ARTVİN – Arhavi’nde 10 köyü kapsayan alana maden arama ruhsatı verilmesini “felaket” olarak değerlendiren ekolojist Sami Firoz, “Devlet kârı düşünürken, insan ve doğayı gözardı ediyor. Dağlar ve dereler bizimdir, dokunmayın” dedi.
Karadeniz’de birçok ekolojik talana imza atan Cengiz Holding, gözünü Artvin’in Arhavi ilçesine dikti. Son olarak Rize’nin İkizdere ilçesinin Eşkencedere Vadisi’ni taş ocağıyla talan eden Cengiz Holding, Karadeniz Sahil Yolu’nun bir kısmı, Trabzon ve Artvin’de baraj, Murgul’da maden ihaleleri, denize dolgu yapma usulüyle inşa ettiği Ordu-Giresun ve Rize-Artvin havalimanları gibi birçok ekolojik yıkıma imza atmıştı.
Şimdi de Arhavi’de 10 köyü içine alacak olan bin 930 hektarlık alanı kapsayan maden arama ihalesini Mehmet Cengiz’in (Cengiz Holding) sahibi olduğu Eti Bakır kazandı. Alanın maden sahası ilan edilmesiyle birlikte başlayan eylemler, ihalenin yapılması sonrasında hız kazandı. Daha önce Hidroelektrik Santrali (HES) ve taş ocaklarına karşı da mücadele veren yöre halkı düzenledikleri çeşitli eylem ve etkinliklerle doğalarının talan edilmesine geçit vermeyeceklerinin mesajını verdi. Köy muhtarları ve yöre halkının madenlere karşı toplantıları sürürken, Arhavi’de ise imza kampanyası başlatıldı. Çarşı esnafı da madene karşı kapılarına dövizler astı. Arhavili ekolojist ve İnşaat Mühendisi Sami Firoz, bölgede yaşanan ekolojik talana ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
ÖNCE KÜLTÜR ŞİMDİ TOPRAKLAR
“Elimizden dilimizi ve kültürümüzü aldılar. Şimdi de topraklarımızı alıyorlar” diyen Firoz, Karadeniz’i insansızlaştırma politikasının 1950’li yıllarda başlayan asimilasyon uygulamalarına dayandığını kaydetti. Karadeniz’deki köylerin ekonomik olarak yaşanmaz hale getirildiğini söyleyen Firoz, “Köylerdeki göçle dilimizi konuşamadık. Anadilim Lazca, büyük bir medeniyetin diliyken, şimdilerde bu dili konuşan son kuşak biziz. Şimdi ise topraklarımızı tamamen almak ve bizi buradan kopartmak istiyorlar” dedi.
DOĞAMIZ İÇİN!
Artvin’in bütün dağlarının altında maden olduğunu söyleyen Firoz, “Madenlere ihtiyaç olduğunu biliyoruz. Fakat burada yapılan madencilik dünya standartlarına göre yapılmıyor. Tamamen doğayı yok etmek üstüne kurulan bir sistemle çalışılıyor. Doğaya verdikleri zararları asla göz önüne almıyorlar. Bizim karşı olduğumuz nokta doğaya verdiği zarardır. Yani bir maden çıkarılacaksa ve bu işlem doğamızı yok edecekse bu karşıyız. Çünkü çıkarılan hiçbir maden doğamızı bize geri veremez. Bunun için madenlere karşıyız. Madenlerin gelecek nesillerin doğasını yok etmesine karşıyız. Doğamıza ve yerleşim yerlerimize zarar gelsin istemiyoruz” diye belirtti.
‘KÖYLERİMİZİ DE ALACAKLAR’
Maden açılacak bölgenin tamamen ormanlarla kaplı olduğuna işaret eden Firoz, maden araması yapılacak bölgenin sadece bir başlangıç olduğunu vurguladı. Bu alanın hemen köylerinin dibinde olduğunu kaydeden Firoz, “Devlet orada madeni bulduğunda damar köylerin içine giderse ne yapacağız? Yalnız doğayı yok etmekle kalmayacaklar, köylerimizi de istimlak edip elimizden alacaklar. Aynı durum Murgul’da bakır madeni açıldığında yaşandı. Tarım arazileri ve köyler dahil her yeri istimlak ettiler ve insanların tüm arazileri ellerinden aldılar. Eğer karşı çıkmaz ve bunu durdurmazsak aynı şeyler bizim de başımıza gelecek” ifadelerini kullandı.
HES VE TAŞ OCAĞI
Arhavi’nin zaten yıllardır HES ve taş ocaklarına karşı mücadele yürüttüğünü hatırlatan Firoz, bu projelerde de doğanın, para uğruna talan edildiğini söyledi. Arhavi’de bulunan HES’lerin senelik üretiminin Borçka’daki barajın bir kaç saatte ürettiğine eşit olduğunu belirten Firoz, “Bu kadar az bir elektrik üretmek için halk ve doğa faydası yok sayıldı. Sadece üretim yapan firmanın menfaatleri önemsendi. Derelerin kuruması, içindeki canlı yaşamının yok olması umurlarında değil. Ülkenin en büyük sorunu devletin kârı düşünürken insan ve doğayı göz ardı etmesidir” dedi.
İlçede bulunan tarihi Çifteköprü’ye giderken yol üzerinde yapılan taş ocağına dikkati çeken Firoz, “Dünyanın hiçbir yerinde dik yamaçta tabandan başlayarak kazı yapılmaz. Damarlı taş varsa, asla dinamit patlatılmaz. Çünkü diplerinde büyük çatlaklara sebep olur ve dik kesildiği için zamanla büyük heyelanlar yaşanır. Nitekim 2 yıl önce büyük kayalar yola düştü ve köy yolumuz 20 gün boyunca ulaşıma kapandı. Bunlar binanın kolonlarını kesmek gibi aşağıdan başlıyorlar. Yani burada da ne doğayı ne canlı yaşamını düşündüler. Tek dertleri para” diye belirtti.
‘DAĞLARA VE DERELERE DOKUNMAYIN’
Devletin yapacağı planlamalarda çevreye verilen zararı ve gelecekte yaratacağı etkileri göz önüne alması gerektiğini kaydeden Firoz, devamla şunları söyledi: “Bir felaketle karşı karşıya kalınca ‘eyvah’ diyoruz. Bu durumla karşılaşmamak için önceden doğru çözüm üretmek lazım. Devlet planlamasında günlük getiri ve kazancı değil, doğal yaşamı düşünerek hesaplama yapmalıdır. Doğayı yok etmek hiçbir parayla telafi edilemez. İnsanlarımız da madenlerin bölgeye zarar vereceğini görünce bilinçlenmeye başladı. Her siyasi görüşten insan madene karşı duruyor. Karadeniz büyük bir açık botanik bahçedir. Dağlarıyla ve dereleriyle korunması, sit alanı ilan edilmesi gereken bir doğa harikasıdır. Dağlar ve dereler bizimdir, dokunmayın” diye konuştu.
MA / Tolga Güney
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***