Suriyeli erişkin bir erkeğin Suriyeli küçük bir çocuğa istismarda bulunmasının ardından Kayseri’de başlayan sığınmacı karşıtı protesto gösterileri Gaziantep, Hatay ve Kilis gibi yoğun Suriyeli nüfusa sahip kentlere de sıçradı.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, halka itidal çağrısında bulunurken emniyet güçlerinin yasadışı provokatif eylemlere katılan 474 kişiyi gözaltına aldığını açıkladı.
Yerlikaya, “Gözaltına alınan şahısların 285’inin çeşitli suçlardan (Göçmen kaçakçılığı, yaralama, uyuşturucu, yağma, hırsızlık, mala zarar verme, cinsel taciz, dolandırıcılık, parada sahtecilik, tehdit, hakaret, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma) adli kaydı olduğu tespit edilmiştir. Kıymetli vatandaşlarım; provokasyonlara gelmeyelim. Hukuk dışı yollarla, insanlara, çevreye ve mallara zarar vererek suç işlemeyelim. Devletimiz güçlüdür. Devletimize ve milletimize karşı bu komploları kuranlar hak ettikleri karşılığı görecekler” dedi.
Fırat Kalkanı Operasyonu ile Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kontrolü altına giren Suriye’nin kuzeyindeki Azez ve El Bab kentlerinde dün Türk bayraklarının indirilmesi ve bazı Türk TIR’larına saldırılması sonrası sosyal medyada sığınmacı karşıtı paylaşımlar da arttı.
Doçent Keleşoğlu: “Suriye’deki gruplar Türkiye’ye diş göstermeye çalışıyor”
Başta Suriye ve İsrail olmak üzere Ortadoğu hakkındaki çalışmaları ile tanınan siyaset bilimci Erhan Keleşoğlu, Suriye’nin kuzeyindeki Türkiye karşıtı eylemlerin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esat’la yeniden görüşme yapmasının mümkün olduğunu açıklamasının ardından başladığına dikkat çekti.
VOA Türkçe’nin konuştuğu Doçent Keleşoğlu, “Suriye iç savaşı başladığından beri Türkiye işin içinde. ABD ile eğit-donat faaliyetleri yaptı. Netice kötü olunca ABD çekildi. Sonra Türkiye, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı adı verilen operasyonlar yaptı. Özgür Suriye Ordusu, Suriye Milli Ordusu’na dönüştürüldü. Bunlar Türkiye’den para alan militer unsurlar. Libya’ya götürüldüler sonra geri getirildiler. 2023’teki cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi yine Erdoğan-Esat görüşmesi iddiası ortaya çıkınca aynı bölgede yine tepkiler olmuştu. Oradaki gruplar, ‘Türkiye bizi satıyor, pabucun pahalı olduğunu gösterelim’ diye çevrelerini kışkırtmaya çalışıyorlar. Bu yüzden kendilerince diş göstermeye çalışıyorlar” dedi.
Türkiye’de bitmeyen tartışma: Suriyeli sığınmacı sayısı ne kadar?
En son Mayıs ayında istatistikleri açıklayan İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığı, kayıt altına alınmış geçici koruma statüsünde 3 milyon 115 bin Suriyeli olduğunu duyurdu. 2017 verileri ile kıyaslandığında Suriyeli sığınmacı sayısının 300 bin azaldığı görülüyor.
Ancak kamuoyunda Suriyeli sayısının açıklanan sayının çok üzerinde olduğuna dair güçlü bir inanç var. Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ da Türkiye’de kayıtsızlarla birlikte 7 milyon Suriyeli olduğunu iddia ediyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2023 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçiminden önce bir milyon Suriyeli’nin ülkelerine döneceğini duyurmuştu.
“Sokakları galeyana getirmeye çalışan grupların teşvik edilmeden kendiliğinden organize olması kolay değil”
Bu açıklamalara rağmen Suriyeli sığınmacı sayısında belirgin bir azalma olmaması tepkileri arttırıyor. Ancak Erhan Keleşoğlu, son iki gündür yaşanan gelişmeleri sıradan vatandaş tepkisi ile açıklamanın çok yeterli olmadığı görüşünde.
Doçent Keleşoğlu “Suriyeli radikal grupların Türk bayrağını yakmak gibi bir takım sinir uçlarına dokunmasının da bu tür sonuç vereceğini hesap etmek gerekir. Ama son iki gündür yaşanan bundan fazlası. İçişleri Bakanı’nın açıkladığı ‘kriminal’ unsurların ‘network’ hareket ettiğini daha önceki örneklerden biliyoruz. Bu tür unsurları kışkırtmak devletin bazı odaklarının bildiği konu. Üstelik Sinan Ateş davasının olduğu günün arefesinde ve akşamında bu olayların olduğunu da not etmek gerek. Sokakları galeyana getirmeye çalışan grupların teşvik edilmeden kendiliğinden organize olması kolay değil. Devletin tüm unsurları birlik olduğunda çıt çıkmıyor ülkede” dedi.
Ercüment Akdeniz: “Suriyeliler düşük ücretlerle çalışıyor, Türk işçiler istedikleri ücretlerde iş bulamıyor; sosyo-ekonomik rekabet sosyal fayları gerdi”
EMEK Partisi’nin eski genel başkanı Ercüment Akdeniz, yaklaşık 10 yıldır göçmen meselesi üzerinde çalışan bir gazeteci. 2014 yılında “Suriye Savaşı’nın Gölgesinde Mülteci İşçiler”, 2016 yılında “Sığınamayanlar” bu yıl da “Göç ve Belediyeler” kitaplarını kaleme alan Akdeniz, son günlerdeki eylemleri işgücü piyasasındaki rekabeti ihmal ederek anlamanın mümkün olmadığını söylüyor.
VOA Türkçe’ye değerlendirmelerde bulunan Akdeniz, “Kayseri’de olayların meydana geldiği Danişmentgazi mahallesinde daha önce bulundum. Buradaki Suriyeli nüfusun yüzde 80’i sanayi bölgesinde çalışır. Hemen hepsi sendikasız ve bazen de asgari ücretten daha düşük ücretlerle tekstil, konfeksiyon, mobilya üretiminde çalışıyorlar. Tabii ki çaresizlikten. Bu durum işgücü piyasasında rekabete yol açtı. Türk işçiler istedikleri ücretlerde iş bulmakta zorlanıyor. Hatta bulamıyorlar. Bu olayların bu nedenle sosyo-ekonomik arka planı var. Zaten oradan gelen röportajlarda ‘işlerimizi elimizden aldılar’ diyenler gördüm. Türk gençleri bu ücretlerle, bu koşullarda çalışmak istemiyor. Zaten dün görevinden ayrılan Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, Kayseri milletvekili iken ‘Suriyeliler giderse ekonomi çöker’ demişti. Bu acımasız rekabet sosyal fayları gerdi. Bu eylemlerin birçok kente yayılmasında bu sosyo-ekonomik çelişkiler de etken oldu” diye konuştu.
“Geri Kabul Anlaşması yürürlükten kalkmalı, göç yükünü Avrupa paylaşmalı ve BM devreye girmeli; çok daha fazla Suriyeli kaçmaya çalışacak”
Suriyeli sığınmacıların yükselen mülteci karşıtlığı nedeniyle endişe içinde olduğunu belirten Ercüment Akdeniz, sığınmacı sorununun çözülmesi için Türkiye ile AB arasında imzalanan Geri Kabul Anlaşması’nın yürürlükten kalkması ve Birleşmiş Milletler’in daha fazla devreye girmesi gerektiğini dile getiriyor.
Göçmenler konusunda çalışan gazeteci, “Mülteci toplum çok sıkıştı, ne yapacağını bilmez durumda. Büyük çoğunluğu Avrupa’ya gitmek istiyor. Türkiye’yi artık ekonomik açıdan görmedikleri gibi artık daha yoğun biçimde geri gönderilme korkusu yaşamaya başladı. Şu anda 40 bin Suriyeli geri gönderme merkezlerinde. İkamet adreslerini terk ederek çalışmak için büyük kentlere giden göçmenler geri gönderiliyor. Çoğu atölyelerde hayalet gibi yaşıyor. Orada uyuyor, orada çalışıyorlar. Olaylar nedeniyle özellikle kadınlar ve çocuklar ‘bizi de gönderecekler’ korkusu içindeler. Geri Kabul Anlaşması yürürlükten kalkmalı, göç yükünü Avrupa ülkeleri paylaşmalı ve Birleşmiş Milletler devreye girmeli. Geri Kabul Anlaşması sonrası BM iltica ofislerini kapattı, sahayı bırakıp kaçtı. BM’nin sürece mutlaka dahil olması gerekiyor. Korkarım yaz aylarında Ege Denizi ve Meriç Nehri’nde hareketlenme olacak. Çok daha fazla sayıda Suriyeli kaçmaya çalışacak” dedi.