yüksek ‘enercii’li tutuklu nihayet tahliye oldu. Çok bile kaldı hapiste. Nihayet diyorum, çünkü sanki büyük bir haksızlığa uğramış gibi hapisteki her halinin gözümüze sokulmasından bıktık.
Cezaevlerini kaç yıldır yakından takip ediyorum, oranın şartlarını, mahpuslara nasıl davranıldığını çok iyi biliyorum. Dilan Polat kadar ihtimam gösterilen özel bir tutuklu görmedim. Hapse girmesi, çıkması, yediği, içtiği, uykusu, zayıflaması, koğuşta sinir krizi geçirmesi, intihara kalkışması, Bakırköy’lere kaldırılması, psikolojisi…
Karşımızda nihayetinde vergi kaçakçılığı, kara para aklama, çete kurma gibi suçlarla itham edilen biri var. Sahte fatura kesmişsin, kullanmışsın, vergi kaçırmışsın, nakitleri kayıt dışı tutmuşsun… Hepsi şüphe götürmez suçlar. Almanya’da yaşasa asla hapisten kurtulamaz, vergi kaçırma ağır yaptırımları olan çok büyük bir suç.
Belki de ‘tehlikeli tutuklu’ sınıfına göre muamele yapılması gerekirken Dilan Polat el üstünde tutuldu ve tüm bu olanlar Türkiye’nin hapishane gerçeğine ve çifte standardına dair acı gerçeği bir kez daha gösterdi.
5 Kasım 2023’te tutuklanma kararı açıklandığında “Çocuklarım var”, “Oğlum sana kim bakacak” diye adliyeyi ayağa kaldırdı. Aile kavramı herkesin o zaman aklına geldi. Çünkü bir çocuk için en büyük felaketlerden biri hem annesinin hem babasının aynı anda tutuklanmasıydı. Yüzlerce örneğini gördük.
Çocuklarıyla haftada 10 dakika telefon görüşü, ayda 3 kez kapalı, 1 kez de açık görüş yapacağı gerçeğini duyunca ağlayan Polat’ı görevliler, “Çocuklarınızın iyi olduğu konusunda haberler çıkıyor, merak etmeyin” diye teselli etti. Bu yüzden Polat’a ilk tutuklandığında birkaç gün çocuklarıyla üst üste görüşmesine izin verildi. İsterse aynı cezaevinde kalan eşi Engin Polat’la da görüşebilecekti. Kanunen mahpusların böyle bir hakkı var ama bazıları bu haktan asla yararlanamıyor.
Sonra psikolojisinin cezaevi koşullarına uygun olmadığı iddia edildi. ‘Psikolojinin cezaevi koşullarına uygun olmaması…’ Güzel bir cümleymiş. Avukatları bu gerekçeyle tahliye başvurusu yaptılar. 60 günlük bebekler bile kaldı o hapislerde de, kimse onlara böyle özen göstermedi.
Polat, kendisine zarar vermesin diye 24 saat gözlem altında tutuldu. Cezaevi yönetimi bitmez tükenmez isteklerini bir dilekçesiyle halletti. ‘Deli’ numarası yaparak hapisten kurtulacağını zannetti. Koğuşta sinir krizi geçirerek kendine zarar verdiği iddia edildi. Hemen Adli Tıp’a sevk edildi. Hemen… En acilinden. Adli Tıp Kurumu’nun verdiği raporda ‘intihar etme eğilimi’ olduğu gerekçesiyle Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne sevk edildi.
Üç ay burada tedavi görecekti Polat ama o da ne? Yanına annesini ve anneannesini baltayla öldüren psikolojisi gerçekten bozuk Rabia Çataklı adlı bir kadını verdiler. Polat tekrar bir dilekçe yazıp soluğu cezaevinde aldı. Koğuş arkadaşının davranışları yüzünden uykusuz kalmıştı. Kimbilir belki de beni de öldürecek diye ödü patladı ve pijamasını kadına hediye edip cezaevine geri döndü.
Dilan Polat’ın kızkardeşi Sıla Doğu’nun, ablasının tahliye kararı çıktıktan sonra yaptığı açıklamaları dinliyorum. Ablasının geçen hafta 700-800 gram zayıfladığını, sağlık durumunun hiç iyi olmadığını söylüyor. Hakikaten tahliyeden sonraki videolarına baktım. Hapiste yemek yiyemediği için evet zayıflamış, 47 kiloya kadar düşmüş.
Cezaevi yemekleri hakikaten kötüdür. Birçok mahpusun patlıcan yemeklerini süzüp yağını yıkadıktan sonra yediğini, hatta onu başka bir yemeğe dönüştürdüğünü bile biliyorum. Çoğu mahpus bu yüzden hapisteki kantinden kendi parasıyla alışveriş yapıyor. Dilan Polat da parasıyla istediğini alabilecek durumdaydı. Alamayanlar, para yatırılmayan, o korkunç yemeklere muhtaç kalan o kadar çok insan var ki…
Belki, zayıflık hastalığına yakalandığı için tahliye edilen bir diğer sosyal medya fenomeni Nihal Candan’a özendiği için bu hale geldi bilemiyorum ancak bir deri bir kemik kalan, kansere yakalanıp 25-30 kilo zayıflayıp ölen mahpuslar vardı cezaevlerinde. Onların yanında durumu iyi sayılır.
Tüm bunlara rağmen kayınvalidesine mektup yazan Dilan Polat, zulüm gördüğünü söyleyerek yapılanlara isyan etti: “Bizi haksız yere çocuklarımızdan ayırıyorlar. İddianamede tek bir delil olmadan yargılanıyoruz. Hiçbir suçumuz yok. Eziyet, zulüm ediyorlar bize. İddianamede sadece yalancı tanık beyanları ile aylarca daha çocuklarımıza hasret kalacağız. Beni burada ölüme terk ettiler. Bana bir şey olursa eğer ki artık yaşayamıyorum. Hakkım hiçbirine helal değil. Çocuklarımın hasretine dayanacak gücüm, tek bir günüm bile kalmadı. Bu haksızlığa artık dayanamıyorum. Hakkımı helal etmiyorum. Allah’ınızdan bulun. Çocuklarımda ayrı ölüyorum. Haksız ve suçsuz yere burada bizi ayırdınız.”
Polat’ın cezaevinde uğradığı bir hak ihlali de var, onu da söylemeden geçmeyeyim. Aylık harcamalarına sınır konuldu ve bir haftada 2 bin 500 TL harcamasına izin verildi. Ancak limit daha sonra 4 bin TL’ye yükseltildi. Televizyon kanallarında günlük 750 bin TL harcama yaptığını açıklayan bir kadın için içerdeki şartlar zor olmuştur tabi.
Polat’ın avukatı Sevinç Horoz’un geçen ay yaptığı açıklamaya göre, savcılığın tahliye talebine rağmen hala tahliye edilmemesi, müvekkilinin yaşam sevincini yok etmiş. Yaşama sevinci. Hapisteki insanların ayakta durmak için ihtiyaç duydukları en büyük kaynak.
40 yıl hapsi istenen bir kadının yaşam sevincini tabi ki kimsenin yok etmeye hakkı yok. Yaşama sevincini geri kazanan Dilan adına çok mutluyuz. Hakkındaki suçlamalara karşılık olarak “Bizim her şeyimiz araştırılıyor. Devlet var devleet!” diyen bir kadının arkasında devleti kapı gibi durdu.
Yaşam sevinci yok olmasın diye.
Polat, 10 ay kaldığı Silivri’deki Marmara Cezaevinde geçirdiği günlerden iyi bir acı devşirecektir. Hapishane anıları bitmez artık. Girişimci bir kadın olmak örnek gösteriliyordu ya, kitap da çıkarır yakında. Cezaevi günlükleri Netflix’te belgesel bile olabilir.
Aslında hayata büyük bir travmayla başlamış talihsiz bir kadın Dilan Polat. Kafasında paralarla, altın tozlu kahveleriyle şov yapan bir sosyal medya fenomenine dönüştükten sonra, babasının annesini öldürdüğünü açıklamıştı. Suça bulaşmasa, görgüsüzlüğün dibini görmese belki hayat ona daha iyi davranacak, bol ‘enerci’li klipler çekmeye devam edecekti, kimbilir.
Dilan Polat’ın tahliyesi ‘adalet’ten kaçanlara da ders olmuştur eminim ki… Mesela yazar Eylem Tok, İstanbul’un Eyüp Sultan ilçesinde ölümlü kazaya karışan oğluyla birlikte ABD’ye kaçtığına bin pişman olmuş, nasıl bir hata yaptığını anlamıştır. Dilan’ın yolunu izleseydi şimdi evinde, oğlu da dizinin dibinde paşalar gibi hayatını yaşamaya devam ediyor olacaktı.
‘Bu Ülke’, Dilan Polat, Timur Cihantimur, Nihal Candan, bir kişinin ölümüne neden olan eski Kızılay başkanının kızı Fatma Zehra Kınık gibi isimler için cennettir.
Masum olanlar için ise cehennem.
SEVİNÇ ÖZARSLAN
21 Ağustos 2024 GÖRÜŞ
Kaynak: Kronos
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***