Araştırmacı Bekir Ağırdır, AKP’nin seçmen tabanında çözülmeye işaret ettiği yazısında, “Çok uzun süre Ak Parti’nin öncü ve yumuşak gücü gibi görünen muhafazakar modernlerin Ak Parti’yi sorgulamaya başladıkları görülüyor. 2008’de muhafazakar modernler umutlu, iyimser ve hayattan memnunlardı. Bugün ise tüm ülke gibi onların büyük kısmı da gidişattan rahatsız, gelecekten endişeliler” tespitinde bulundu.
Ağırdır, “AK Parti seçmen tabanında gözlenen çözülme güncel siyasi tartışma ve tercihlerden öte sosyolojik değişime dair emareler barındırıyor. Evet, tüm toplum değişiyor ama galiba muhafazakar seçmenin bir kısmı biraz daha hızlı değişiyor. Son beş altı yıldır dozu giderek artan ekonomik kriz, iktidarın tümüyle keyfi, merkezileştirmeye ve denetlemeye, kısıtlamaya dönük politikaları, partizanlık, hukuksuzluk gibi gerçek hayatın sorunları değişim dinamiklerini doğrudan etkiledi” ifadelerini kullandı.
Bazı toplumsal fay hatlarının aşındığını belirten Ağırdır, “Son yirmi yılın tartışmalarının toplumdaki gerek muhafazakar modernlerde gerek endişeli modernlerde hiçbir değişim üretmediğini söylemek mümkün değil. Başörtülü bir öğretmen ya da yargıç fikri yirmi yıl önce ancak yüzde 50 destek bulurken bugün yüzde 80’lere yaklaşmış durumda örneğin. 2008’de laiklik, dindarlık ve kadına bakış alanlarında muhafazakar modernlerin pozisyonları alındığında, Ak Partinin temsil ettiği siyasal muhafazakarlık tanımlarına hayli yakınlardı. Bugün Ak Parti mi bu değerlerin savunucusu olma özelliğini yitirdi muhafazakarların mı Ak Parti’ye bakışı değişti düşünmek lazım. Ama çok uzun süre Ak Parti’nin öncü ve yumuşak gücü gibi görünen muhafazakar modernlerin Ak Parti’yi sorgulamaya başladıkları görülüyor” değerlendirmesini yaptı.
‘AHLAKÇI POLİTİKALAR MUHAFAZAKAR MODERNLERİ DE DEĞİŞTİRİYOR’
Ağırdır, Gazete Oksijen‘deki yazısına şöyle devam etti:
“2008’de muhafazakar modernler umutlu, iyimser ve hayattan memnunlardı. Bugün ise tüm ülke gibi onların büyük kısmı da gidişattan rahatsız, gelecekten endişeliler. O yıllarda endişeli modernler olarak tanımladığımız kümenin muhafazakarlara bakışı da değişti. Otoriterlik, özgürlük alanlarının kısıtlanması, özellikle kadın meselelerinde daha da baskın ahlakçı politikalar yalnızca endişeli modernleri değil muhafazakar modernleri de değiştiriyor.
Çok daha önemli değişim ise kimlik ve kutuplaşma nedeniyle neredeyse yok seviyesinde olan kümeler arası temas ve ilişki, karşılıklı etkilenme yolları şimdi bir yandan yılların deneyimi diğer yandan ortak gerçek meselelerin hararetinin katkısıyla açılmış görünüyor.
2008’deki modellemeyle “endişeli modernlerin” bireysellik, yenilikçilik ve özgürlükçülük değerleri toplumun geneline göre oldukça ilerideydi. Kadına topluma hak ettiği yeri verme konusunda en saygılı küme, bu kümeydi. Kürtajı, tüp bebeği, nikâhsız birlikte yaşamayı, mal mülkün kadının üstüne yapılmasını, kadının eşini kendi seçebilmesini en fazla oranda destekliyor, kadının çalışmak için eşinden izin alması fikrine ve kadının erkekten fazla para kazanmasının sorun olacağına en fazla oranda karşı çıkıyorlardı. Tahmin edilebileceği gibi “endişeli modernler” tüm kümeler arasında en laik tavra sahip olanıydı. Bugün bu özelliklerin önemlice bir kısmı artık muhafazakar modernlerin de desteklediği pozisyonlar.
‘O RUH HALLERİNE GERİ DÖNDÜLER’
“Endişeli modernler” o gün de kötümserdiler ve hem bireysel hem ülkeye dair korkuları oldukça fazlaydı. Özgürlüklerin kısıtlanması olasılığı ise tüm kümeler arasında en çok bu kümeyi endişelendiriyordu. Bugün de aynı ruh halindeler. Değişen muhafazakar modernlerin de önemli bir kısmının bugün bu ruh haline gelmiş olması.
Galiba ülkede son kırk yıldır yaşanan değişimi yalnızca siyasi aktörler üzerinden okuyoruz. Siyasi aktörlere bu denli odaklanınca gerçeklikten kopuyoruz. Siyasi aktörlerin kimliklerine bakarak yaptığımız değerlendirmeleri gerçekliğin kendisi sanıyoruz.
Konu pazarlama, iletişim, yönetim, tıp ve hele yapay zeka, bilgisayar olunca her bir yeni bilgiyi, teoriyi, modeli sonuna kadar öğrenmeye çalışıyor ve kullanıyoruz. Ama topluma bakarken olan bitenleri eski modeller, kavramlarla açıklamaya çalışıyoruz. Yetmiyor doğal olarak. Yetmediği gibi de toplumdaki değişimi ıskalıyoruz, tıpkı siyasetçiler gibi. Önümüzdeki dört yılda siyasetin toplumsal gerçeklikle ilişkisinde değişimi başarabilirsek yapısal değişiklikleri de başarmak mümkün olacak umarım.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***