Karar yazarı Akif Beki, Kayseri’de Suriyelilerin evleri ve işyerlerine yönelik ırkçı saldırılar sonrasında Suriyelilere ait olduğu gerekçesiyle bir Kuran kursunun da taşlanmasına ‘Kur’an kursu bile ancak Türklere aitse dokunulmazlık kazanabiliyor. Suriyelilerinse taşlanabilir sanırsınız.’ diye tepki gösterdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AKP çevrelerince “Ümmetin ve Turan’ın lideri” olarak sunulduğunu hatırlatan Beki, ‘Daha Kayseri’ye huzur getirememişiz, nerede kaldı yeryüzü. Ülkümüz hem milliyetçi hem evrenselci, hem yerelci hem küreselci maşallah… Gerçeğimizse Kayseri…’ ifadelerini kullandı.
Akif Beki şunları yazdı:
Linç kalabalığı, “taciz edilen çocuk da Suriyeli” denilerek dağıtılmak istenmişti. İnsaniyet veya din kardeşliği namına dağılmaya çağrılmamışlardı.
Çocuk Suriyeli’yse, Suriyeliler arasında olmuşsa sorun yok. Mağdur, kendi milletlerinden değil de Muhacir kardeşlerden madem, Ensar kardeşler dağılabilirdi yani.
Vali’nin, kalabalığı bu açıklamayla yatıştırabileceğini düşünmesi, Ensar-Muhacir kardeşliği yahut insani değerlerimiz hakkında bize ne anlatıyordu?
Anlamak için yeterli gelmediyse Kayseri’den yeni gelen şu Kur’an kursu fotoğrafına da yakından bir göz atın.
Suriyelilere ait diye taşlanıp camı, çerçevesi indirilmişti. Saldırı ve yağmadan korumak için bulunan çözüme bakar mısınız! Ön cephesine boydan boya, bu “Kuran kursu Türklere aittir” yazılmış.
Ne Ensar-Muhacir kardeşliğine güven var bu fotoğrafta, ne kutsala saygıya.
Kur’an kursu bile ancak Türklere aitse dokunulmazlık kazanabiliyor. Suriyelilerinse taşlanabilir sanırsınız.
Akit’in korktuğu gibi, gençliğin imanını şarkılarla çalmadılar. Ama milletin dini değerlerini ve yıllarını saçma marşlar, boş sloganlarla yerken insanlığımızı da araya katmışlar anlaşılan.
Yeni Şafak, 2023’te Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın New York’taki Türkevi’ne girişini şu başlıkla duyurmuştu:
“Ümmetin ve Turan’ın lideri”.
X’te, şöyle bir not düşmüştüm üstüne:
“Bir kızılelma marşı yapmışlardı, o da böyle melezdi, hem ırk milliyetçisi hem din ümmetçisi. İkincisi, birincisini reddetmese ve ümmet ile turanın da bundan haberi olsa hadi neyse de…”
2020’de, Malazgirt Zaferi’nin yıl dönümünde İletişim Başkanlığının çıkardığı Kızıl Elma Marşı’nı bildiniz mi?
Ne diyordu marş:
“Kızıl elma hedefine ulaşılacak…/ Kızıl elmanın fethiyle ancak/Yeryüzü sükun, huzur bulacak…”
Daha Kayseri’ye huzur getirememişiz, nerede kaldı yeryüzü. Kendimizi kurtarmışız da sıra, bizim tarafımızdan kurtarılmayı bekleyen Türk dünyasına, ümmete ve insanlığa gelmiş sanki.
Ümmetçilikle milliyetçilik birbirini dışlamazmış gibi, ya çifte coşku veren şu dizelerdeki tutarsızlığa, safsataya ne demeli:
“Nesebinden geliyor yine aynı kan/ Dirilişle yeniden yazıyor destan/ İ’lâ-yi Kelimetullah bekliyor cihan/ İstikamet kızıl elma, vermeyiz aman”.
Irklar üstü ümmetçilikle İslam’ın yasakladığı kan, soy ırkçılığı birlikte, el ele aynı kızılelmayı kovalayabilir mi?
Ülkümüz hem nasyonalist hem enternasyonalist, hem ulusçu hem uluslararasıcı, hem milliyetçi hem evrenselci, hem yerelci hem küreselci maşallah… Gerçeğimizse Kayseri zıtlıkları.
O tezatları başarmak da bize nasip ve kısmet oldu, desenize. Vah vah…
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***