Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, ” Temmuz ve ağustos enflasyonları geldiğinde çok daha hızlı yıllık enflasyon gerileyecek. Temmuzda özellikle 60’lar civarına, ağustosta 50’ler civarına inen bir enflasyonu bekliyoruz” dedi. Yılmaz, ” CDS denen 5 yıllık ülke risk primimizde yine geçen yılın mayıs ayına göre çok ciddi bir düşüş var. Geçen yılın ortalarında 700 baz puanlara kadar çıkmıştı, bugün geldiğimiz noktada 270 baz puana kadar gerilemiş durumda” diye konuştu.
Yılmaz, Edirne Ticaret ve Sanayi Odasında (ETSO) düzenlenen Edirne İş Dünyası Buluşması’nda yaptığı konuşmada, geçen yıl hazırlanan Orta Vadeli Program’ın yerelde ve merkezde katılımcı bir anlayışla bütün tarafları kapsayacak şekilde yapıldığını anımsattı.
Eylül ayında Orta Vadeli Program’ı güncelleyeceklerini belirten Yılmaz, bunu, ana çerçeve ve politikaları koruyarak Türkiye ve dünyadaki gelişmeler ışığında yapacaklarını kaydetti.
Geçen yıl dünya ekonomisinde bir miktar toparlanma olduğunun, büyümenin ise yüzde 3’lere geldiğinin altını çizen Yılmaz, ” Bu yıl da 3’ü birazcık geçmesi bekleniyor. Hala o 3,6’nın oldukça altında bir dünya büyümesi söz konusu. Bir taraftan da dünyada rekabet artmış, bloklaşmalar artıyor, ticari rekabet kızışmış durumda. Korumacılık eğilimlerinin güçlendiğini görüyoruz. Eskisi kadar ticaretin rahat bir şekilde geliştiği bir ortam olmadığını da ifade etmek isterim” değerlendirmesinde bulundu.
Yılmaz, Türkiye’nin bu şartlar altında büyümede oldukça iyi bir performans gösterdiğini dile getirerek, şöyle devam etti:
” (Türkiye) 2020-2022 büyüme döneminde gerçekten önemli bir büyüme performansı sergiledi. 2023’te de yüzde 4,5 gibi bir büyümemiz oldu. Bu yıl da yüzde 4 civarında bir büyüme bekliyoruz Orta Vadeli Program’ımızda. Yine dünyanın üstünde bir büyüme performansı bekliyoruz. İlk çeyrekte 5,7 gibi bir büyümemiz oldu. Bundan sonraki dönemde de belli bir seviyede büyüyerek inşallah bu büyümeye ulaşacağız. Ülkemiz, dünyanın önemli bir ekonomisi.”
” Dezenflasyon sürecine girdik”
Temel önceliklerinin enflasyon olduğunun altını çizen Yılmaz, ” Adı üzerinde Orta Vadeli Program; bir yıllık programdan bahsetmiyoruz, 3 yıllık bir program. Birinci yıl geçiş süreci olacak dedik. İkinci yıl dezenflasyon süreci, üçüncü yıl kalıcı fiyat istikrarı dönemi. Geçtiğimiz mayıs ayı itibariyle geçiş sürecini tamamlamış olduk, dezenflasyon sürecine girdik” diye konuştu.
Yılmaz, haziranda aylık enflasyonun 1,64 geldiğini aktararak, şunları kaydetti:
” Yıllık enflasyon ise 3,8 puan azalarak 71,6 oldu. Temmuz ve ağustos enflasyonları geldiğinde çok daha hızlı bir şekilde yıllık enflasyon gerileyecek. Temmuzda özellikle 60’lar civarına, ağustosta 50’ler civarına inen bir enflasyonu bekliyoruz. Daha sonra bu mücadelemiz devam edecek. Yılın ikinci yarısında enflasyonda hızlı bir gerilemeyi hep birlikte göreceğiz. Ama işimiz bitecek mi, bitmeyecek elbette. Tek haneli rakamlara ulaşıncaya kadar bu mücadeleyi sürdürmemiz gerekiyor. Tek haneyi gelecek sene 20’nin altına düşürmeyi öngörüyoruz 2025 yılında. Bu sene Merkez Bankamızın genel çerçevesi var, ona yakın seviyelerde; bir miktar üstünde, bir miktar altında ama ona yakın seviyelerde bekliyoruz. Gelecek sene yüzde 20’nin altını ön görüyoruz. 2026’da ise tek haneli rakamlara tekrar ülkemizi kavuşturmak için tüm gayretimizle, koordineli bir şekilde kararlı bir şekilde programımızı hayata geçiriyoruz. Bu Orta Vadeli Program, sabır isteyen, kararlılık isteyen bir program. Devlet, millet, iş dünyası, kamu hep birlikte bu programı sahiplenip hayata geçirmemiz çok çok önemli.”
Cari açık konusunda çok iyi bir performans gösterdiklerini kaydeden Yılmaz, geçen yıl cari açığın milli gelire oranının yüzde 4 civarında olduğunu belirtti.
Bu yıl Orta Vadeli Program tahminlerinin, yüzde 3’lere düşmesi şeklinde olduğunu söyleyen Yılmaz, ” Şu anda 2,5’ler civarında görünüyor. 2’lere kadar düşme ihtimali var cari açığımızın. Bu çok güzel, çok olumlu bir durum. Burada ihracatımızın ciddi katkısı var. Geçen sene ihracatımız 255,4 milyar dolar olarak gerçekleşti. Bu yıl inşallah bunu daha da arttıracağız. Haziran ayında yıllıklandırılmış 12 aylık ihracat 258 milyar dolar civarında, yıl sonunda bunun 260 milyar dolarların üstünde gerçekleşmesini bekliyoruz” ifadelerini kullandı.
İstihdamda da makro düzeyde olumlu bir gidişat olduğuna değinen Yılmaz, şöyle konuştu:
” Geçen yıl sonunu 9,4 ile kapattık. Tek haneli işsizlikle ve istihdam edilenlerin sayısı 31,6 milyona ulaşmıştı geçen yıl. Bu yıl nisan ayında bu rakam işsizlik oranı yüzde 8,5’e kadar gerilemiş durumda. Genç işsizliği yüzde 14,5’e kadar düştü. İlk istatistik bu konuda 2005 yılında yapılmıştı. O tarihten bu yana genç işsizliği en düşük seviyesine gerilemiş durumda. Yine kadınlarda işsizlik oranı bir önceki yıla göre yaklaşık 2,9 puan azalarak 11,1’e kadar geriledi. Bu da sevindirici. Giderek kadınların iş gücünde daha fazla yer aldığını görüyoruz.”
Yılmaz, ” Mali piyasalarımızda da risk göstergelerinin düştüğünü görüyoruz. Özellikle Merkez Bankamızın rezervlerinde çok olumlu bir gidişat var. Geçen yıl mayısta 98,5 milyar dolara kadar düşmüştü rezervlerimiz. 28 Haziran itibarıyla yaklaşık 143 milyar dolar seviyesine yükselmiş durumda. Swap hariç net rezerv dediğimiz rakam da yine oldukça iyi bir yere gelmiş durumda” ifadelerini kullandı.
Rezervlerin güçlenmesinin önemli olduğunu söyleyen Yılmaz, şu bilgileri paylaştı:
” CDS denen 5 yıllık ülke risk primimizde yine geçen yılın mayıs ayına göre çok ciddi bir düşüş var. Geçen yılın ortalarında 700 baz puanlara kadar çıkmıştı, bugün geldiğimiz noktada 270 baz puana kadar gerilemiş durumda. Bu CDS niye önemli? Dış dünyadan kamu olarak veya özel sektör olarak borç para aldığınızda, döviz bazlı kaynak kullandığınızda CDS ne kadar yüksekse faiz oranınız da o kadar yüksek oluyor. Borçlanma maliyetimiz yükseliyor. CDS’ler düştüğünde borçlanma maliyetleriniz de düşmüş oluyor. Bu çok çok önemli. 1 puanı bile çok kıymetli. Bu da ülkemizin dış dünyadan kaynak kullanımında kaynak maliyetlerini aşağıya çekmiş durumda.”
Kur Korumalı Mevduat’la ilgili açıklamalarda da bulunan Yılmaz, ” O günün şartlarında bir ihtiyaçtı. Şu anda artık o ihtiyaç kalmadı diyoruz ve Kur Korumalı Mevduat’tan aşama aşama, finansal piyasalarda da istikrarsızlığa yol açmadan Kur Korumalı Mevduatı azaltıyoruz. Geçen yıl 3 trilyon 408 milyar TL’ye kadar yükselmişti. Bu da 126,4 milyar dolara denk geliyordu. 28 Haziran itibarıyla 2 trilyon TL civarına düşürmüş durumdayız. Bu da 62 milyar dolara denk geliyor. Yani dolar bazında bakarsanız, yarı yarıya, yüzde 50’sini azaltmış durumdayız. Bu azalış seyri de devam edecek” şeklinde konuştu.
” 3,7 civarında milli gelirimize oranla deprem harcaması yapıyoruz”
Bir ülkenin bütçesinin disiplin ve risk göstergeleri açısından çok önemli olduğuna dikkati çeken Yılmaz, geçen yıl depremle tarihin en büyük felaketinin yaşandığını hatırlattı.
” Birçok ilimizi, 14 milyon insanımızı etkileyen bir afet yaşadık. Bazı ülkelerin nüfusundan, coğrafyasından büyük bir alanda, büyük bir afet yaşadık” diyen YIlmaz, şunları kaydetti:
” Acil müdahaleler bitti ama asıl işimiz şimdi kalıcı şekilde bu bölgelerimizi rehabilite etmeye çalışıyoruz. Kalıcı konutları inşa ediyoruz. Bozulan, tahrip olan, ulaşımından enerjisine alt yapıları yapıyoruz. Bir taraftan da o bölgelerimizin sosyoekonomik kalkınmasını gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Burada 104 milyar dolar gibi toplam bir maliyetle karşı karşıyayız. Sadece bu sene merkezi yönetim bütçemizden deprem bölge çalışmaları için ayırdığımız kaynak 1 trilyon 30 milyar civarında. Muazzam bir kaynak ayırıyoruz, geçen sene de bunu yaptık. 2023 yılında bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 6,4 olacak demiştik ama daha iyi bir performans gösterdik. Gerçekleşme yüzde 5,2 oldu. Deprem harcamalarını çıkarırsanız, bu açık 1,6’ya düşüyor. Bu açığı 5,2’ye çıkaran deprem harcamalarımız. Maalesef 3,7 civarında milli gelirimize oranla deprem harcaması yapıyoruz. Bu da bütçe açığımızı yukarı taşıyor. Buna rağmen aldığımız tedbirlerle bütçe açığını belli limitler içinde tutuyoruz.
Bu sene de yine orta vadeli programda 6,4 hedef koymuş durumdayız açık olarak ama gerçekleşme yine geçen sene gibi inşallah yüzde 5’ler civarında olacak. Bunun için gayret ediyoruz, harcamalara dikkat ediyoruz, daha verimli bir şekilde kaynakları kullanmaya çalışıyoruz. Hem de kamunun gelir tarafına bakıyoruz. Bu sene en ağır yük; gelecek yıldan itibaren bu yük düşmeye başlayacak. Neredeyse yarı yarıya yükümüz azalacak. Gelecek yıldan itibaren daha rahat bir bütçe perspektifi oluşturacağız. İyi ki güçlü ve istikrarlı bir yönetimimiz var ve bu ağır yükün altından kalkıyoruz. Gerçekten en gelişmiş dediğimiz ekonomiler dahi böyle bir şokla karşılaşsa mutlaka etkilenirler.”
Son dönemde yapılan çalışmalarla Türkiye’nin kredi notunun artma eğilimine girdiğini belirten Yılmaz, ülkenin gri listeden çıktığını hatırlattı.
Yılmaz, finansal piyasaların çok daha güçlü hale geldiğini, kredi derecelendirme kuruluşlarının da bu risklerin azaldığını tespit edip Türkiye’nin kredi notlarını yükseltme eğiliminde olduğunu kaydetti.
Amaçlarının, bir taraftan fiyat istikrarını sağlamak diğer yandan da yatırımları, üretimi, istihdamı, ihracatı göz ardı etmemek olduğunu vurgulan Yılmaz, kalkınma stratejisiyle istikrar programını eş zamanlı şekilde sürdürmek istediklerini ifade etti.