Serhat DURUP*
“İnsanı diğer var olanlardan ayıran şeyler nelerdir?” diye sorulduğunda, verilen cevaplardan biri, insanın tarihsel bir varlık olduğuna ilişkin bir cevap olacaktır. İnsan dününü, bugününü ve yarınını anımsayan ve buna göre eylemde bulunabilen bir varlıktır. Pek tabii bu eylemleri gerçekleştirirken bir ‘kültür’ de yaratmış olur.
Eylemleriyle yarattığı başarılar, an’ların içerisinde zamana yayılır ve gelecekte yeni yetişen insanlara aktarılır. Bu bakımdan da o günün şanslı insanları başarılar dünyasında yaşar ve üzerine koya koya aktarmaya devam eder. İnsanın tarihsel bir varlık olduğunun en güzel örneklerinden biri, yarattığı kültürle Genco Erkal’dır. Genco Erkal, kültür yaratmakla kalmamış, kendisi de bir kültür olmuştur.
Geçtiğimiz aylarda bir vesileyle Panayot Abacı’nın yaşamı boyunca 53 yıl ara vermeden yayınını sürdürdüğü Orkestra dergisinin sayılarını karıştırmaya başladım. Derginin 112. sayısında Kemal Gür’ün aktardığı bir hikâye ile Genco Erkal’la yeniden karşılaştım.
Hikâye, Keşanlı Ali Destanı adlı oyunun perde aralarında geçiyordu. Genco Erkal, üç arkadaşıyla birlikte perde aralarında sahne önüne çıkarak o dönemlerde popüler olan ‘Sarhoş Salih Benim Adım’ adlı şarkıyı bir intermezzo edasıyla söyler. Kemal Gür, bir temsil öncesinde orkestradan bir sanatçının Genco’ya gidip küçük bir paket gösterdiğini ve paketin ‘kaşıntı tozu’ olduğunu aktarır.
Sanatçı Genco’ya, kaşıntı tozunu sahneye çıkıp şarkı söyledikleri sırada diğer arkadaşlarının boynuna, başına çaktırmadan dökmesini ve bu sayede hep birlikte çok eğleneceklerini söyler. Genco ise “Yâhu olur mu öyle şey. Bu oyunu sabote etmek olur. Ayrıca oyuncu geleneğine ve ahlâkına sığmaz” der. Ancak bizim sanatçı ısrarını sürdürerek Genco’yu ikna eder. Orkestradaki herkesin bundan haberi olmuştur ve herkes sabırsızlıkla gülmek için perde arasını beklemektedir.
Perde biter, sahne Genco ve arkadaşlarınındır. Şarkı söylenmeye başlar ve arkadaşları amansız bir kaşıntıyla kaşınmaya başlar. Orkestra gülmekten parçaları çalamayacak halde ve ilk arayla birlikte kuliste toplanırlar. Kemal Gür, şarkı söyleyen kişilerin normal bir şekilde sanki hiç kaşıntı tozu dökülmemiş gibi konuşmalarını sürdürdüğünü belirtirken, kaşıntı tozundan dolayı hiçbir yerlerinin kızarmadığını görünce de şaşırdıklarını ama yine de gülmeye devam ettiklerini söyler.
Kaşıntı tozunu Genco’ya veren sanatçı Genco Erkal’a yaklaşır ama o daha bir şey demeden Genco “nasıl kaşındılar ama değil mi?” diye sorar. Orkestradakiler gülmeye devam ederken “iyi ama az atmışsın herhalde ki bak, artık kaşınmıyorlar” diye söylenirler. Genco da ancak o kadar atabildiğini söyler.
Ara biter, sanatçılar orkestraya dönmek üzereyken Genco kendisine kaşıntı tozunu veren sanatçıya seslenerek ona verdiği paketi uzatır. Paketin hiç açılmadığını görünce şaşırır ve “Sen bunu kullanmamışsın yahu. Peki o kaşıntı neydi?” diye sorunca, Genco “Tabii kullanmam. Ben onlara durumu başta açıkladım ve kaşınıyormuş gibi yapmalarını söyledim. Siz de yuttunuz bal gibi” der ve yeni kahkahalarla oyun sürer.
Genco Erkal’ın Türkiye’ye ve dolayısıyla Dünya’ya bıraktıklarını biliyoruz. Yaşamı boyunca -gerçek anlamda yaşamı boyunca- üretmeye devam etti. Politik tiyatronun öncüsü olan Dostlar Tiyatrosu’nu kurması, metinlere sadık kalarak gerçekleştirdiği tek kişilik oyunlar oynaması, Nâzım Hikmet’i ve Ahmed Arif’i çağdaşlarına daha yakından tanıtması ve Hakkâri’de Bir Mevsim geçirmesi sayılabileceklerin en güzel örnekleridir. Yaşamında sürdürdüğü mücadele bile kendisinin ismini ölümsüzleştirmeye yeterlidir. Bu kültürleri yaratırken, kültür olmuş bir insan demek pek de abartı olmayacaktır.
Bir kültür yarattı; Genco Kültür’ü.
Sevgi ve selamla…
* Felsefe öğretmeni
KAYNAKÇA
Abacı Panayot. Orkestra, Kemal Gür “Klasik Batı Müziği’nden Seçmeler” s.46-47. Yenilik Basımevi, İstanbul: 1983
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***